Riga – 1

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bir hafta süre ile tatildeydim…Gittiğim ülke ise mini, minnacık ama sevimli mi sevimli…

Letonya…Bilmem hatırlarmısınız..? 2002 yılında Dünya Futbol Şampiyonası’nda 3.cü olmanın verdiği rehavetle girdiğimiz 2004 Avrupa Futbol Şampiyona’sı elemelerinde karşımıza küçük ülkeler çıkınca sevinmiş, ” Nasıl olsa bunları yeneriz ” demiştik..Ancak evdeki hesap çarşıya uymamış ve minnacık bir ülke bizi kupadan elemişti… Letonya…Bu ülke ile olan kötü anımız…
1975 yılında, Türkiye’nin Semiha Yankı’nın ” Seninle Bir Dakika ”sı  ile başlayan Eurovizyon macerasında ilk kez, birinciliği ise, Sertab Erener’in İngilizce şarkısı ile bu ülkenin Başkenti Riga’da yakalamıştık… Bu da, bu ülke ile olan iyi anımız…
Bu ülkede, daha doğrusu Riga’da, girişte ve çıkışta yaşadığım akıl almaz tersliklere rağmen, ülkeyi ve insanlarını çok, ama çok sevdim… Kuzeyin soğuk ülkesinin, sıcacık insanları… İngilizce bileni az, Almanca bileni daha da az ama pek konuşmak istemiyorlar… Mesela, İngilizce bir yol sormaya görün… Sizi anlamak için yırtınıyorlar, bilmiyorlarsa yoldan geçen diğerlerini durdurup soruyorlar… Bu ülkeyi ve insanlarını sevmemin de ötesinde, çok takdir ettim…
Almanya’da gidip görmediğim şehir yok gibi… Ayrıca; eski ve yeni AB üyesi ülkelerin hemen hemen hepsinin baş şehirlerine gittim… Ama ; sokakları bu kadar temiz bir şehir asla görmedim… Kapalı yerlerde sigara içmek kesinlikle yasak… Herkes sokaklarda sigara içiyor… Ama; hergün ve en az günde 4 saat sokaklarda dolaşmama rağmen, yere atılmış bir tek sigara izmaritine rastlayamadım…
Binalara, zorunlu olarak sokak tarafındaki duvarlarına, üzerlerinde sigara tablası da bulunan, küçük çöp kutuları asma zorunluluğu getirmişler… Binalarda; zorunlu olmayan ama halkın isteyerek yaptığı bir başka şey çok dikkatimi çekti…Binaların sokaklara bakan cephelerine, bayrak asabilecek demir destekler monte edilmiş…riga.jpg
Gerek Letonya’nın gerekse diğer Baltık ülkelerinin bir milli bayramı ve özellikle de ” Bağımsızlık Günü ”olmaya görsün… Bütün binalarda Letonya bayrakları asılı… İmrenerek izledim ve benim ülkemde pencereler, balkonlara Türk bayrağı asılmasını çağdışı bularak eleştiren, sözde entellektüeller geldi aklıma…” İlhak ” ve ” Savaş ” müzelerini gezince, bu milli ve bağımsızlık duygularını anlamaya başladım ama esas Kino Riga’da ” Rigas Sargi ” yani Riga’nın muhafızları filmini görünce daha iyi anladım… 
Önce İlhak müzesi… 1941 yılında Sovyetler’in Letonya’yı ilhak etmesine, dünyada sadece beş ülke karşı çıkmış ve bu ilhakı tanımadığını açıklamış… Bu ülkelerin bayraklarını müzenin duvarında görünce, özgürlük ve bağımsızlık duyguları genlerine işlemiş bir milletin evladı olarak göğsüm kabardı, gözlerim buğulandı, burnum sızladı, çünkü bu kararı tanımayan dünya devlerinin arasında, o dönem Sovyetler’e sınırı olan ve savaşta tarafsız olduğu için her an bir Sovyet saldırısı tehlikesi ile karşı karşıya olan Türkiye’nin bayrağı da vardı… Yani; bu ülkenin küçüklüğüne bakmamış, her türlü tehlikeyi göze alarak, kendisine çok ama çok uzak olan bu ülkenin bağımsızlığını savunmuş… 
Şimdi film… Bir frofesyonel olarak, daha ilk bakışta dar bütçeli olduğunu anladım… Ama o ne…? Müthiş bir reji, çok üstün bir oyuncu performansı ile birleşip, hatasız bir montaj ve seslendirmeyle bütünleşince, ortaya dünya standartlarının üzerinde bir film çıkmış… Bu küçücük ülkeden… Ancak ve ancak şapka çıkartılır… Konusuna gelince… Aynı bizde olduğu gibi 1919 -1921 arası Letonya ve Riga işgal altında… Almanlar ve Çarlık Rusya’sının kılıç artığı ordusu ülkeyi bölüşmüşler, Rigalılar’a olmayacak eziyetler çektiriyorlar ve bu da ayaklanmayı tetikliyor… Aynı yıllarda biz de, dünyanın en büyük askeri güçlerine karşı kurtuluş savaşımızı vermiyor muyduk..? Bu küçücük milleti ve onun kahraman halkını saygı ile selamlıyorum… Riga’nın iki büyük pazarı var.. İkisini de gezdim ve kendime birkaç gün idare edebilecek, ucuz bir çift kışlık ayakkabı aldım… Bilin bakalım ne malı..? Made in Turkey… Sonra dikkat ettim, pazardaki malların hemen, hemen hepsi Türk…
Gelin bugünlük bu yazıyı noktalayalım ve bir sonraki yazımda, sizlere göğsümü kabartan bir başka olayı aktarayım… Letonya Büyükelçimiz sayın Duray Polat’ı, kadrosunu ve hizmetlerini…
Kalın sağlıcakla efendim…
Mehmet Deniz Olcayto

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.