OKUMA KÜLTÜRÜ MÜ, KONUŞMA KÜLTÜRÜ MÜ?

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İnsan; evrimsel gelişiminde seslerle başlayan iletişimi zamanla şekillerle simgeleştirdiği harflerle yazıya dökebilmiş. Kayalara, ağaç yapraklarına işlediği şekillerle yazılı iletişime geçebilmiş. Böylece kuşaktan kuşağa aktarılan tecrübe edilen bilgi, depolanma olanağı bulmuş. Zamanla insanlar bu bilgiyi kâğıt üzerinde çoğaltıcı aletler geliştirmiş ve nihayet gelinen nokta dijital ortamda depolama olanağına kavuşmuştur.

Kitap, gazete dergi, CD ile elektronik ortamda bilgilenme ile tüm alanlarda bilgi çağında yaşanıldığını insanlara hissettirmiştir.

Artık birkaç saniye de internet yoluyla bilgi, dünyanın hemen her köşesinde elde edilebilmekte, görüntüler, anında izlenebilmektedir.

Okuma, öğrenme, bilme ve bildiğini uygulamaya dökebilme, yeni becerileri de beraberinde getirmektedir. Tabi bilimsel düşünce ile ele edilen bilgi, uygulamayı da zorunlu kılmaktadır.

Canlı türleri içerinde en uzun süreli eğitim görerek, bilinç düzeyi yükselen tek canlı insandır. 5 yaşına kadar anne babası, sonra anaokulu, ilk, orta, yüksek öğrenimle uzman eğitmenler eliyle yetişen insan, kurslarla, hizmet içi eğitimle, uzmanlaşma ile ortalama 30 yaşına kadar eğitilme sürecini yaşamaktadır.

Tabi bunda temel öğe eğitim ve eğitimin en önemli aracı kitaptır. Bilim, sanat, kültür, teknoloji alanında ki baş döndürücü gelişme, kitap odaklı bilgilenme ile sürmektedir.

O nedenle de; ileri ülke toplumlarında kaliteli eğitim, çağın gerçeklerine uygun bilimsel eserlerle birlikte yürümektedir.

Öylesine ki, kitap basımı, satımı, okunma oranı bir nevi gelişmişlik, kalkınmışlık, çağdaşlık ölçütü olarak da görülebilmektedir.

Konuşma kültürüne sahip toplumlarda okuma kültürünün gelişmesi elbette beklenemez.

Türk toplumunda ne yazık ki okuma kültürü yerine konuşma kültürü hakimdir. Öylesine ki saatlerce süren sohbetler dedikodu bilgisine dayalı paylaşım haline gelmiştir.

İnsanlar; uzmanlaşma yerine her konuyla ilgilenen ama tam bir konuda uzmanlaşmayan yığınlara dönüşmektedir.

İyi konuşan, etkili konuşan, fiziksel özelliklere sahip kişi insanları etkileyebilmekte peşinden sürükleyebilmektedir. Sonra da eyvah ki eyvah diyebilmektedir.

Hiç bilen bilmeyen bir olur mu ilkesi anlamını yitirebilmektedir.
Dur dinle, düşün, anla, öyle değerlendir ilkesi, konuşmalar arasında kaybolup gitmektedir.

Eğitim ve öğretim sisteminin, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi ve bilim alanında ilerlemenin sağlanmasının yanı sıra iş gücü piyasasının ihtiyaçlarının karşılanmasına, rekabet gücü artışına ve ekonomik büyümeye destek olması gerekir.

Türkiye’de bin kişiye düşen araştırmacı sayısı 2, 3 iken, AB ve OECD ülkelerinde ise bu rakam ortalama 6’nın üzerinde.

Eğitim Reformu Girişimi’nin raporuna göre; en zengin kesim en yoksul kesimin 21 katı eğitim harcaması yapıyor. En yoksul kesimin sadece binde 4’ü yüksek öğretime erişebiliyor

72 milyon nüfusa 14 milyon kitap
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “2008 yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporunda; Avrupa’da ortalama 7 bin 500 kişiye bir halk kütüphanesi düşerken, Türkiye’de bir halk kütüphanesinin 63 bin kişiye düştüğü kaydedildi. Yine AB’de bir halk kütüphanesinde ortalama 17 bin kitap bulunurken, Türkiye’de 10 bin kitap bulunduğu, AB’de bir kişiye 2,2 kitap düşerken, Türkiye’de ise 5,2 kişiye sadece “bir” kitap düştüğü belirtiliyor.

Unutmayalım; devleti soyanlar, rüşvet alanlar, vatanı çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik verenler; birilerini hakir görüp aşağılamakla yükseleceklerini zannedenler, hep diplomalı unvanlı bireylerdir. Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı; doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır. Eğer karakter gelişmemişse eğitim, unvan işe yaramaz.

Günün Sözü: Akıllı ve zeki insan, amacını gerçekleştirmek için kendini bilgiyle donatan kişidir.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.