OYALAMA, OYLAMA

ABONE OL
18:07 - 01/10/2020 18:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

OYALAMA, OYLAM

Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı ve 1979 yılından beri Kürdistan Demokratik Partisi’nin başkanlığını yürüten Mesud Barzani, 30 Eylül 2012 tarihinde AKP 4. Olağan Kongresine “onur konuğu” olarak davet edildi. Kongrede Kürtçe konuşma yaptı ve “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganıyla ayakta alkışlandı.

“Türkiye Kerkük’e karışırsa biz de Diyarbakır’a karışırız” diyen Mesud Barzani, 16 Kasım 2013 tarihinde AKP’nin Diyarbakır mitingine davet edildi. Mitingde Şivan Perver adlı sanatçıyla şarkı söyledi ve zamanın başbakanı Tayyip Erdoğan ile birlikte kürsüye çıkarak, ele ele halkı selamladı. Mitingde Barzani Kürtçe konuşma yaptı, Tayyip Erdoğan ise yaptığı konuşmada ilk kez “Kürdistan” dedi. 

Nil Nehri’nden, Fırat Nehri’ne kadar olan bölgede Büyük İsrail’i kurmak için yetiştirilen, Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlarından Mesud Barzani, 26 Şubat 2017 tarihinde ülkemizi ziyareti etti ve kırmızı halılarla karşılandı. Ziyaret sırasında İstanbul Atatürk Havalimanı’nda ve Ankara Esenboğa Havalimanı’nda ilk kez Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağı asıldı. Verilen tepkilere karşı Başbakan Binali Yıldırım’ın söyledikleri, gelecekte gereği yapılmak üzere tarihe not edildi: “Irak anayasasına göre, Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi, özerk bir yapıdır. Parlamentosu vardır. Başbakan’ı, bakanları vardır. Ayrı bayrağı vardır ve dünyada da bu şekilde tanınır.”

Mesud Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkanlığına 2005 yılında parlamento tarafından, 2009 yılında halk tarafından seçildi. 2013 yılında parlamento kararıyla görev süresi iki yıl daha uzatıldı. Bu uzatma 19 Ağustos 2015 tarihinde bitti ancak Mesud Barzani, zamanı geçtiği halde seçimlerin yapılmasını engellemektedir. Yasalar, başkanın halk tarafından seçilmesini öngörmesine karşın, görev süresinin bitimine yakın, Barzani’nin yönetimindeki seçim komitesi ‘seçim yapacak para ve eleman olmadığı’ gerekçesiyle seçimden kaçmıştır. 2015 yılından bu yana Bölgesel Yönetim Parlamentosu’nu çalıştırmayan Mesud Barzani’nin, seçim yapacak para bulamazken, halk oylaması yapacak parayı bulması da ilginçtir. Mesud Barzani, iktidarını sürdürmek ve gücünü pekiştirmek üzere halk oylaması konusunu gündeme getirerek, kendisinin başında olacağı yeni bir Ortadoğu diktatörlüğünün kurulmasını düşlemektedir.

Ülkemizin yöneticilerinin el üstünde tuttuğu Mesud Barzani halk oylaması yapacağının ilk işaretini 23 Mayıs 2015 tarihinde ABD ziyaretinde verirken Tayyip Erdoğan “bağımsız Kürdistan, Irak’ın iç sorunudur” demişti. 2016 yılının Ocak ayında oylamanın takvimini başlattı ve 2017 yılının Haziran ayında ise 25 Eylül’ü, halk oylaması tarihi olarak ilan etti.

Bu tarihler belliyken, bu halk oylamasını önlemek için ülkemizin yöneticileri, bazı önlemler alabilirlerdi ama olayı oyalama sürecine bıraktılar. Öncelikle Mesud Barzani’nin Türk pasaportu iptal edilebilirdi. Mesud Barzani’nin ve aşiretinin Mersin limanı başta olmak üzere tüm şirketlerine operasyon yapılarak, el konulabilirdi. Birçok AKP’linin ortaklığı ile satılan petrol ve türevleri durdurulabilirdi, verilen elektrik kesilebilirdi. Yapılan her türlü ticarete son verilerek, ambargo uygulanabilirdi. Habur sınır kapısı kapatılabilirdi. Hava sahası kapatılarak, Erbil seferleri iptal edilebilirdi. Erbil konsolosu geri çekilebilirdi ve Barzani’nin temsilciliği kapatılarak, sınırdışı edilebilirdi. Barzani’nin Türkiye’nin güneydoğusunu Kürdistan’da gösteren Rudaw adlı televizyon kanalı Türksat uydusundan çıkarılabilirdi. Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda Türkiye, İran, Suriye ve Irak devletlerinin birlikte hareket etmesi için, Türkiye girişimde bulunup, öncülük yapabilirdi. Bu önlemlerin hiçbirisi alınmayıp, sadece göz boyama amaçlı konuşularak, oyalama yapılmıştır. Halk oylaması öncesi önlem almayanlar, oylama sırasında da seyirci konumuna düşmüşlerdir. Halk oylamasından sonra alınan önlemler ise geç, yetersiz ve göstermeliktir.

Mesud Barzani ile ortaklık yapan ve bugüne kadarki sürecin gelişmesine omuz veren, destek olan siyasi iktidarın halk oylamasına engel olmak için bazı önlemler almasını beklemek saflık olurdu. O nedenle halk oylamasına kadar herhangi bir önlem alınmadı ve oylamanın yapılmasına gizli destek sağlandı. Tabii aynı durum yumuşak muhalefet için de geçerlidir.

Mesud Barzani’nin böyle bir yanlışa düşeceğine ihtimal vermediğini ve yanıldığını söyleyen Tayyip Erdoğan, sürekli olarak aldatılarak, kandırılarak siyaset yapmaktadır. Üstelik “bu halk oylamasının sonucu şaibelidir” diyerek, ülkemizde 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylamasına atıfta bulunduğu sanılmaktadır.

Halk oylaması konusundaki tavrının ne olacağını bile oylamadan üç gün önce topladığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısına bırakan siyasi iktidar, toplantıdan “referandum gayrimeşrudur” gibi önlem içermeyen bir karar çıkardı. ABD ve diğer emperyalist ülkelerin açıklamalarından sonra, oylamaya iki gün kala TBMM’yi toplayan siyasi iktidar, Irak ve Suriye tezkeresini sanki halk oylamasına karşı bir tedbirmiş gibi yeniden uzattı. Bağımsız bir Kürdistan kurulmasının, özellikle ülkemizin ve bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü tehlikeye atacağını göremeyen ufku dar siyasetçiler, emperyalizmin taşeronluğunu yapmaktadırlar.

Halk oylamasından sonra yapılması gereken şey uluslararası sözleşmelerden doğan haklarımızı sonuna kadar savunmak ve sonuç alıcı kararlar vermektir. Ankara, Tahran, Şam ve Bağdat’ın birlikte hareket etmesini sağlamak için, ülkemize büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Ancak bu görev ve sorumlulukların gerek siyasi iktidar, gerekse yumuşak muhalefet tarafından yerine getirilmesini beklemek hayalin de ötesindedir… 

 Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.