NEREDE KALMIŞTIK?

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uzun bir ayrılıktan sonra, Almanya’ya dönemedik ama dinlence yerine Referandum rüzgârına kapılıp oradan oraya koşturup durduk.

F Tipi yapılanmanın her yaptığı karanlık ve kirli oyunlar bazen Bumerang gibi kendisine dönüyor. Hatırlarsınız. Açılımların karaya vurmasıyla hızla güven kaybetmeye ve gözden düşmeye başlayan AKP, el altında tuttuğu Feto markalı kaseti yandaşlarca piyasaya sürdü. Amaç, oy oranı yükselen, Recep Bey’i bunaltan CHP’yi Baykal’ı zor durumda bırakmak ve uzaktan kumandalı ‘’ver kurtul” ihanet açılımlarını kaldığı yerden sürdürmekti.

Ama bu sefer tutturamadılar. Emzikliler, dönekler, yeni mandacılar, liboşlar, Laik Türkiye ile kan davası olanlar zil takıp oynamaya vakit bulamadan ‘’eyvah ne yaptık” diye dövünmeye başladılar.

Baykal onurlu bir kararla Genel Başkanlıktan ayrıldı.

CHP, bu ülkenin bağımsızlık ve kurtuluş savaşını veren Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir. Laik Türkiye’nin harcını hazırlayan bir devrim partisidir. Ne cemaatçilerin, ne işbirlikçilerin, ne de ihanet cephesinin yarattığı besleme partidir. CHP, aydınların, emekçilerin, yurtseverlerin, halkın partisidir.

Yeni bir sayfa açarak, kenetlenerek Genel Başkan olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu seçtiler.

Kılıçdaroğlu, halk tarafından sevilen, dürüst ve sade bir politikacı olma özelliği ile CHP dışındaki vatandaşların da umudu oldu.

AKP ve yandaşları, emzikli gazetecileri, çakma hukukçuları Recep Bey’in buyruğu ile Kılıçdaroğlu’nun geçmişini, soyunu – sopunu ve de boyunu mercek altına aldılar.

Bir noktalık leke bulamadılar.

AKP’li valiler, bürokratlar, tele-kulakçılar, fetocular araştırdılar, bir şey bulamadılar.

Devreye Kılıçdaroğlu`ndan TV kanalında belgelerden oluşan gerisine aldığı tekmeyle rahat koltuğuna oturamayan İ Melih Gökçek girdi. ‘’Kılıçdaroğlu’nun anası Ermeni” diye ünnedi.

Bekledi ki, Recep Bey gibi, Abdullah Bey gibi yemin- billâh inkâr etsin. Aksine kendine has sakin tavrıyla ‘’olabilir” deyince İ. Melih gerisini tutarak yalan balonlarının arkasına saklandı.

Kılıçdaroğlu çarığını çekip Türkiye’yi ayağa kaldırınca, ihanet cephesini eni-konu korkutmaya başladı.

Recep Bey gibi karşısına konulan dönek solcuların yazdıklarını değil, kendi bilgi birikimi ile halkın anladığı dilde konuşuyordu.

Referandumda ‘’Hayır” çıkacağı belli olmaya başlayınca, çirkinlikler, ahlaksızlıklar, yasa tanımamazlıklar ortaya konmaya başlandı.

Mitingleri izleyen herkes şu gerçeği gördüler: AKP mitinglerine bedava otobüsler, yemekler, devletin parasıyla her türlü kıyakçılık yapılıyor. Yaz ortasında kömürler dağıtılıyor, dualarla iftar sofraları evet mitingine dönüştürülüyor. Seçim rüşveti olarak verilen 100 TL’yi sallayan garibanlar gazetelere sırıtarak poz veriyorlar. Yakında evet emirli ayetler çıkarsa şaşırmayın. Her yolu mubah sayıyorlar.

Başbakan, devletin uçağı ile devlet adına gidiyor, uyduruk bir açılış yapıyor, başbakanlık otobüsüne astığı ‘’Evet” afişleriyle AKP propagandasını yapmaktan çekinmiyor. Bunun adına da iş bilirlik diyorlar.

Yüksek Seçim Kurulu’nu uyutursun da, inandığını bas bas bağırdığın Allah’ı nasıl kandıracaksın?

Bunların çıkarları, ahlak kurallarından, demokratlıktan, dinden-imandan da önemlidir!

Her şeye rağmen halkın açık ara eğilimi Hayır’ dan yana.

Bu gerçek görülmeye başlamasıyla AKP ve yandaşları her yolu deneyecekler.

Medya teslim.

Yargı tutsak.

Devlet, AKP tarafından işgal altında.

Avrupa suskun.

Valiler ve kaymakamlar AKP flamasıyla amigo.

Dönek solcular, maçlarda seyirciyi coşturan ponpon kızların yerine zil takıp AKP’ye köçeklik yapmaktalar.

Dünyada her türlü hileye uygun bilgisayar sistemli seçim sadece Türkiye’de geçerli.

Birden fazla oy kullanmayı engelleyebilecek parmak boyası kaldırıldı.

Kılıçdaroğlu mitingleri başka. Halk o yörenin halkı. Taşıma yok. Yemek yok. Para yok. Halk gönüllü içten. Gerçek bir heyecan ve coşku var. Aydınlık yüzlü, güngörmüş insanların duygu dolu heyecanları insanı cesaretlendiriyor. Hele kadınların cesareti, tehlikenin farkında olmalarından kaynaklanıyor. Kölelik mi? İnsanca güvenli gelecek mi? Bunun ayırdımındalar.

12 Eylül faşizminin işkencesinden geçmiş, yakınlarını kaybetmiş aydınlar Hayır derken, o dönemlerde arazi olmuş, darbecilere akıllar veren, Uğur Mumcu’yu, İlhan Selçuk’u korkusuzca yazdıkları için ‘’gazeteyi kapattıracaklar” diye Nadir Nadi’ye şikâyet eden, daha ileri giderek Nadir Nadi’nin yazılarını yayınlamayanlar evet şaklabanlığı yapıyorlar.

Genç nesil bilmiyor eğer geçmişi irdelememişse.

Tüm sol partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri Hayır derken, kimler evet cazgırlığı yapıyor. Aklı olan görüyor.

CİA’nın himmetiyle ABD bayraktarlığına soyunan kaçak vaiz Fetullah Gülen, mezardaki ölüleri bile geçici diriltip ‘’Evet oy” verdirecek kadar kendinde keramet görmesi rastlantı mıdır?

Bir dönemde, devletin istihbarat birimlerinin en tepe noktasında görev yapan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın belgesel kitabı başka ülkelerde çıksaydı, hükümetler düşerdi.

Bu kitabı okuyunca; insan olanın, yurdunu sevenin, hukuk devletinden yana olanın, -hadi onların deyişiyle- aklı olanın evet demesi olanaklı mı?

Eğer gece yarısı elektrikler kesilmez, hukukun H’si bile işlerse, bu faşizme köprü olacak Anayasa oylaması halkın oylarıyla ‘’HAYIR” damgasını yiyecek. Bu kesin.

Ama dikkatli ve uyanık olmak gerekir.

Yoksa:

Eşkıyanın gece ne yapacağı bilinmez!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.