ÖKSÜZ BIRAKILAN CUMHURİYET

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bu günkü yazımda Cumhuriyetin yalnızlığını yazmak istedim. Hala kabul edemediğim bir gerçek var,”Artık Cumhuriyetin anlamı değeri kalmadı”diyen ve ”Kemalizm laiklik değil, asıl olan ümmetçiliktir, geliyoruz sindire sindire geliyoruz”Diyen bir zihniyetin koca bir ülkeye hakim olmasını kabul edemiyorum. Düşüncelerimi yazmaktan dolayı, başıma geleceklerden de asla korkmuyorum. Hala ne olduğu belli olmayan ”İleri Demokrasi” adını verdikleri sistem anlayışında. Çağdaş Cumhuriyetin değerlerinden tek bir belirti kaldı mı acaba? Her keresinde arkasına gizlendikleri, kendilerinin bile inanmadıkları demokratik açılım masalının içinde, ben düşünceye saygı ifadesini görmedim.”Herkes istediği düşünceyi ifade etme özgürlüğüne sahip olacak bu ülkede”diyen siyasi iktidar, düşünen yazan eleştiren yazarlarını, bilim adamlarını, gazetecileri, düşünen değerleri bir gece de içeri tıkmadı mı, bu mudur özgür demokratik bir ülkede demokrasi anlayışı? Yoksa bunun adı yeni tanıştığımız ”İleri Demokrasi mi”?Peki ülkenin çağ atladığını, demokratikleştiğini savunacaksınız, ama tüm bu değişimlerin halka yansımalarını gösteremeyeceksiniz. Çağdaş anlayışın, eğitimin, kültürel değişimin, sanatın yansımaları nerede? Eğitimden uzak bir toplumun, daha demokratik, daha uygar, daha çağdaş, daha sağlıklı bir karar verme şansı var mı? Böyle bir topluma hakim olmanın ve o toplumu istediğiniz biçimde yönetmenin adı, korku toplumuna hakim olma modelinin adı değil mi?

Cumhuriyetin 87 yılını kutlarken, bu Cumhuriyetten hala rahatsızlık duyanların resmini gördüm. Atatürk’ün huzuruna çıkarken bile, gülmeyen yüzleri gördüm. Ondan hala rahatsızlık duyanların, huzuruna çıkarken bile ayaklarının titrediğini gördüm. Onun resminin her odada olmasından rahatsız olanların, resimlerini tozlu mahzenlere indirirken içinden kıs kıs güldüğünü, ama şimdi huzuruna çıkarken, onu seven yüz binlere karşı inandırıcı olmayan gösterilerin bir şova dönüştüğünü gördüm. Ve ne hazindir onun Cumhuriyetine ”Çıtkırıldım Cumhuriyeti”diyen bir Başbakanı gördüm.
Biz bu gün şu anda yaşadığımız tüm değerlerimizi çağdaşlığı ona borçluyuz.
ATATÜRK’E DİL UZATMAK.
Bu gün hala istiklal mahkemelerinin ardına sığınarak Atatürk’e dil uzatanların unuttukları çok şey var aslında. Evet. İstiklal Mahkemeleri zaman zaman icrai adalet yerine icrai siyaset yapmış ve rejimi korumak isterken masum insanları haksız yere mahkûm etmiş olabilir. Ama bütün bunlara rağmen Atatürk’e bu nedenle dil uzatmak haksızlık değil de nedir? Vatanın kurtuluşunu, bağımsızlığını ve beceriksiz yöneticilerin elinde düştüğü bugünkü gibi hiç de parlak olmayan haline rağmen. Bu günkü çağdaşlığı ona borçlu değil miyiz? Şimdi ”Justice sommaire”(Kısa yoldan adalet ve hükmetmek)denilen kavrama uyan bir sistem anlayışı hakim değil mi ülkeye? Fransız ve Bolşevik ihtilallarında olduğu gibi, düzmece yargılamalar ve sorgusuz sualsiz infazlarla suçlu veya suçsuz yüzlerce insanın hayatının akıbetinin ne olacağını bile bilmediği bir durum yok mu ortada, buraya kadar gelinen noktadan sorumlu siyasi iktidar değil mi?
CUMHURİYET.
Atatürk’ün bu ülkeye miras olarak bıraktığı çağdaş değerlerden en önemlisidir. Her yıl gittikçe bu değerlerden uzaklaşan, yâda uzaklaştırılmaya çalışılan bir toplum yaratmak cumhuriyete yapılacak en büyük kötülüktür. Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıklı uygulamasını temin eden hükümet şekli cumhuriyettir. Türk milletinin tabiat ve adaletine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir. Çağdaş bir cumhuriyet kurmak, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir. Çağdaş cumhuriyet demek, laik demokratik aydınlık değerlerin asla değiştirilemeyeceği demektir.”Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar benim bıraktığım çağdaş değerlerin ışığında yaşayacaktır ve daima bu değişim anlayışı içinde tüm dünya ülkeleriyle birlikte uygarlık yolunda yürümeye devam edecektir. Cumhuriyet rejiminin yerine bir başka rejimle ülkeyi yönetmeye kalkarsanız, işte o zaman ülkenin akıbetinden sorumlu siz olursunuz, böyle düşünen gafillerin çıkacağını bilerek cumhuriyetin çağdaş değerlerine sahip çıkmakta bir sorumluluktur”diyor Atatürk. Ama ben her yıl bu değerleri yitirmeye başladığımızı görüyorum. Her geçen gün ülkenin içine sürüklendiği çarkın içinden nasıl kurtulacağını merak ediyorum.
İNANÇLAR VE ÇAĞDAŞLIK.
Bir ülkede siz çağdaş değerleri inanç siyasetine bağlar kilitlerseniz, bundan da kendi siyasal geleceğiniz adına çıkar peşinde koşarsanız, işte asıl o zaman ülkeye zarar verirsiniz. Cumhuriyetin 87 yılındaki kutlamalarında ben özellikle sisteme hakim olanlardan, cumhuriyetin bir tehlike içinde olmadığını, ülkenin çağdaş demokratik değerlerinin asla değiştirilemeyeceğini. Akıl ve bilimin sadece çağdaş cumhuriyet anlayışının içinde yaşamasının önemini anlatan söylemler açıklamalar görmek isterdim. Yapılan ve inandırıcı olmayan gösteriler bile bu sorumluluğun nerde kaldığını gösteriyor aslında. Bununla beraber 60 yıldır Atatürk devrimlerine inanmayanların, hatta ona karşı çıkanların. İnanç siyaseti yaparak cumhuriyete nasılda zarar verdiklerini biliyorlar mı acaba?”Ne mutlu Türküm diyene”diyemeyenlerin, nasıl bir demokrasi anlayışını bu ülkeye getirmeye çalıştıkları ortada, adı ”Ilımlı İslam”Yoksa cumhuriyetin yerine yarın bu sisteme mi alışmaya zorlanıyor bu toplum? Kimsenin konuşamadığı ama sadece konuşan sisteme tek hakim olan bir Başbakan. Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi? Atatürk’ün bıraktığı çağdaş Cumhuriyette. Ve bu yıl kutladığımız 87 yılın ardında, sadece hüzün vardı bana göre. Salonların bomboş olduğu Cumhuriyet Resepsiyon ve balolarda. Gelecek yıllarda da bu hüzün devam edecek biliyorum, ama birileri bundan mutlu olacaklar. Çünkü onlar Cumhuriyetten çağdaşlıktan Atatürk’ten onun devrimlerinden korkan rahatsızlık duyan mutlu olmayanlardır.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.