PARİS’TE ÜÇ PKK’LININ ÖLDÜRÜLMESİ

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Paris’te üç PKK’lının öldürülmesi gündeme damgasını vuruyor. Bir taraftan cinayetleri kimin ne amaçla işlediği tartışılırken diğer taraftan da bu üç terörist, kimilerince kahramanlaştırılmaya çalışılmakta. Tartışmaların çoğu, İmralı açılımını halka benimsetmek amacını taşıyor.
Bir olayın içyüzünü öğrenmek için neden sonuç ilişkisine bakmak gerek. Teröristlerin öldürülmesi, kime yarar sağlamakta. Olayın sonunda kar ve zarar eden kimler? Bu soruların doğru yanıtları bizi faile de götürür.

Paris’te üç teröristin öldürülmesiyle PKK olağanüstü bir propaganda olanağına kavuştu. Gerek PKK taraftarları gerekse güdümlü, yandaş medya ölen terör örgütünün üç üyesini masum kahramanlar olarak topluma sunmakta.
İktidar yanlısı medya bülbülleri cinayetin arkasında Suriye ve İran’ın olduğunu hararetle savunmaya başladılar. Bu yolla da güya barışı, bu ülkelerin kurşunlayarak engellediklerine halkı inandırmayı amaçlamaktalar. Böylece de İran’a yapılacak olası bir müdahaleye ve Suriye’de teröristlere verilen desteğe haklılık kazandırmak istemekteler.
PKK’lı üç kadının bulundukları yerin kapısı şifreli. Bu kapıyı şifreyi bilenler açar ya da tanıdık kişiler geldiğinde içerdekilerce kapı açılır. Üçüncü bir olasılık da Fransa’nın resmi görevlilerine ya da PKK’ya dost ülkelerin tanıdık istihbaratçılarına kapı açılabilir… Demek ki binadaki örgüt üyelerinin tanımadıkları kişilerin, içeri girme olasılıkları yok denecek kadar az. O zaman cinayet sanıklarını içeri girebilecek kişiler arasında aramak gerekir.
PKK’lı üç kadının Alevi kökenli olması olayda önemli bir ayrıntı.
Üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da RTE’nin eski Fransız sömürgesi olan üç Afrika ülkesine yaptığı gezidir. Bu gezide Erdoğan’ın sömürgecilik dönemine ilişkin açıklamalarının Fransa’nın hoşuna gittiğini söyleyemeyiz. Ardından Fransa’nın Mali’ye askeri operasyonu göstermektedir ki bu eski sömürgeci ülkenin nüfuz alanlarını kimseye terk etmeye niyeti yok. Ortadoğu’da ABD, İsrail, AKP, PKK, Barzani ittifakının Fransa’yı rahatsız ettiği bir gerçek. Parçalanma tehlikesi karşısında olan Suriye ve Lübnan’ın eski Fransız nüfuz alanları olduğu unutulmamalı.
Önümüzdeki günlerde Fransız dış politikasında değişikler beklenmeli. Bu da ABD-İsrail despotizmini rahatsız eder. Fransa’yı zor durumda bırakmak amacıyla provokasyonların olması da doğaldır. Daralan AB ekonomisi çıkış aramakta. Müflis bezirgân örneği eski defterleri yoklamaları doğal Avrupalı eski sömürgecilerin. Eski sömürgelerin çoğu şu anda ABD denetiminde. Çıkarlar söz konusu olduğunda ülkeler arası ilişkilerde bozulur.
Bugün Ortadoğu’da olabilecek provokatif eylemlerin arkasında ABD-İsrail’i ve onların denetimindeki güçleri aramak gerek.
AKP sözcülerinin cenazelerin defni için yaptıkları açıklamalar, gösterdikleri tavırlar teröre teslimiyetin, çaresizliğin bir örneği. Üç PKK’lının naşının Paris’ten Diyarbakır’a getirilmesi, bölücü örgüt için önemli bir siyasal kazanım. Terör örgütü yöneticilerinin yurttaşlıktan çıkarılmamaları ise anlaşılır gibi değil. “Neden Diyarbakır’da cenaze töreni yapıldı?” sorusunun devletin her kademesindeki yöneticinin kendine sorması gerek. Bölücü örgüt, Diyarbakır’ı başkent ilan ediyor; ne yazık ki hükümeti yönetenler de buna destek veriyorlar. Anlaşılacağı üzere bölünme süreci hem AKP hem de PKK tarafından hızlandırılmakta.
Cenaze töreni için yapılan mitingde polisin; “Aman, göstericiler tahrik olmasın!” düşüncesiyle neredeyse köşe bucak saklanması anlaşılır gibi değil. Yine tabutlara sarılan PKK bayraklarına göz yumulması, bölücü örgütü siyasal anlamda güçlendiren ve onlara meşruiyet kazandıran bir yanlış tutum. Siz meydanlardan, sokaklardan devleti çekip alırsanız, o boşluğu terör örgütü doldurur.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.