ÖLÜME DAİR

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Felsefe yapma, ölüme hazır olmayı öğrenme anlamına denktir.

Cicero (106-43)
Cicero’nun bu sözünü sonradan prensip olarak gören daha birçok filozof geldi geçti. Korkulan ölüm değil ölüme giden yol, nasıl öleceğini bilememek. Korku bilinmeyen olaylardan düşünce ile üretilir. Tabu olmaktan çıkarabilen insan bilinçli olarak yaşamıştır.
Kader doğup ölüneceğini yazarçizerse, yaşamı elinde tutarak yola devam edilir. Ömür süresi yaşam tarzı, tıp biliminin olanakları yerinde ve zamanında kullanılırsa uzatılabilir.
Aziz Nesin İlkokulu’nda kurucu öğretmenlerinden biri olan
Ayşe Bardak öğretmene kaliteli bir anma günü yapıldı. Beş yıl önce meme kanseri geçiren Ayşe Hanım, akciğer kanserine yenik düştü. Cenaze merasimi çok soğuk bir günde yapılmıştı. Katılanların hemen hepsi üşüttüğünden hasta olmuşlardı.
Bu nedenle cenaze merasimine gelemeyenler için anma günü düşünülmüş.
Birlikte çalıştığı okul müdürü dâhil meslektaşları onunla nasıl tanıştıklarını, insan kimliği birleştirici özellikleri dile getirdiler. Çabuk karar veren ve uygulayan, bir işi başladıktan sonra mutlaka bitiren bir öğretmendi. Zamanı çok ekonomik kullanan bir insandı, 60 yaşında ölüm bugünkü şartlar altında erken ölüm sayılıyor artık.
iltergh-21-5-c.jpg
Anma gününde iki dilli eğitim ve öğretimin önemine vurgu yaptığı, yıllardır deneyimli öğretmenlerin, dil bilim insanların sözlerinin bir özetini yaşadım.
Bu anma törenine kadar hiçbir okulda böyle bir gün Türk öğretmenleri adına organize edilmedi. Vefat eden arkadaşlarının arkasından alman Türk ayırt edilmeden gözyaşları döküldü, gözyaşlarının rengi hep aynı idi. İki dilin içinde günlük yaşamları özümlenmişti. Konuşmalarda duraklama olmadan bir dilden ötekine geçiyorlardı. Samimiyet, sıcak atmosfer pozitif enerji etkisi ile içilen çay, yenilen lâhmacun eşliğinde konu tabudan rahatlıkla çıkarılmıştı. Bu kadar içiçe kaynaşmış yaşamda bilhassa Almanya’da birinci nesil duygularını yaşadığı anadilin güncel hayatında yeri hep kaldığını Ahmet Öztürk öğretmen şöyle özetledi: “Ayşe öğretmen hakkında bu konuşmamı Türkçe yaparsam, konuşamam gözyaşlarımı tutamam.
İnsan ölümle ya büyür, ya da küçülür, iyi insanın arkadaşından iyi şeyler konuşulur. Vicdanı, hakkı ile çalışan bir öğretmen Almanya’da maddi sıkıntısı olmadığından dolayı kendisini mesleğine tamamen verir ve iyi öğrenci yetiştirir. Öğrencilerin içinde eserleri aslında yaşamaya devam eder.
iltergh-21-5-b.jpg
Geride bırakılan vasiyet öyküleri oldukça ilginçti. Manuela Öğretmenin anlattığı hikâyede birisi ölmeden önce eşine gereken kâğıtları hazırlamış, merasimde hiç kimse siyah giyinmesin demiş. Çalmaları gereken müziği dahi hazırlamış. Cenaze merasimlerinin nasıl olmasını istediklerini anlatan ünlü yazarlar var. Emel öğretmen, ölümden sonra cenazenin tıp fakültesine verilmesinin bilime hizmet edenleri örnek teşkil edeceğini düşünüyor. Artık bu modern zamanda mezar ya tamamen kalkmalı veya yeşil alanlar gibi yaşayanların içinde olmalıdır, diyenler vardı. Hollanda’da bir yazarlar mezarlığı gezip, görülecek çiçek bahçesi gibi olduğunu, çocukların bisikletle dolaşabilecekleri yeşil yaşam alanına çevrildiğini okumuştum.
Arkamda duvarda asılı Aziz Nesin’in şiiri, meraklı insanın ölümünden sonra da boş durmayacağını gösteriyordu.
