OKURA NOTLAR

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Yılın Duruşması başlığıyla Şubat ayında yazdığım makaleyi tekrar hatırlatmak istiyorum. Arşive bakınız, Türk medya basın ve dış temsilcilikleri zamanında uyardım.

Almanya’da kurallar katı uygulanır. Kural uyumuna karar veren merci Münih Yüksek Mahkemesine başka bir bakan veya milletvekili karar değişimine emir veremez. Zamanında alman basınında bildirildiği gibi mahkeme salonunda yer ayırma dilekçe verme sırası göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Duygular yerine mantık kullanılıp alman mantalitesine alışmak için bir elli sene daha beklenmemelidir.
Bütün bir kış boyu bekleyip izine gitmeden bir hafta önce herkes konsolosluk işlemleri yaptırırsa iyi hizmet beklenemez.
Toplantı ve etkinlikler zamanında başlamadığı için eve beklemekten yorgun giden vatandaş, bundan sonraki etkinliğe gelmiyorsa şaşmamak gerek.
Öğrencilerime her iki ülkenin en iyi yönlerini alışkanlık haline getirmeyi önerirdim. Yetişkinler için bu öğüdümü tekrarlıyorum. Burası Almanya demekte fayda var.
ADD’nin Dünya Kadınlar Gününde genel başkan ve eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın davet etmesi çok olumluydu. Hukuktan anlayan bir uzmanın bilgi vermesi çok başarılıydı. Dünya belirli günlerde etkinliği yalnız Türklere hitap eden dernekler onları alman toplumundan dışlıyor. Bütün sivil kuruluşlarda kadın kolları o gün kadınları Almanlarla birlikte yapılan etkinliklere katılmaya teşvik etmelidir.
Bu etkinlik iki gün sonra, BETAK’tan daha sonraki bir günde yapılmalıydı. Gelecek sene bu yıldan ders alınarak uygulanmalıdır.
iltergh-15-04-a.jpg
Tansel Çölaşan’ın sesinde kızgınlık, öfke seziliyordu. Yurtdışı Türkleri daha sakin olmalı, nefret ve bir düşman arayışı içinde muhalif olunmamalıdır. Türkiye’de kutuplara ayrılma var, söylenene bakılmıyor, kimin söylediğine bakılıyor. Bu mantaliteyi Avrupa’ya getirmeyip, herkes birbirinin sözlerine kulak vermeli.
“Mürekkep hokkanı temiz tutmaya bak. Hokkanın içine öfke koyarsan öfkenin rengiyle yazarsın, sitem koyarsan sitemin rengiyle, hırs koyarsan hırsın rengiyle, keza muhabbet koyarsan muhabbetle yazarsın.” Elif Şafak
Türkân Şoray’ın onur konuğu olduğu Türk Film Haftası çok canlı, hareketli geçti, Mart ayı bütünüyle soğuk olmasına rağmen çok katılımcıyla gerçekleşti.
Sık sık kitap yasağı olan bir ülkede halkın çoğunluğunun kitap sevmesi beklenemez. Fakat Türkân Şoray’ın yazdığı Sinemam ve Ben kitabına ilgi oldukça fazlaydı.
Görselliğe önem veren Türk halkı, ikinci nesilde bu ilgi beni ve birçok katılımcıyı şaşırttı. Organize edenler böyle bir ilgiyi bekleyip, başka daha büyük bir salona yönlendirmeliydi. Salonda nefes almak mümkün olmadığı gibi, alman emniyet kuralları hiçe sayıldı.
Kapıdan içeri girer girmez Almanya’da yaşadıkları unutuldu, çok sayıda insan iki saat boyunca ayakta kaldı.
Çözüm ya başka salona yönlendirmek, ya da salon dolunca kapıda görevli olan sonradan gelenleri geri çevirmeliydi.
Bir bayılan, hasta olan olsaydı yol bulup hasta çıkarılamayacaktı.
 
