ÖNÜNE YATMAK MI ALTINA YATMAK MI

ABONE OL
11:51 - 23/10/2020 11:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ÖNÜNE YATMAK MI ALTINA YATMAK MI 
 
Ayıplar da, suçlar da, hatta bazen yasalar da kişilere göre değişiyor artık. Sema Hanım sayesinde, sözcükler ve deyimlerin de, kişilere göre anlam taşıdığını görmüş olduk. Bu alanda da ayrımcılıkların had safhada olduğunu da!..
 
Çok sık olmasa da, birisini korumak, ona verilecek bir zararı önlemek amacıyla, halk arasında kullanılan bir tabirdir “Önüne yatmak” söz öbeği. Yani, “Ona bir zarar vermeden önce, benim cesedimi çiğnemen gerek- Ona zarar vermeye kalkarsan, karşında beni bulursun vb” anlamlara gelir. Engelleri kaldırmak, korumak, savunmak amaçlı kullanılır! Altına yatmak tabiri ise, önüne yatmaktan çok çok başka bir anlam taşır ki bunun anlamını bilmeyen yoktur sanırım.
      
        17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu öncesinde, telefonda Reza Zarrab’ı hakkında MİT ve Maliye Bakanlığı’nda bir soruşturma olmadığına ikna etmeye çalışan,  “Abicim sen o konuda rahat ol… Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya…” diyen eski İçişleri Bakanı Muammer Gülerin, kullandığı bu tabiri, gerçeğince, yani Reza Zarrap’ı korumak, kollamak, cezalanmasına engel olmak anlamında anlıyor, Kılıçdaroğlunun sözündekince bir anlam çıkartarak, “Vay sen ne biçim adamsın, utanmıyor musun da Rezanın altına yatıyorsun denmiyor da, Kılıçdaroğlu söyleyince, altına yatmak anlamı çıkartılıp ayıplanıyor, suçlanılıyor, üstelik bir de “Siyasi sapık” damgası vuruluyor!
 
Aynı amaçla kullanan Kılıçdaroğlu söz konusu olduğunda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlunun, Ensar Vakfını, savunmak, korumaya, aklamaya çalışmak amaçlı söylediği “Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” söyleminin, Ensar Vakfının önüne yatmak olduğunun ihsas edilişi hemen işin rengini değiştiriyor. AKP’liler celalleniyor, tepkiler, ayyuka çıkıyor. Vay efendim, karşısındaki kadınmış, kadın haklarına aykırıymış, ahlak dibe vurmuş…
 
Güler kullandığında, cinsiyetçi yaklaşılıp altına yatmak olarak anlaşılmıyor, erkekler arası cinsel bir çağrışım aranarak yerden yere vurulmuyor, bu söylemde bir art niyet aranmıyor da aynı maksada atıfla Kılıçdaroğlu söyleyince, cinsellik algılanıyor, hakaret kabul ediliyor, cinsiyet ayrımcılığı kabul ediliyor!
 
Gerçekten ilginç, gerçekten ayıp, gerçekten yanlı bir tutum bu.
 
 
İçleri fesat efendim ve de bu olayda da görüldüğü gibi, büyük ayrımcılık yapılmakta.
Ya maksatlı çarpıtılıyor ya da algı sorunu, bilgisizlik!..
 
Kendilerinden biri bir yanlış yapıca, “ama çalışıyor, ama şunu yaptı…” diye ya da “evet ama çok yararlı bir iş yapılıyor…” veya “maksadı aşmış, dili sürçmüş, onu demek istemedi… Kandırıldı, fark edemedi” gibi savunulara geçilirken, başkaları söz konusu olduğunda, hemen karalama gayretine girilip maksat saptırılıyor, demediğini, aklından bile geçmeyeni söylemiş gibi lanse ediliyorlar!..
 
 Aklı başında ve “önüne yatmak” tabirinin ne anlama geldiğini bilenler, Gülerin de, Kılıçdaroğlunun da önüne yatmak tabirini kullanışını birbirinden farklı görmemiş, her ikisinden de aynı anlamı çıkartmış, farklı değerlendirmemiş, ayıplamamıştır. Asıl ayıplanması gereken, bir sahtekârı savunu amacıyla önüne yatan Güler olmalıydı ama hiç ses çıkmadı o cenahtan! Aklı başında ve bilgili, bilinçli olanları, ne anlama geldiğini bilişle; kendilerinden olanları ise, tıpkı bu yavrulara yapılan tecavüze ses çıkartmadıkları gibi, hemfikir oluşları ve savunu nedeniyle ses çıkartmadılar.
 
İşin en ilginç ve acı yanı da, kadınların, hatta annelerin de ses çıkartmayışı, hele de savunmaları ki hiç akıl alır gibi değil.
 
Kılıçdaroğlunun sözleri, maksadı da aşmadı. Tam da maksadınca söylendi ama her defasında, kendilerini aklayıp başkalarını karalamaya çalışanlarca, onların sözlerinde art niyet arayanlarca, maksadı aştırıldı sadece.
 
Beni tanıyanlar da, yazılarımı takip edenler de, çok iyi bilir ki yiğidi öldürsem de hakkını yemem. Doğru kimdeyse, düşmanım da olsa, ondan yanayımdır, onu savunur, onun yanında olurum. Yanlış ise, babamda da olsa karşı çıkar, karşısında olurum, kınarım, suçlarım… Hele de söz konusu kadın ve çocuksa, daha bir hassaslaşır, daha bir tahammülsüzleşir, daha bir savunur, daha bir yanında olurum ve haksızlığı yapana da, daha bir karşı olup hatta yerden yere vururum.
 
