RONTGENCİLİK

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Karanlık kulaklar telefonları dinliyor, kirli eller sızdırıyor’

Telefonlarla, kameralarla yürütülen rontgenciliği Adalet Bakanlığı’nın özellikle engellemediği kanaati var ve bu bakış belirli kesimlerde ileri sürülüyor

Bu ülkede karanlık bazı kulaklar var. Onlarca yapıldığı açık telefon ve ortam dinlemeleri var. Bu karanlık kulakların yaptığı kirli işleri, bazı kirli eller marifetiyle sızdıran odaklar var. Ben işbirliği içinde çalıştıklarını düşünüyorum. Özellikle belli yayın organlarında yer alması hukuksuz ve suç teşkil eden bir fiil. Ancak hukuksuzluk devam ediyor.

Temel hak ve özgürlükler ancak yasayla ve sınırlı şekilde sınırlandırılabilir. Adalet Bakanlığı bir iç yönetmelikle yargıç ve savcıları dinleyebilir hale geldi. Anayasa, yasalar hiçe sayıldı. Bu yargıdan döndüğünde Bakan, Yargı durdurdu ama yeni yöntemler geliştireceğiz dedi. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması için yöntemler geliştirilmesinden söz ediliyor ki, inanılacak gibi değil.

Erzurum – Erzincan hattında yeni yöntemler geliştirildi. Adalet Bakanlığı’nın emriyle güvenceli bir savcının Anayasa’nın 144. maddesi açıkça ihlal edilerek tutuklandığını görüyoruz. Yargılanmadan infaz edildiğini görüyoruz. Dinlemeleri, izlemeleri, röntgenlemeleri bu bağlamda değerlendirmek lazım. Bu insanlık suçudur. İşkenceden farkı yoktur.

İşkencede de sanıktan kanıta ulaşırsınız. Tarihi adlarla anılan bazı davaların ayaklarının oluşturulmasından söz ediliyor. Adliyeye bağlı bağımsız bir kolluk kurulmadığı sürece, yürütmeye yani bir partiye bağlı kolluktan söz edilir. O parti, hangi soruşturmanın açılmasını öngörüyorsa açılır. Hangisinin kapatılmasını istiyorsa -buna yasa dışı cemaatler, onların siyasi ve parasal ilişkileri dahil- kapatılır. Yargıçların hiçbir güvencesi yok.

Jandarma için verilen dinleme kararlarını yargıya taşıdık ve Adalet Bakanlığı gerekeni yaptı. Ancak MİT ve İçişleri Bakanlığı adına alınan kararlarla şu anda Türkiye’de 70 milyon kişi dinlenebilir durumda. Bunun önüne geçecek tek mekanizma Adalet Bakanlığı’dır ama yapılmıyor. Kendine güvenen, demokrasiye inanan hiçbir yönetim bu tür röntgenleme, dinleme gibi karanlık metodlara başvurmaz. Bunların hangi tarihlerde çıktığına bakın. Hangi davalardan önce halkın dikkatini başka konulara çekmek için kullanılıyorlar?

Denizi Feneriyle yutanlar tarafından işlemler yapılacağı veya halkın bir takım sezgiler duyacağı noktada bir bakıyorsunuz, bu toplum mühendisliği çabaları devreye giriyor ve o noktadan uzaklaştırıyorlar. Türk halkının zekasına hakaret ediliyor kimse farkında değil.

Kovuşturma, duruşma aleni savcılık aşamasında her şey gizlidir. Taraflar bilgi sahibi olabilir. Artık soruşturma, ifade alma süreçlerinin hiçbir gizliliği kalmadı. Zaten UYAP devreye girdiği günden beri güvenilir bir ortam olmadığını söylüyoruz. Adalet Bakanlığı’nın denetimindedir ve gizli soruşturma, kovuşturmalar bir odadan denetlenmekte. 1984 romanından farksız bir ortam yaşanmaktadır.

Dinleme, izlemelerle önünüze dedikodu malzemeleri sunuluyor ve bunlarla meşgul olmamız isteniyor. Bizi içerikle meşgul etmeye, bunu tartışmaya çalışan insanlara bu primi vermeyeceğiz. Önce çerçeveye bakar Hukuksuzdur, suçtur deriz ve asla içeriğini tartışmayız. Ne siyasiler, ne yargı üyeleri, ne de iktidar partisi mensupları için; içeriğini tartışır, o dedikodulara girer ve meşruiyet kazandırırız.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa’da yetkileri, görevleri tanımlanmış bir kurumdur. Mahkemenin verdiği kararı yok sayarsanız, anayasal düzeni tartışma konusu yaparsınız. Ayrıca yargı kararlarını herkes uygulamak ve özümsemek durumundadır.

Karar verilmeden önce olabilecekler üzerine bir takım spekülasyonlar yapılıyor. Açıklamalarda demokrasiyi özümsemekle, yargının denetim görevi ve yetkisini kabul etmekle ilgili bir sorun var.

Demokrasi denilirken bugün yaşadığımız bir korku krallığından söz ediliyor. Adalet derken adaletsizlikten, yargılama derken infazdan söz ediliyor. Ülkemizde büyük bir trajedi yaşanıyor. Adli kolluk kurulmaması, yürütmeye yakın bir kolluk nedeniyle yaşadığımız süreci, açılan davaları görüyorsunuz. Yargılama yok, infaz var.

Ne içerde ne dışarda savaş çığırtkanlığıyla hiçbir yere varılamayacağını düşünüyorum. İçerde, dışarıda her kurumla, yargıyla, başka kurumlarla savaşın barış duygusunu zedelediğini düşünüyorum. Bir takım hamaset nutuklarıyla, içi boş söylemlerle ve kabadayı jargonlarla değil, barışçı söylemlerle, uzlaşarak bir takım sonuçlara varmak gerekir. Bence Türk toplumunun en çok barış duygusuna ihtiyacı var.

Günün Sözü: Olasılıkları göz ardı etme, her olasılık olabilir.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.