iltergh-15-04-c.jpg
 
ADD Berlin’de yeni yönetim belirlendi, çok az bir değişiklikle eski yönetim göreve devam, dedi. Seçim esnasında yılların dernek deneyimli Kâzım Aydın divan başkanlığını adaletli, zamanı ekonomik kullanarak ve sabırla yönetti. Üyelerin birçoğu değişim ister gibiydi, fakat seçim esnasında bu değişti. Eski başkan aday olmayacak diye duyulmuştu. Başka gönüllü varken iki defa başkan olana üçüncü bir defa görev verilmemeli. Bunu dernekler tüzüğe alırsa daha sağlıklı olur.
Dernek yönetim kurulu seçimlerinde üyeler birine karşı olduğu için ötekini seçiyorsa, görev almak isteyenlere engel olur. Böylece derneğin büyümesine fırsat vermeme anlamına geliyor.
Dernek yönetiminde çıkan tartışmalar demokratik olmazsa üyeler derneği terk ediyor. Seçim arasında bir üye 1997 yılında 69’uncu üye idim, yanlış duyulmadıysa 70 üye oyunu kullanabildi. Yani 16 yılda dernek hiç büyümemiş oluyor, dedi.
Derneğin kuruluş amacına göre değişir, ama Atatürkçü Düşünce Derneği partiler üstü olması gerekir. Yönetimi yalnız İşçi Partisi elde tutuyor, diye kuşkusu olan üyelerin düşünceleri ciddiye alınmalıdır. Yoksa bir gün Atatürkçüler geliyor kaçın, uyarması zorunluğu doğacaktır.
Bazı üyeler bana, biz İşçi Partisi’ne karşı değiliz, zira hepimiz işçiyiz. Yalnız bir iş yapmak, bir amaca hizmet etmek istiyoruz. Devamlı düşman yaratanlarla birlikte olmak istemiyoruz, dediler. Herhangi bir şeye karşı değil, bir amaç için çalışma daha az enerji gerektirir. Ezberlenmiş sloganları duymak hoş gelmiyor. Hak vermemek elde değil Amerika Almanya’ya neden etki edemiyor? O halde tek çare Türkiye’yi demokrasisi gelişmiş bir ülke konumuna getirmektir, bir parti ve Amerika düşmanlığı yapmak derneğin görevi olmamalıdır. Olumlu gelişmeyi Türkiye’de yaşayanlar ancak yapabilir, yurtdışı Türkleri dışardan destekleyebilir, ama zorlayamaz. Birinin seçilmesine engel olmak için karalama mantalitesi etik prensiplerine uymaz.
“Bu vatanın çatısı yaşam kadar kutsaldır.
Yaradanım yaratmış dünya anavatandır.
Dil, din, cins, ırk ayırmam şu dünya gurbetinde.
Bana Orhan diyorlar, asıl adım insandır.” Orhan Gencebay
ADD eski-yeni yönetimde çok güzel bir işbölümü olduğu gözleniyordu. Başkan kendini her çalışmayı tek başına yapmış gibi gösterme çabasında değildi.
 
iltergh-15-04-b.jpg
 
BETAK, Dünya Kadınlar Günü etkinliği haberde yorum yazan Esma Hanım haklı olarak, dernek başkanı sanki her şeyi yalnız yapmış gibi gösterdi, diye yazmıştı.
Başkan, Yönetim Kurulu hatta yıllardır emek vermiş hanımları sahneye çağırmalıydı. Dernek çalışması BİZ olmazsa zaten dışarıya belli eder, hoş karşılanmaz, tek başkanla yürüyen dernekler kartopu gibi büyüyemezler.
Başkanlık hormonu çok gelişmiş olan o dernekten ayrılıp, başkan olmak için ayrı bir dernek kurar.
CHP’nin Avrupa’da birleşmesi Türkiye’nin en büyük sorunu, muhaliflerin bir araya gelmesine yeni bir heyecan getireceğe benziyor. Biraz gözlem yaptıktan sonra o konuyu da ele alacağım.
Hoşça Kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.