Hiçbir olaya, partizan yaklaşmam, hiçbir partinin fanatiği değilimdir. Gerektiğinde hepsinin yanlışını da, doğrusunu da dile getiririm…
 
Bu olayda da, tutumum aynı oldu… “Bir defadan bir şey olmaz” dedi diyenlere ısrarla karşı çıktım. “Bir defadan bir şey olmaz” değil, “Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” dedi diye anlatmaya çalışmıştım. O zaman da bana karşı çıkıp kınayanlar olmuştu. Öyle demese de, altında yatan anlam bu, sen kadını savunuyorsun demişlerdi.
 
Hayır kadını savunu değildi yaptığım, doğruya doğru, eğriye eğri felsefem gereğiydi, Birini karalamak için sözlerin çarpıtılmasından hoşlanmayışım nedeniyleydi. Yanlışa, yalana, haksızlığa tahammülsüzlüğüm nedeniyleydi… Haklı da görmemiştim, Bir vakfı savunu amaçlı bir defa sözcüğünü sarf edişi hiç yakışık alır değildi. Bunun biri de bir, bini de birdi benim için. Daha farklı bir ifade kullanmalıydı. Vakıftan ziyade, çocukların ve ailelerinin yanında olmalıydı, çünkü o sıradan bir bakan değil, Aileden sorumlu bir bakan, her şeyden önce de, kadın ve anneydi!..
 
Kadın ve anne olarak çocuklardan yana olmayışıyla suçlanmayıp bu yanlışı vurgulandığında, kadın ve anne oluşu öne sürülüyorsa, üzerinde düşünmek gerek!..
 
Benim için ne kişiler, ne de partileri değildir söz konusu olan, olaydır, sözlerdir, olaylar karşısındaki tavırdır!..  Buna rağmen, şimdi de Kılıçdaroğlunu savunuyorsun diye karşı çıkanlar olacak, varsın olsun. Bu defa da, sıklıkla olduğu gibi, yine tümcenin tümü dikkate alınmaksızın, içinden bir kısmının cımbızlanması ve farklı anlam yüklenişi nedeniyle Kılıçdaroğlu, anladığınız anlamda bir laf etmedi diye karşı çıkıyorum. Çünkü kadın olduğu için, hele de AKP’lilerin anladığı anlamda söylemedi o sözü. Hâlâ anlayamamış olanlar için yineliyorum, AKP’nin ve vakfın savunuculuğunu yaptığını kasıtla söyledi, tıpkı Gülerin yaptığı gibi!.. Güler söylediğinde, cinsel bir anlam çıkartmayanların, Kılıçdaroğlu söylediğinde cinsellik ve cinsel ayrımcılık anlamı çıkartması son derece maksatlı, ayıp ve utanılası.
 
Kılıçdaroğlu, tıpkı tüm sağduyulu ve ahlaklı kişiler gibi, “Çocuklar yasadışı burada nasıl kaldı?” sorusuna yanıt istiyordu; “Valisi konuşmuyor, Milli Eğitim Bakanı konuşmuyor. Aileden sorumlu Bakan da zaten birilerinin önüne yatmış vaziyette, o da konuşmuyor” diyor. “Sayın Bakan bir vakfın önündeki engelleri kaldırmak, bu kurumu korumak, ona kefil olmak için mi susuyor” sorusunu dile getiriyordu ki bu sözlerinden de, önüne yatma tabirini ne anlamda kullandığı gayet net anlaşılıyor!..
 
Şimdi bakan olduğu göz ardı edilerek kadın olduğu için saldırıya uğradığı ileri sürülen Sema Hanımın, Ensar Vakfındaki korkunç olayla ilgili ” …bir kere rastlanmış olması…” sözlerini ne iktidardan, ne iktidar destekçilerinden, ne de bir kısım basından hiç kimse keskin sözlerle eleştiremedi; özür beklemedi; kimse bakanı kınamadı, ayıplamadı. Dahası o vakfı ve bakanı koruma, yani “önüne yatma” davranışları ve gösterileri sergilemekteler!..
 
Çocuklara, kadınlara taciz ve tecavüzün sıklaştığı günümüzde, “Önüne yatmak” tabirine takılıp farklı anlam yükleyenler, keşke tacizcilerin, tecavüzcülerin, bunu hoş görenlerin, önemsemeyenlerin değil; korumak için, çocukların, kadınların önüne yatsalar! Keşke böylesi iğrenç yaratıkların ve onları hoş görüp koruyan, kollayan, ses çıkartmayanların karşısına dikilseler, onları kınasalar, ayıplasalar, özür dilemesini isteseler!!!
 
Keşke AKP’li kadınlar, Kılıçdaroğlunun farklı algıladıkları lafı üzerine değil de, çok daha öncesinde; kadınlar ve çocuklar öldürüldüğünde, tecavüz ve tacize uğradığında; vakıftaki iğrenç olay ortaya çıktığında… Hele de Sema Hanım, öncelikle vakıftaki çocuklara sahip çıkıp yanlarında yer almak yerine, vakfın savunusunu yapıp sahiplenmeye çalıştığında, yani güncel tabiriyle, vakfın önüne yattığında bu denli celallenerek sokaklara dökülseydi!.. Kılıçdaroğluna, çocukların yanında yer alanlara değil de, o iğrençlikleri yapanlara, koruyanlara, örtbas etmeye çalışanlara saldırsaydı!..
 
Kadına, hele de anne olanlarına yakışan da buydu çünkü!!!
 
Perihan Reyhan Alkan
 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.