ÖĞRETMENİM – HOCAM

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sözcüğün Türkçe’si varsa yabancı dilden alınanının kullanılmasına oldum olası karşıyı m ben. Bu tavrım; beni tanıyanlar bilirler, öğretmen ve hoca sözcüklerinde en uç noktadadır.
Sizinle bir anımı paylaşmama izin verin lütfen! Bir yaz dinlencesi sırasında, Türkiye’de, Bursa’da bir kitapçıya gittik eşimle. Ya bir kitap arıyorduk ya da bir müzik kaseti. Her neyse… Aradığımızın olup olmadığını sorduk. Yanıtına “Yok hocam!” diye verdi. Kolayca anlaşılacağı gibi ben; tam anlamıyla zıvanadan çıktım. “Ne hocamı kardeşim? Beni tanıyor musunuz? Hoca olduğumu nereden biliyorsunuz? Yoksa her önünüze gelen hocam diyebilmenin özlemi içindeydiniz de o olanağı yakalamış olmanın tadını mı çıkarıyorsunuz?” biçiminde veryansın daldım. İşyeri sahibinin yanında, bizi ilgiyle izleyen bir genç, “Öğretmen misiniz siz?” diye sordu bana. Benden “Evet!” yanıtını alınca da “Benim babam da öğretmen, o da sizin gibi duyarlı bu konuda.” dedi. Daha da ileri gidip rakı içmekten hoşlanıp hoşlanmadığımı da sorarak beraber rakı içmeye çağırdı beni. Çok hastaydım o gün. Teşekkür ederek olumsuz yanıt verdim.

Frankfurt’tan bir başkonsolos geldi, geçti. Yabancı sözcük kullanmada o denli ısrarlıydı ki; bir konuşmasında kullandığı Türkçe olan ve olmayan sözcüklerin çetelesini tuttum. Kullandığı yabancı sözcüklerin sayısı Türkçe olanları ikiye katlamışlardı.
Kimileri de sözcüğün hem yabancısını hem de Türkçe’sini aynı yazıda ya da konuşmada kullanıyorlar. Ne düşünüyorlar da öyle yapıyorlar anlayamıyorum. Hele şu; mesela – örneğin örneğini hepiniz ya duymuş ya da okumuş olmalısınız.
Benim yaşımda olanlar Hıfzı Veldet Velidedeoğlu adını tanırlar. İlerlemiş yaşında çocukları ona torunlarıyla nasıl böyle arkadaş ilişkisi kurabildiğini, kendilerinin çocuklarıyla bu ilişkiyi bir türlü kuramadıkalarını söylediklerinde onlara, bunun yolunun kendisinin torunlarıyla onların diliyle konuşmaktan geçtiğini, onların diliyle konuşabilirlerse sorunun kalmayacağını belirtmiş. Bir yazısında okumuştum bunları. İnsanların sizi anlayabilecekleri dille yazar ya da konuşursaniz daha anlaşılır olursunuz. Amacınız anlaşılmak değil midir zaten?
“Hem de en üst düzeyde..”
“Erdoğan-Bahçeli seviyesinde..”
Yukarıdaki iki tümceyi bugünün bir gazetesinin, bir köşe yazarının yazısından aldım.Ne desem, hangi taşa başımı vursam da insanlar bu güzelim dili bu denli bozmasalar, bilemiyorum. Altlarını çizdiğim iki sözcükten düzey, Türkçe’dir, seviye, sanıyorum Arapça. Be kardeşim; madem Türkçe’sini kullanacaksın her zaman ve her durumda onu kullan! Arapça’sını kullanacaksan Türkçe’sini neden kullandın? Sözcüğü yinelememiş olmaksa yapmak istediğin tümceni öyle kur ki; yineleme durumu çıkmasın ortaya. Bir başka yanlış da yan yana koyduğu iki nokta işaretidir bu arkadaşın. Böyle bie noktalama imi yok dilimizin. Nokta var, üç nokta yan yana var. Ya birini ya da diğerini kullanmak doğru olur.
Hani; dilimize Arapça ve Farsça’dan giren ve anlamları anlaşılan sözcükler bir yana, bir de, daha çok İngilizce’den, Fransızca’dan ve biz Almanya’da yaşayanların sıkça yaptığımız, Almanca’dan sözcükleri de kullanmıyor muyuz; işte buna “Pes!” diyorum ben okuduğumda ya duyduğumda.
Aşırıya kaçmak hiçbir konuda iyi değildir. Yazarken ya da konuşurken, aşırıya kaçmadan, varsa yalnız ama yalnız Türkçe olan sözcükleri kullanmak dilimize saygılı olmaktır bence.
Televizyonda program sunan bir hanım kızmış birine. “Bekraunden ne senin?” diye soruyor. “Backround” İngilizce bir sözcüktür. Dilimizdeki karşılığı da “geçmiş”tir.
Sanırım bu hanım İngilizce bildiğini kanıtlamak istiyordu. Eğer durum buysa; tümceyi İngilizce kurması daha doğru olmaz mıydı?

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.