Şiirde birkaç gün görülmez olup arkasından gerçekten üzülenleri, yalan söyleyenleri görmek, dinlemek ister gizlice. Ömrünü gelecek nesillere eser bırakarak veda edenlerin ölümden korkmayacağını söyler diğer bir şiirinde:
En Uzun Maraton
Otuz kilometrede
Kırk kilometrede de geçersin
Ben koşuyorum hâlâ
Ama ellinci
Yâda altmışıncı kilometrede
Soluğun tükenip bir yerde
Dayanamaz düşersin
Bak koşuyorum hâlâ
Çünkü ben bir yaşam maratoncusuyum
Bu yüzden yaşamın en yalnızıyım
Bu sonsuz yarışın sonunda
Beni geçemezsin
Ölümün en büyük ödül olduğunu bilemezsin
Yine ben olurum ilk göğüsleyen ölümü
Böyle Türkçe Almanca iki dilli öğretim yapan Avrupa okulları çoğaltılmalı. İlk tartışma eşimin o zamanın senatörüne yazdığı bir mektupla başladı. Sonra kurulana, okul açılana kadar bütün hazırlık toplantılarına eşimle birlikte katıldım. Bu nedenle temel taşında benim de izim olduğu düşünüyorum.
Baruch de Spinoza ve Friedrich Nietzsche insanı tamamen kadere bırakması zorluklara boyun eğmeyi, katlanmayı kolaylaştırır, derler. Jean Paul Sartre ve Immanuel Kant ise başımıza gelen iyi veya kötü her olayı kadere teslim edersek, hürriyetimizi kaybederiz, tedbirler alamayız, diyorlar. En iyisi Nasreddin hocamızın dediği gibi, eşeğini sağlama bağla, gerisini Allah’a bırak.
O halde ölüm ve cenaze merasimleri hakkında açık konuşmalı. Asık suratlarla, siyahlar içinde bir cenaze merasimi gerekir mi?
iltergh-21-5-a.jpg
Artık Avrupa’da ölenlerin yaşadıkları ülkelerde defnedilmesi olumlu gelişmeler. Nerede daha uzun yaşadığına bağlı, en ekonomik şekilde düzenlenen cenaze törenlerinde toprağa gömülen çiçeklerin yerine Aziz Nesin Vakfına vb. para yatırarak çocuk yetiştirmede değerlendirmeli, şiir ve müzikle donatılmalı.
Tanrım, değiştirebileceğim şeyler için bana cesaret,
değiştiremeyeceğim şeyler için sabır,
iyiyi kötüden ayırabilmem için bana akıl ver.
Friedrich Christoph Oetinger, schwäbischer Theologe
Bu duayı çocuklara öğretmeli, yetişkinler yaşam prensibi yapmalı. Dinler arası diyalog arayanlar tekrar tekrar dile getirmeli. Tek tanrıya inanılan her üç dinde aslında birbirinin devamı, tamamlayıcısı olarak görülürse daha barışçıl olur. İnsanca yaşayan, ölümden korkmadan yine insanca ölür.
Mahkeme dolayısıyla yeni Nazi cinayetleri uzun süre gündemde kalacağa benziyor. Kurbanların ailelerine arka çıkmayan o zaman sokakta karşılaşınca karşıya geçenler kendisini sorguya çekmeli. Türk basın ve medyası da gafil avlandı, alman yetkililerin açıklamalarına inandı. Araştırmacı olup şüpheli davranılmadı. Türkiye’de karanlık kalan birçok polisiye olayları ortaya çıkaran, unutturmayan çok değerli, araştırmacı gazetecilerimiz var. Ama Prusya disiplin, terbiye ve hukukuna inandık, Berlin’de imparatoru dahi cezalandıran hâkimler var, dedik. O halde uyanık olmalıyız. Demek ki burada da böyle gelmiş böyle gitmez, diyen bir Aziz Nesin’e çok ama çoook ihtiyaç var.
Ölen o on genç insanın ömrünü cani teröristler Tanrıya bırakmadılar. Çok üzgünüm içim yanıyor, hukuk ve demokrasisi bu kadar gelişmiş olan bir ülkede öteki yaparak insan öldürmek düşünce ve mantığa sığmıyor.
Sevgili okurlarım, ölüm ve ölümsüzlüğe şiir yazan, resmini yapmayı deneyen sanatçılar vardı.
Sabırla kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Kaynak ve tavsiye kitap:
Hans Dieter Bahr, Den Tod denken,
Wilhelm Fink Verlag, München
ISBN 3-7705-3651-7
Dergi FöNes, On Yıl FöNes,
Nesin Vakfı Destekleme Derneği, No: 27

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.