ONBİR KURAL

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Başlığı Nazmi Kavasoğlu’nun dördüncü kitabı Başörtüsü son alt başlığından aldım.

Tanıdığım bir gazeteci, yazar olmasaydı bu başlıkta kitabı ne alır ne de okurdum. Eşim kitabı hediye edince okudum. Konu bıkkınlık getirdiği için ne duymak ne de okuma isteği uyandırıyordu, doğrusunu söylemek gerekirse. Başlayınca ilgiyle okudum.
 
Kitapçık 83 sayfa, önsözünü Berlin-Neukölln ilçesi Belediye Başkanı Heinz Buschkowski başlatıyor. Devamını Prof. Dr. Peter Raue yazıyor. Kendisine Almanya Cumhurbaşkanlığı nişan ödülü verildiğinde zamanın Senatörü Dr. Knake-Werner konuşması da ihmal edilmemiş.
Başlığa aldığım alt başlık 27 kısa hikâyenin sonunda özetini anlatıyor. On emir, yasa İncil’den esinlenerek verilmiş. İyi bir insan olma on şartına düşüncesi ekleyerek on bir demiş.
Bir işe başlamadan, neticesini düşün!
Öyküler hikâye anlatır şekilde olduğu, ironi içerdiği için sıkılmadan okunuyor. Bu nedenle okullarda okunabilir.
Almanca yazıldığı için Almancası Türkçesinden iyi olan gençler ve gelecek nesillere kaynak olacaktır. Ayrıca duygu ve düşünceleri, sorun ve çözüm önerilerini çoğunluk toplumuna ulaştırmak onların dilinde konuşmakla mümkün olabileceğini her fırsatta anlatmaya çalışıyorum.
Bıkkınlık getirilen tartışmalardan sonra Mevlânâ’nın dediği gibi, yeni şeyler söylemek lâzım. Öykülerde bilinmeyen hiç bir sorun yok, ama yeni sözler ve anlatış şekliyle gündemde kalmasını sağlıyor.
Geçmiş üç yılda ne zaman radyo, televizyon açsak Yunanistan kelimesini dinledik. Bu yıl da Ukrayna sözünü duyuyoruz. Yıllarca ihmâl edilen hor görülen, küçümsenen Rusya’nın varlığını Avrupa yeniden fark etti. Bir gün Türkiye’yi yok sayan Alman televizyon, medya ve politikacılar ancak negatif haberlerle iki ülke ilişkilerine verdikleri zararı anlayacak, dileyelim ki çok geç kalınmış olmasın.
Kitaba tekrar dönersem konuyu dağıtmamış olurum. Türklerin Anadolu’dan çalışmak için neden geldikleri anlatılıyor. Okur Anadolu Almanya arasında gidip geliyor.
Yazar alman ve Türk ırkının farklı olmadığından yola çıkarak, öteki yapılana karşı ayrımcılık anlatan hikâyelerde her iki kültürü çok yakından tanıdığı, Almanlar üzerinde değil onlarla bizzat konuştuğu izlemini veriyor.
Açıktan ayrımcılık yapanlarla uğraşma metotları açıktır, ama gizli aşağılama kiralık ev, iş bulamama, okulda öğrencilerin daha kötü not alma gibi sosyal yaşamda örtülü hor görme gerçek hayattan örnek alarak öykü haline getirilmiş. Yuvadan başlayarak medya ve basında günlük yaşamda alman kökeninden gelmeyen isim ve yüzler görüldüğü takdirde, ileride bir gün Hasan Ali’de Polonya ve Fransız kökenli adlar gibi alman dil ve kültürü içinde kaynaşması hayli zaman alacağa benziyor. Kültürlerarası yaşamın normalleşmesi İslâm Konferansını emniyet sorunu gibi ele almakla mümkün olmaz.
