”NOVEMBER- PASHA”

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Eski adı Türk Dil Kurumu’ydu. İşi devrim olan, devrimde devrimci, İngiltere’nin o zamanki başbakanı Sir Winston Churchil’e göre 20. Yüzyıl’ın dahîsi Türkiye’nin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal kurmuştu onu 13 Temmuz 1932 de.
Türk Tarih Kurumu’nu da.
Sonra “Çakma bir Mustafa Kemal çıktı 12 Eylül 1980 de sahneye. Bir beşi bir yerde. İki kurumu birleştirdi bu “beşi bir yerde”. Atatürk Türk Dil ve Tarih Kurumu yaptı. Onunla da kalmadı. TDK’nun dilimize kazandırdığı birçok sözcüğe, konuşma ve yazı dilinde, kullanma yasağı koydu. Bu arada, bu beşi bir yerdenin ortasındaki, şimdinin Marmaris sakinlerinden aklı evvel, kendi soyadı olan evren sözcüğüne de yasak koydu şaşkınlığından. Gel de buna ağzınla gül!

Türk Dil Kurumu’nun ilk kurultayının başlangıç günü olan 26 Eylül (26 Eylül – 5 Ekim 1932) Dil Bayramı olarak, çeşitli etkinliklerle kutlanır. Bu yılki etkinlikler arasında futbol takımlarının sahalara Türkçe’mizin kirlenmesine, kirletilmesine karşı pankartlarla çıkmaları da var. Örneğin Kasımpaşa, sahaya çıkarken “KASIMPAŞA NOVEMBERPASHA OLMASIN!” pankartıyla çıkacakmış.
Çok anlamlı bir etkinlik olacak bence de.
Olacak da…
Dün; Star Televizyonu’nun ana haber sunucusu hanım kanımı donduran bir sıfat kullandı. Hani şu ünlü İngiliz ajan 007 James Bond yok mu? Onun adının önündeki sıfır sıfır yedi sıfatını, sıkı durun, “dabelnul sevin” diye okudu. Bundan daha iğrenç bir kirletme olabilir mi?
Alman, sunum yaparken, kendi dilinde Top Zehn derken o; bizimkilerin ağzında Tap Tendir. Bizimki; asla, kulüp demez. Klaptır onun ağzında o sözcük.
Ne demek geçmiş? Bek raund (Back Round) dururken!
Hangi adlar özel adlardırlar? Özel adlara gelen çekim ekleri hangi ekle ayrılırlar?
Bunlar; ilkokulun 4. sınıfından başlayarak öğretilirler. Bilindiği gibi dil adları, ulus adları özeldirler. Onlara eklenen çekim ekleri yukardan ayırma (‘) işaretiyle ayrılırlar. Bu, kuraldır.
Şu tümcelere dikkat edin lütfen! Onları, ekmek parasını yazı yazarak kazanan bir köşe yazarımızın bugünkü yazısından aldım.
“Ben Türküm. Kürt kızı alır mıyım, ben Kürdüm Türk kızı alır mıyım? Neden olmasın.”
“Burada bir yanlış mı var?” diye sorabilirsiniz.
Bir değil, üç yanlış var. Yukarıda da belirttim. Ulus adları özeldirler. Türk ve Kürt özel adlardır. Onlara getirilen çekim eklerinin ayırma işareti kullanılarak ayrılmaları kuraldır. Ayrılmışlar mı? Birinci yanlış.
Kürt sözcüğüne eklenen -üm çekim ekinden önce gelen, sözcüğün son harfi -t, yumuşatılmıştır. Özel adı değiştirmek kural yanlışıdır. Oradaki sert sessizi yumuşatamazsınız. Ayırma ekini kullanırsanız bu yanlışa düşmezsiniz. İkinci yanlış.
“Neden olmasın?” soru tümcesidir. Soru tümcesinden sonra soru işaretinin kullanılması kuraldır. Kullanılmış mı? Hayır! Üçüncü yanlış.
Bu tümce de bir gazetenin genel yayın yönetmeninden alıntıdır.
“Basit çünkü galerilere yapılan saldırı en hafif tabirle bir şehir Vandalizm’i.”
Tümce; yazım yanlışlarıyla dolu… Devenin eğrisi gibi hani…
Doğrusu şudur: “Basit; çünkü galerilere yapılan saldırı, en hafif tabirle, bir şehir vandalizmidir.”
Bu arkadaşın eşi; Türkiye’nin ün kazanmış bir yazarıdır. İnsan, en azından, eşi, anlı şanlı yazara okutur yazdıklarını.
Vandalizm; özel ad mıdır ki, getirilen ekten önce ayırma imi kullanılmış?
Yine bir alıntı, aynı gazeteden ve aynı yazardan:
“İşte bu yerel gazeteci düne kadar Ermeni’ler şehrimizi ele geçirecek diye tepki koyan Vanlıları ayin süresince evlerinde konuk etmeye ikna etmiş.”
Bu tümcenin de her tarafı devenin eğrileri gibi…
Ama; en eğri yeri Ermeni özel adına getirdiği çoğul ekinden önce ayırma işareti kullanmasıdır.
Kural; “Özel adlara, iki durum dışında, çoğul eki getirilmez.” der. Bu iki durum şunlardır:
1. Özel adı ailesiyle birlikte anlatmak istersek,
2. Özel adı benzerleriyle birlikte anlatmak istersek onlara çoğul eki ekleyebiliriz. Kural gereği özel ada gelen çoğul eki ayırma işaretiyle ayrılmaz.
Yazısının bir yerinde de tek bir sözcüklerini ard arda kullanmış.
Ben; eğitim enstitüsünde öğrenciyken, “Bab-ı âlî kapısından firûr edip geçerken tesadüfen rast geldim bir tek atlı süvariye.” örneğiyle öğretmişlerdi aynı anlama gelen sözcüklerin ard arda kullanılmamasını.
Bab-âlî; yüksek kapı, fîrûr etmek; geçmek, tesadüf etmek; rast gelmek, bir; tek, atlı da süvari demektir de ondan.
Bizler ve sizler diye kişi adılı olmadığını, çoğula çoğul eki ulanamayacağını söylemekten dilimde tüy bitti.
Öznesi üçüncü çoğul kişi olan tümcenin yüklemine çoğul eki -ler getirmenin kural olduğunu da anlatamadım birçoğumuza.
Ben; bu dile tutkunum. Dünyadaki hangi dilde ozan;
“Memetçik memet” le lokomotifin harekete geçerken çıkardığı sesi verme gücüne sahiptir?
Dünyanın hangi dilinde ozan, güzel kadını “Elbistan yanaklı” sıfatıyla betimleyebilir?
Salkım söğütlerin sarkık dallarının hangi dil “Salkım söğütler yıkıyordu suda saçlarını” gücünde anlatabilir?
Hangi dil tanrının doğaüstülüğünü “Nedendir be koca tanrım, ben ölüyom, sen ölmüyon” dizeleri denli açık sokar akıllara?
Hangi dilde insan; “dostuna yarasını gösterir gibi, bir salkım söğüde su verir gibi türkü söylemek, küfretmek” ayrıcalığına sahiptir?
Anlı şanlı hanımlar!
Anlı şanlı beyler!
Beyoğlu beyler!
Bey eskileri!
Kıymayın benim sevdama! Sevdalısıyım ben onun…
Hadi; gene de, “Dil Bayramı’mızın 78. Yıldönümü kutlu olsun!”

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.