OYLARIMIZ

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Siyasi iktidarı sarsan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından, yerel seçimlere gelmek üzereyiz. Siyasi partiler son hazırlıklarını yaparak, seçimlerde kozlarını paylaşacaklar. Ancak siyasi partilerin yaptıkları mitingler, ülkemizin içinde bulunduğu durumu analiz etmekten uzak, sadece sen-ben çekişmesi ile geçmektedir.
Bu çekişme içinde siyasi iktidar yine mağdur edebiyatı yaparak, seçimlerden zaferle çıkmayı beklemektedir. Bunca yolsuzluğun, hırsızlığın, ihanetin, talanın ve yalanın ardından, hiçbir şey olmamış gibi “durmak yok, yolsuzluğa devam” sloganıyla seçimi kazanmak isteyen AKP, kendine ak parti diyerek, toplumu ak olduklarına, temiz olduklarına inandırmak gayretindedir.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra, bir zamanların yapışık ikizleri olan Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen cemaati kılıçlarını çekmişler ve birbirilerini bitirmek için amansız bir savaşa girişmiş gözükmektedir. Muhalefetin bir kısmının ‘kılıcı dar’ olduğu için, kılıçlarını kullanamamakta, silik şekilde kendilerince bir şeyler yaparak, topluma güven verememektedir. Muhalefetin diğer kısmının ise ‘bahçesi’ olduğu için, sokaklara inememekte, inandırıcı olmayan söylemlerle bir şeyler yaparak, genellikle siyasi iktidara destek olmaktadır.
Bu durumda Tayyip Erdoğan’ın “böyle muhalefet olursa, ben otuz yıl iktidarda kalırım” sözü anlam kazanmaktadır ki bu söz, bozuk bir saatin bile günde iki kez doğruyu gösterdiğini kanıtlamaktadır. Ülkemizi dış dünyaya güldüren, kendi yolsuzluklarını gündeme getiren sosyal medyayı kapatan siyasi iktidar baskı, şiddet ve sömürü ile bulduğu gücünü arttırarak sürdürmektedir. Bu gücü arttırmasında, muhalefetin katkıları da bilinmektedir, görülmektedir.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından muhalefet, hukuk devletinde yapılması gerekenlerden uzak durarak, siyasi iktidarı yargı önüne çıkaracak adımları atmamıştır. Böylece siyasi iktidarın kendini aklayacak, yolsuzluk dosyalarının içini boşaltacak yola yönelmesine ortak olmuştur. Muhalefet partileri, 55 imza toplayarak, TBMM’de soruşturma önergesi vermeyerek, siyasi iktidarın ekmeğine yağ sürmüşlerdir. Başbakan ve bakanlar için soruşturmayı TBMM’nin yaptığını unutmuş gözükerek, fezleke beklemişlerdir. Hâlbuki fezleke, milletvekilleri için gerekmektedir. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından üç aydan fazla süre geçti ve henüz başbakan hakkında önerge vermeyen muhalefete de, ödül vermek gerek…
16 Şubat 2014 Pazar günü İstanbul’da yüzbinlerle yürüyüş düzenleyen Fenerbahçe Spor Kulübü’nün taraftarları, 23 Mart 2014 Pazar günü ise Ankara’da yine yüzbinlerle coşkulu şekilde Anıtkabir’e akarak, adalet için fener yakmışlardır. Bir spor kulübünün bile yüzbinleri toplayarak başarı ile yapabildiği bu tür gösterileri ve etkinlikleri muhalefet partileri neden yapmaz ya da yapamaz, anlaşılamamaktadır?
21 Mart günü Türk halkının eşitlik ve kardeşlik temelinde kaynaşmasını sağlayan Nevruz bayramı kutlamalarında Diyarbakır’da olanları ne iktidar, ne de muhalefet kınamıştır. PKK terör örgütünün dağ kadrosundan Cemil Bayık, Kandil’den canlı yayınla barkovizyona aktarılan görüntülü konuşma yapmış, terör örgütünün başının İmralı’dan MİT’e verdiği mesaj okunmuş, alanda sadece terör örgütünün bayrakları ile örgütün başı katilin fotoğrafları yer almıştır. Sürekli olarak terör örgütünün yaklaşık kırk bin insanımızın ölümünden sorumlu başına, özgürlük çağrıları yapılmıştır. Bu tabloyu eleştiremeyen siyasiler, askeri ve sivil bürokratlar, kendilerini aydın sananlar, gazeteci geçinenler ve bu durumdan utanmayanlar ülkemize yapılan ihanetin gizli ya da açık ortaklarıdır. Oyları bölmeyelim diye, vatanın bölünmesine zemin hazırlayarak, ortak olanları çok iyi analiz etmemiz, tanımamız ve öğrenmemiz gerekir.
Bu koşullarda 30 Mart Pazar günü yapılacak yerel seçimlerde vereceğimiz oylar, daha da önem kazanmaktadır. Yerel seçimlerde %10 barajı yoktur, oylarımızı buna göre kullanmalıyız. Oylarımızı ülkemize ihanet edenlere, vatanımızı bölmek isteyenlere, yolsuzluğa, talana bulaşanlara, demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyenlere, Atatürk ve bayrak düşmanlarına, hukuku kendi çıkarları için kullanan diktatör heveslilerine kesinlikle vermemeliyiz. Oylarımızı Atatürk ilke ve devrimlerini benimseyen, tam bağımsızlıkçı ve emperyalizme karşı dik duran adaylara vermeliyiz. Böyle adaylar AKP dışındaki siyasi partilerde bulunmaktadır.
Büyük devlet adamı İsmet İnönü’nün; “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” sözünü aklımızdan çıkarmamalıyız. 30 Mart yerel seçimlerinde, güzel günler için bu cesaretle sandıklarımıza sahip çıkmalıyız ve en önemlisi vatanımıza sahip çıkmalıyız.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.