PEGİDA

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

PEGİDA

“Batı’nın İslâmlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar“


„Dünya çok acı çekiyor. Ama kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden.“ (Napolyon)

Üç dönem üst üste başbakanlığa seçilen Margaret Thatcher’ın, 1987’deki son seçim zaferinin ardından Avrupa Topluluğu ve vergilerle ilgili görüşleri partisi içinde destek bulmadı. Thatcher, bunun üzerine Kasım 1990’da başbakanlıktan ve Muhafazakâr Parti liderliğinden istifa etti. İki yıl daha partisinin arka sıralarında görev yapan Thatcher, 1992 genel seçiminde 66 yaşındayken parlamentodan ayrıldı.

Margaret Thatcher, 1990 yılında, İskoçya’daki NATO toplantısında şunları söylemiştir; “Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam’dır.” (AA / Hürseda Haber. 09.04.2013/09:22)

Bu tarihten sonra Müslümanların başına gelmedik kalmadı. Afganistan,  Irak, İkiz Kuleler, Mısır, Libya, Suriye… Her taraf kan gölü. Getirilmek istenen ama bir türlü gelmeyen demokrasi. Öldürenler demokrasi adına halkı öldürüyor. Diktatörler tarafından zulmedilenler de halk.
Halkı Müslüman olan ülkelerde bunlar olurken, halkı Hristiyan olan ülkelerdeki Müslümanlar da benzer durumları yaşıyorlar. Müslümanların bazen evleri yakılıyor, bazen camileri yakılıyor, bazen infaz ediliyorlar, bazen kendi dillerinde konuşmaları yasaklanıyor, bazen de „Yabancılar dışarı!“ sloganının muhatabı oluyorlar.

Ekim 2014 yılında işin rengi değişti. Göçmen oranının %2,2, Müslüman ülkelerden gelen göçmen sayısının da %0,1’in altında kaldığı, 530 bin nüfuslu Dresden’de „Patriotische Europäer gegen die Islamisierung des Abendlandes(PEGİDA)„ , .“Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar“, sloganıyla yeni bir bayrak açıldı. Pegida’nın başını çeken Lutz Bachmann ve arkadaşları tarafından açıldı bun bayrak zahirde.

Görünen o ki, Margaret Thatcher’in 1990 yılında masaya koyduğu “yeni düşman İslâm” açıkça hedefe koyuluyor gibi.

Avrupa halklarıdır vatansever olarak nitelenenler, sadece Almanya halkı değil. Ancak bu çağrı,  Avrupa Birliği’nin lokomotifi olarak bilinen Almanya’dan yapılıyor. Hedefe konan düşman Müslümanlardır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin çöküşünden sonra ki düşmandır Müslümanlar. Ne demişti Thatcher: “Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam’dır.”

Oğul Bush da 2001 yılında; ”Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır.”8 17 Eylül 2001/Hürriyet Gazetesi)

Avrupalılar ve Amerikalılar gösterilen hedeflerine ağır ağır ilerliyorlar, durmuyorlar, sabırla ve ısrarla yollarına devam ediyorlar galiba.

Bu olup bitenlerden ders çıkarmayanlar ise Müslümanlar. Kış uykusuna yatmışlar. Kulaklarının dibinde top patlıyor yine uyanmıyorlar.

Dresden’de 300 kişi ile başlayan harekete karşı Müslümanlardan bir tepki yok. Yaklaşık 4 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya’da ne yazık ki karşı tepki verilemiyor. Bir miting, bir yürüyüş yapılmıyor, ortak bildiri bile yayınlanamıyor. Yazık hem de çok yazık.

Sözü burada, „Tarih tekerrürden ibarettir derler, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi,“  cümlesiyle Müslümanların dikkatine geleceğe çekmeye çalışan İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’a bırakıyorum:



MÜSLÜMANLIK NEREDE!

Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile…
Alem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nâfile!
Kaç hakiki müslüman gördümse:Hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, gâlibâ göklerdedir;
İstemem, dursun o pâyansız mefâhir bir yana…
Gösterin ecdâda az çok benziyen kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr,
Çok değil, ancak necîb evlâda layık tek şiâr.
Varsa şâyet, söyleyin, bir parçacık insâfınız:
Böyle kansız mıydı -hâşâ- kahraman eslâfınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına?
Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına,
Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr?
Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedâr?
Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?
Böyle âdet miydi bî-pervâ, yemek insan leşi?

Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan…
Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bâri gülmekten utan!…
“His” denen devletliden olsaydı halkın behresi:
Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş na’resi!

Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lâkin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yâhut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı…
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!…

Bir hakîkattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok:
Hâlimiz merkeble kurdun aynı, aslâ farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir… Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nâkûkûs-i izmihâliniz…
Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zîra, hâliniz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mâteme!
Davranın zîraâ gülünç olduk bütün bir âleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikâm;
Yerde kalmış, na’şa benzer kavm için durmak haram!…
Kahraman ecdâdınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur.
(26 Haziran 1913)

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.