RÜZGÂR EKEN

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 RÜZGÂR EKEN


“Eğer, herkes aynı düşüncedeyse, bundan şüphe duyarım.”
                                               
Stefan Hell 

Paris’te cereyan eden terör, toplu katliam Avrupa’yı sarstı. Terörü herkes lânetliyor, şiddet şiddeti getiriyor, nitekim Fransa şoku geçirmeden Suriye’de IS’e karşı bombalamayı daha sert sürdürdü.

Basın ve görsel medya alınacak emniyet tedbirlerini açıklayan iktidar sorumlularının söylemlerini yayınlıyor. Halk korkuya karşı cesaret veren sözleri dinlerken, teröristlerin katliam esnasındaki resimler gözönünden gitmiyor. Bir resmin etkisi, bin söze bedel oluyor.

Rüzgâr eken fırtına biçer, atasözü devamlı zihnimde tekrarladığım söz haline gelmişti ki, kitapsever eşim elime bir kitap verdi. Yazarı Michael Lüders kitaba bu ismi vermiş. Rüzgâra karşı duvar ören değil, yel değirmeni yapan kazanır.
Avrupa-Batı ve Hıristiyan değerleri derken, tarihi rönesanstan sonra alıyor, İslâm bilim çağından, Mısır antik devirden alıp bugün tıp ve bilim dünyasında kullanılan bütün icad ve keşifleri yok sayıyor. Antik Yunan sınırlarının Batı Anadolu ve Kuzey Afrika’ya kadar uzandığını yok sayıp, bugünkü Yunanistan sınırları içine hapsediyor. Öyle ya genlerinde iyilik “DNA” ancak Batı’ya mahsustur. Kötü olan ötekidir, Ruslar, Çinliler, Türkler, Müslümanlardır.

Amerika ve onu savaşta ve politik güçte Dünya Polisi olarak tek güç olmasını destekleyen ülke sorumlularının sık sık kullandıkları demokrasi, hürriyet ve insan hakları kavramlarıdır. Bu sözlerle asıl çıkar amaçları olan petrol ve güç kelimelerine mantolama yapılıyor.

Liberal Batı değerleri, demokrasi ilkelerinin bütün Dünya’ya yayılmamasına Batı’nın diktatörleri desteklemesi gösteriliyor. Diktatör ağzını açanı cezalandırır, vatandaşına susmayı emreder. Konuşmama tartışmama en küçük toplum olan ailede başlarsa demokrasi o toplumun kapısından giriş bile yapamaz.

Amerika politikasının yaptığı hatalara okuduğum kitapta 1951 yılında İran’da Mossadegh ingilizlerin kontrolü altında olan petrol kaynaklarını özelden devlet kontrolüne almasıyla başlıyor. Kibirli politika yürüten Batı’nın zenci, esir ticaretinden, koloni politikası izlerinden bahsetmeden olmaz.  Şu andaki kaosu anlamak için Birinci Paylaşım Savaşı neticelerine gitmek gerekir. Tarihi anlamadan bugünü anlamak mümkün değildir. Zaferi kazananlar ülkeleri haritada cetvelle çizerek sınır antlaşması imzaladı. Savaş yorgunu devletlerin neticeyi kabul etmekten başka çareleri yoktu.


Önce terör organizeleri birbirlerine karşı destekleniyor, sonra Batı’nın başına belâ oluyor. Bununla kalmıyor, suçsuz günahsız insanlar evini, barkını bırakıp sığınmak için yollara düşüyor. Çocuk cesetleri sahile vuruyor, Ege ve Akdeniz tarihe mezar olarak geçiyor.

1953 yılında İran’da yapılan darbeyi 1956 yılında Mısır’da Başkan Nasser’e karşı İngiltere ve Fransa politikası takip ediyor. Zira Süveyş kanalını devlet kontrolüne almıştı.
2003 yılında Irak savaşı, Batı’nın Suriye’de Assad’a karşı yaptığı hatalı politika her iki ülkede iktidar boşluğu yarattı. IS böylece güçlenme fırsatı buldu. IS üyeleri bir yandan eski çağ disiplin ve adaleti savunurken, diğer yandan en modern teknolojiyı kullanarak insanları değil, insanlığı kana bulamaya devam edeceğe benziyor.

Elbette başka çare kalmamışsa silaha silahla, şiddete şiddetle karşılık verilmesi gerekir. Ama eğitici, öğretici, sosyal, dil ve din bilimcileri her çocuğun tertemiz doğduğunu unutmadan terörün sebeplerini, çıkış kaynaklarını anlamaya gayret göstermelidir. Hiçbir çocuk dünyaya terörist olarak doğmadı. Onları katil olmadan, şiddete başvurmadan önceki dönemde uyarmalı, eğitmeliyiz.

Teröristlerin Avrupa’nın kalbinde yeşerip, beslendiğini hatırlatıp, doğru din bilgisine ailede başlayarak okulönce ve okulda eğitilmelidir. Okullarda bütün dinler eşit muamele görmelidir.
Terörle İslâm’ı birlikte kullananlara hangi İslâm sorusunu sormak gerekir. Ayrıca Avrupa’da ayırımcılığa karşı savaşma, teröre karşı ilk önlem olarak anılmalıdır. Basın ve medyanın gücü doğru kullanılmalıdır.
Her inanan kendi dininin, kültürünün daha iyi ve daha üstün olduğunu söylerse dinler arasında savaş sona ermez.
Problem doğru yerde ve zamanda tespit edilirse, çaresi bulunur. Problemi yalnız Suriye’de aramak Ortadoğu’ya barışı getiremez.

Nasrettin Hocamız fıkralarıyla her konuda ders verir.
Bir sokak lâmbasının altında, ağacın yanında tespihini ararken, yanına gelen bekçi de onunla birlikte arar. Umudunu kaybeden bekçi sorar Hocam, aradığını burada mı kaybettin. Hocanın cevabı, hayır yolda kaybettim, ama burada ışık var, bu nedenle burada arıyorum.

Gazeteci yazar Michael Lüders, kitabında tarihte yapılan hataları sıralamış ve aslında Den Haag’ta hangi devlet başkanlarının yargılanması gerektiğini yazmış. En iyisi bu kitabı hemen okumak olmalıdır.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                       

Okuduğum kitap:
Michael Lüders, Wer den Wind sät – Was westliche Politik im Orient anrichtet, Verlag C.H. Beck, München 2015
ISBN: 978-3-406-67749-6   

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.