ONU YAYINLA, BUNU YAYINLAMA

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Değerli okurlar, bu sizlerle, şu çok tartışılan, eleştirilen hatta lanetlenen 12 Mart 1971 günlerindeki bir gözlemimi paylaşmak istedim.. Yer Ankara ve TRT Ankara Televizyonu.. TRT’nin başına bir muhabere paşası, Tuğgeneral Musa Öğün gelmiş..(Kadere bakın ki, damadı Eşek Ö..lakaplı kişi benim Ankara Kolejinden arkadaşım ) Tavandaki spotlardan zaman, zaman stüdyodaki sıcaklık 50 dereceye yaklaşıyor ve bu paşamız o ortamda çalışan stüdyo personeline kravat takma mecburiyeti getirmiş.. Ayrıca; üşenmeden sık, sık kontrole geliyor.. Personel içinden bazılarını tavlamışlar..! İspiyonculuk yaptırıyorlar.. Tam bir Abdulhamit istibdadı ( baskısı )

Programlar ve haberler deseniz, didik, didik edilip inceleniyor.. Ve bu şartlar yaklaşık iki ay sürüyor.. Daha sonra ne stüdyoda çalışırken kravat takan var, ne de program yapılırken paşamızı takan.. Haberler hala titizlikle ayıklanıyor ama eskisi gibi değil.. Yani anlayacağınız, yaklaşık üç ay sonra TRT normal çizgisine geri dönmeye başlıyor.. Hangi TRT..? O dönemler solcuların kalesi olarak bilinen TRT.. Buna rağmen artık TRT Haber Merkezi’nde bile, paşamız, Onu Yayınla, Bunu Yayınlama demekten vazgeçmiş durumda.. Haber değeri olan hemen her şey yayınlanır olmuş.. Çünkü; Başta rahmetli Doğan Kasaroğlu ve arkadaşları, halkın haber alma özgürlüğüne titizlenmeye başlamışlar ve yönetim de bu duruma fazla direnemez hale gelmiş..
Bahsini ettiğim dönem, özellikle 2007 seçimlerinden sonra, yandaş basının ” Faşizm Dönemi ” dediği dönem.. Şimdi soruyorum… Gerçek anlamda iddia edildiği gibi bir dönem olsaydı, ülkenin tek ve devlet kanalı olan TRT, üç ay gibi bir sürede normalleşme çizgisine dönmeye başlar mıydı..? Bırakın particiliği ve o ünlü ” Haklısın ama..! ” söyleminin arkasına saklanmayı, dürüstçe, elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin..!
Şimdi bugün olanlara bir bakalım.. Oslo süreci basına yansıyor, Başbakanımız çıkıp ” İspat edemeyen şerefsizdir..! ” diyor.. Daha sonra ” Ben görüşmüyorum, devlet görevlileri görüşüyor..! ” diyor.. Sanki kendisinin haberi ve hatta direktifi olmasa, MİT dahil devlet görevlileri bu görüşmeleri yürütebilirmiş gibi..! Derken ” Analar ağlamasın, akan kan dursun..! ” başlığı altında yine edebiyat ve uyutma.. Sayın Başbakan… Siz hangi analardan bahsediyorsunuz..? 1984 Eruh baskınında şehit olan evlatların anaları, diğer çocukları aracılığı ile çoktan anneanne, babaanne oldular ama hala ağlıyorlar.. Ondan sonra şehit olanların anaları, yaklaşık aynı durumda..
Peki tamam…” Analar ağlamasın, akan kan dursun..! ” Vallahi… Yalaka basın mensubu olmadığım halde, kabul be Başbakanım… Ama ne karşılığında..? Düne kadar doğru, dürüst bilen yoktu ve bu yüzden meydan, yandaş basına ki; Türk basınının % 80’i o durumda veya o duruma düşürüldü, bu sonu belirsiz süreci destekleyenlere kaldı.. Şimdi saç kesildi ve kel göründü Sayın Başbakan.. İmralı görüşmeleri basına yansıdı.. Artık sivri laflar edecek, inkâr edecek ve ” İspat edemeyen şerefsizdir..! ” diyecek haliniz de kalmadı.. Ama bir şeyler de söylemeniz gerekiyordu.. Yapabileceğiniz en büyük yanlışı yaptınız ve basını suçladınız.. Şimdi siz, Türk kamuoyunu uyutup ” İyi şeyler olacak..! ” söyleminin ardından gelen Habur rezaletini de yaşamış olan bu millete artık bu sözleri de söyleyemeyeceğinizi bildiğiniz için ” Apo’nun söylediklerini duymamazlıktan geleceksiniz.. Bunları yazmayacaksınız..! ” diyorsunuz.. Sizi anlayışla karşılıyorum.. Ama ben bir basın mensubuyum ve bu bilgileri elde edipte yayınlamayan veya kendi yayın organına güvenmediği için başka yayın organlarına plase etmeyen bir meslektaşım olursa, ona bir daha “Meslektaşım ” diyerek saygı gösteremem.. Halkın haber alma özgürlüğünden bahsediyorsak, bunu ” Haklısı ama..! ” gibi, kullanım tarihi çoktan geçmiş, kokuşmuş kıvırtmalarla geçiştiremeyiz, geçiştirmemeliyiz.. Bu çok ciddi bir olay.. Sayın Başbakan, siz bu işleri ” Tereyağdan kıl çeker gibi halledeceğinizi sanıyordunuz..” Türk kamuoyunun haberi olmadan yandaş ve besleme basınınızla ortalığı güllük güneşlik gösterip, Anayasa değişikliğini belli bir parti ile yapıp, o partinin tabanının desteği ile halk oylamasından geçirip ve yine o partinin desteği ile Başkanlık sistemini getirip Başkan olacağınızı hesaplamıştınız ama… Olmadı… Suçüstü yakalandınız..
Şimdi sorumuzu bir kez daha ve daha açık olarak soralım… Yukarıda; tüm Demokratların..! Liboşların..! Entel ve Dantellerin..! Eski tüfek solcu olup da sonradan parayı görünce, içindeki askere olan tüm kompleksini kusarak, askere eziyet etmeye soyunmuş bu hükümeti destekleyenlerin cevaplamasını istediğim, daha doğrusu yürekleri yetiyorsa samimi ve inandırıcı olarak cevaplamalarının zamanı çoktan gelmiş ve geçmekte olan soruyu soralım..!
” Tüh Kaka..! Faşizm Dönemi..! Mutlaka yargılanmalıdır..! ” dediğiniz dönemden bir örnek sunmaya çalıştım.. Şimdi söyleyeyim bakalım.. Yaşam biçiminden, kılık, kıyafetten, mahalle baskısından, basının ne yazıp, yazmayacağına kadar kendisi karar veren bu yönetim mi ” Faşisttir, yoksa sizin iddia ettiğiniz dönemler mi..? “
Allah, Allah.. Çıt çıkmıyor… Eskiden olsa ya Moskova çık aradan derdik ya de Adana çık aradan derdik.. Şimdi her ikisi de yok ama, yukarıda saydığım tiplerden de ses yok..!
Kalın sağlıcakla efendim
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.