Nazmi Kavasoğlu, 1945 yılında Babaeski-Kırklareli’de doğdu. 1970 yılında Berlin’e geldi. Tanışmamız Berlin-Spandau ilçesinde politik sosyal çalışmalarıyla başladı. Yüksek Halk Okulunda çalışmalarımı yetmiş yıllarında Berlin’de çıkardığı ilk Türkçe gazete Merhaba ile destekledi. Bana bu kadar zeki, aktif çalışkan bir öğretmen ilçenin dışına çıkıp Berlin çapında çalışmalı, bir köy öğretmeni gibi davranmamalı, demişti.
Gençlik evinde sosyal danışmanlığında birlikte ürettiğimiz proje desteklenseydi, bugün ilçede daha fazla öğrenci liseyi bitirip yüksek tahsil yapmış olacaktı. İyi öğrencilere, başarılı gençleri desteklemeyi bugün bile Türk Vakfı ele aldı.
Çalışkan öğrencilere ödenek verilmiyor, okullara yetiştirme ilâve dersler (Förderunterricht) maalesef yalnız zayıf öğrenciler için veriliyor.
Gazeteci Türk toplumunda yol gösterici, kanaat öncüsü olmanın Almanca öğrenmeden geçtiğini hemen kavramıştı. Berlin’de ilk işi Almanca öğrenmek oldu.
Kitaba verdiği başlıkta başörtüye bir kimlik verip onu konuşturuyor. Tarihi ve Dünya’da yeri, yayılışı anlatılıyor. Çok küçük yaşta ve zoraki takılan örtünün çocuklarda açabileceği psikolojik sorunlar dile getiriliyor.
Hikâyelerde kız ve erkek çocukların eğitiminde yapılan hataları çok etraflı ele alıyor. Elbette çözüm önerilerini okura bulduruyor.
Organize olmanın önemini vurgularken dernek çalışmaları rekabeti ironiyle fıkra gibi anlatıyor. Gülerken baş olamazsa derneği terk eden, başka bir dernek kuran insanları,
Türk erkeğine ait baş olma hormonunu düşünmeden edemiyor okur. Eski başkanların dernekte üye olarak kalıp desteklemesi çok nadir olarak görülür.
Öyle ya Berlin’de hangi etkinliğe gidilse aynı dernek başkanlarıyla karşılaşılır. Hep onların söyleyeceği sözü vardır, yalnız onlar davet edilir. Gördükleri, yaşadıkları öğrendiklerini üyelerine ileten örnek dernekler var elbette. Onları zaman zaman köşemde tanıtıyorum.
Organize olurken Mustafa Kemal Atatürk’ün reformlarından en önemlisi birey, vatandaşlık bilinci ihmâl edilmemelidir.
Nazmi Kavasoğlu’nu hiç bir dernekte üye olarak görmedim. Hür, bağımsız çalışır, bir tarafta olmaz ama gerekirse her tarafı cesurca eleştirmekten sakınmayan bilinçli, kendini yetiştirmiş bir bireydir. Sosyal demokrat kendi başı kendine yeterli, sürüye katılmaz.
Kitabı bitirince barış içinde bir dünya, kültürlerarası iletişimin önemini kavrıyor okur. Küreselleşme çağında sınırları aşarak düşünmek gerek. Bu nedenle on birinci kuralı öne çıkarıyor. Düşünen insan davranış ve bilimde teknolojide duraklamadan ilerler, yalnız sömürmez, kendisi de insanlığa ve doğaya ürün vererek katkıda bulunur. Öyle yapmış Nazmi Bey, kendisine başarılarının devamını, şahsında tarihe yazı ile kalıcı yapan bütün yazarların eline, beynine sağlık diliyorum.
İyi okumalar!
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Yorum ve düşüncelerime ilham aldığım, tanıtılan ve tavsiye kitap:
Nazmi Kavasoğlu, Kopftuch, epubli GmbH, 2012
ISBN: 978-3-8442-3964-5
 
www.dt-a.de

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.