ORANTISIZ GÜÇ VEYA GÜCÜN KÖTÜYE KULLANIMI

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Mutlaka haberiniz olmuştur. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Avcılar’daki bir parkta gece saatlerinde arkadaşlarıyla oturan bir üniversite öğrencisi alkol aldığı gerekçesiyle devriye gezen polis memurları tarafından dövüldü. Çocuk beyin kanaması geçirdi ve az daha ölüyordu. Onu böylesine “benzeten” polis memuru da tutuklandı. Yine geçenlerde Ankara’da bir lisenin bahçesinde kız arkadaşıyla konuştuğu gerekçesiyle bir polis memuru tarafından dövülen ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izleri bulunan 16 yaşındaki bir öğrenci savcılığa başvurarak şikâyetçi oldu. İlk olayda polis memurunun tutuklandığını biliyoruz. İkinci olayda dövülen çocuğun şikâyeti üzerine “okul polisi” olarak nitelendirilen polis memuru hakkında nasıl bir işlem yapıldığı basına yansımadı, o nedenle bilmiyoruz.

Bu türden olayların son yıllarda neden çoğaldığı konusundaki yorumu siz sayın okurlarıma bırakıyorum. Fakat ortada toplumumuzu rencide eden ve kafa sallatan bir gelişmenin olduğu bir gerçek. Toplumsal olayları önlemede ve asayişi sağlamada gücünün artmış olması büyük önem taşıyan polisimizin daha soğukkanlı ve eğitimli olması arzu edilir. Daha yeni IMF ile Dünya Bankası’nın İstanbul’daki toplantısını protesto eden ve işi anarşiye vardıran göstericilere karşı biber gazı sıkıldığı sırada Beyoğlu’nda bir dükkân sahibi kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Ölüm nedeninin polis tarafından sıkılan biber gazı olup olmadığı bilinmiyor, ama kamuoyu şimdiden bunun böyle olduğuna inandı.

Bu tür olaylar emniyet teşkilatımıza ve onun nezdinde devlete olan güveni sarsıcı niteliktedir. Her ülkede benzeri şekilde istenmeyen olaylar olabiliyor hiç kuşkusuz. Bir süre önce Londra’da yapılan bir gösteri sırasında yoldan geçen ve evine gitmekte olan masum bir İngiliz vatandaşı durup dururken kendisine polisin copuyla vurması üzerine olay yerinde öldü. Yine Alman veya Fransız polisinin de gerektiğinde göstericilere karşı ne denli sert davrandığını hep biliyoruz. Bu sertlik, belki de işin doğasında var. Ancak asıl sorun, o gücün orantısız kullanılmasında. Yani, asayişi sağlayacağım diye ortalığı darmaduman etmek, işinde gücünde olan vatandaşları perişan hale sokmak, hatta ölümlerine neden olmak veya yok kız arkadaşıyla konuştu, yok parkta içki içti diye gencecik çocukları devlete düşman etmek kabul edilebilir nitelikte değildir.

Toplum vicdanını yaralayan ve devlete itibar yitirten, aslında münferit nitelikli bu türden davranışların engellenmesi kesinlikle iyi eğitimden geçmektedir. Şayet polisi veya halkla doğrudan muhatap olan diğer kamu görevlilerini örneğin iyi bir psikolojik eğitimden geçirmezseniz mutlaka sinirlerine hâkim olamayan birileri günün birinde istenmeyen olaylara neden olacaktır. Bir de bu kurumların demokratik denetime ve hukukun çerçevesinde kalmasını sağlayacak iyi işleyen iç denetim mekanizmalarıyla donatılması gereklidir. Yani, kusuru olan veya suç işleyen kamu görevlisi de olsa herhangi bir koruma şemsiyesi altına alınmamalıdır. Fakat devletler böyle anlarda ne hikmetse müthiş “korumacı” oluyorlar.

Başımdan geçen bir olayla bu haftaki yazımı sonlandırmak istiyorum. 1989 yılında Nürnberg Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi iken Başkonsolosluğun önünde bayrağımızı ateşe veren belli örgüt mensuplarının bu ahlaksızlığına karşı neredeyse tüm Başkonsolosluk mensupları sokağa çıkarak bayrak yakanları koruyan Alman polisi ile tartışmaya girişmiştik. O sırada bir polis memuru karnıma tüm gücüyle copunu vurdu. Ben de hastaneye gidip rapor aldım. Ayrıca da “Dienstaufsichtsbeschwerde” olarak bilinen bir şikâyet mekanizmasını harekete geçirdik. Aradan haftalar geçti ve Mittelfranken Emniyet Müdürlüğü’nden lütfen verilen bir yanıtta copunu karnıma sallayan polis memuru hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı bildirildi. Ben de uzun süre karın bölgemde izi kalan o copu düşünerek bana vuran polis memuru hakkında hayır dualarımı eksik etmedim.

İşte böyle sayın okurlarım. Hepinize huzurlu ve asayiş içinde bir hafta dilerim.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.