NELSON MANDELA, GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ, APERHEIT VE SONRASI

ABONE OL
11:51 - 23/10/2020 11:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

NELSON MANDELA, GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ, APERHEIT VE SONRASI


Uçağımız, Güney Afrika Cumhuriyetinin Johannesburg Kentine iniş için alçalmaya başladığında Noam Chomsky’nin ‘’Dünyayı Kim Yönetiyor’’ kitabınında sonuna gelmiştim. Okuduğum bu kitapla geldiğim bu ülkede daha sonra yaşadıklarım ve tarihsel yapısını incelediğimde adeta şok oldum! Az gelişmiş tüm ülkelerin durumunun (kendi ülkem dahil) ve geleceklerinin hiç bir zaman kendi ellerine bırakılmadığını (Bu gün orta doğudaki savaşlarıda düşünerek) ve her ülkede bir sahte kahraman monte ettiklerini ve bunun aracılığı ile insanların emeklerini ve geleceklerini sömürmeye devam ettiklerinden artık hiç bir şüphe duymuyorum. 
Noam; Kitabının en son sayfasında şunları dile getiriyordu.; 

“ABD’li kuvvetler 1945’te Kore’ye girdiğinde. Japon faşist polisinin ve onlarla işbirliği yapmış Korelileri kullanarak amansız bir baskında Güney Korede 100.000 kadar insanı öldürdü, Bugün bu sayı dahada fazla!”

Siyahilerle Beyazlar arasındaki fark aslında sınıf farkıdır, yoksul siyahiler ile zengin beyazların arasındaki uçurum da çok büyük olmasına rağmen ABD de sınıf farkı üzerine konuşmaya izin yoktur!

Yatırımların olabildiğince risksiz olması gerekir. Hiç bir şirket serbest piyasa istemez. Onların tek istediği şey Güçtür!
Artık Günümüzde iş Dünyasının idare ettiği, işportacı bir toplumda yaşıyoruz, temel degeri hilekarlık olan bir toplum! Gelin bunları şimdilik bir kenara bırakalım ve Johannesburg`tan başlayıp Keyptown’da biten serüvenime dönelim.


Bilmem ama belki bir gün benim gibi sizlerin de yolu Güney Afrika’ya düşer de, efsanevi barışçıl politakacı olan ve ırkçılığa karşı verdiği amansız mücale ile dünyada saygınlık kazanan Nelseon Mandela’nın ülkesini gezmek ve tanımak istersiniz düşüncesinden yola çıkarak, Güney Afrika ülkesinde yaptığım gezi boyunca ülke hakkında derlediğim bazı bilgileri sizler için kaleme aldım.
Uzun yıllar Apartheid, yani, beyaz ve siyahi ırklar arasında ayrımcı-ırkçı bir politaka güden hükümetler tarafından yönetilen Güney Afrika’ya dünya ülkeleri tarafından yıllarca (Ekonomik, Sportif ve Siyasal) Ambargolar konulmuştu. Irkçılığa karşı verdiği mücadele nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan ve 29 yıl hapis yatan Nelson Mandela’nın aynı ırkçı rejim tarafından serbest bırakılmasından sonra, Güney Afrika tekrar Dünya gündemine geldi. Irkçı beyaz rejim dünyada gördüğü baskı üzerine Nelson Mandela’ya özgürlüğünü tanıyıp, kendisini devlet başkanı yaptı.




Güney Afrikanın komşuları; (kuzeyden güneye doğru olmak üzere) Botswana, Zimbabye, Mozambik, Svaziland ve Nambia ve Atlas Okyanusu bulunmaktadır. Bu ülkelerin haricinde ülke olarak Lesotho’da da tamamen Güney Afrika Cumhuriyeti toprakları içinde yer almaktadır. 
Çok garibime giden ve beni en çok şaşırtan şey ise : Bu ülkede yürütme’nin başkenti Pretoria, Yasama’nın başkenti Cape Town ve Yargı’nın başkenti Bloemfontein olmak üzere üç farklı başkentinin olmasıydı. (Bu uygulama bana kendi ülkemdeki ”Yasama, Yürütme ve Yargı’nın” artık tek kişinin elinden yürütülmesini anımsattı!!!). Hani bir deyim vardır ya, duymuşsunuzdur: ”Afrika’da bile böyle bir yönetim yok!..” diye…Afrika’da yok ama bizde var…




Tekrar esas konumuza dönecek olursam, Güney Afrika Cumhuriyeti`nin Nüfusu 44.188.000 milyon olup, 1.219.912 km² yüz ölçümü ile alan olarak dünyanın en büyük 24. Ülkesidir ve çok kültürlü bir nüfusa sahiptir. Ülkede çok kültürlü topluluklar iç içe yaşıyor olsalar’da geçmişte uygulanan ancak günümüzde geçerliliği olmayan ‘’Apartheid’’ politikaların bir sonucu olarak her birey kendisini belli bir grubun üyesi hissetmekte ve bu farklı gruplar ise birbirinden ayrı alanlarda yaşamaktadırlar.

1991 yılına kadar Güney Afrika Cumhuriyeti Anayasası toplumu dört büyük etnik sınıfa ayırmış olup, bu sınıflarda siyahlar, beyazlar, renkliler ve Asyalılar olarak adlandırılmışlardır. Günümüzde söz konusu yasa maddesi ülke anayassında artık yer almasa da, birçok Güney Afrikalı kendisini bugün bile bu etnik sınıflardan birine üye olarak hissetmektedir. Devlet tarafından yapılan belli başlı istatistiklerde de bu kategoriler hala kullanılmaktadır.

Ülke nüfusunun çoğunluğunu yaklaşık % 80,2’lik bir oranla siyahı nüfus oluşturmaktadır. Renkliler olarak adlandırılan grup % 8,8 ile ikinci sırayı alırken, beyazlar % 8,4, Asyalılar ise % 2,5 oranla 3. ve 4. değişik kökenli grupları oluşturmaktadır. Ülkede çoğunluğu oluşturan siyahlar ise, yine kendi içerisinde farklı etnik gruplara ayrılmaktadır. Buna göre ülke genelinde Zulular, Xhosalar, Basotholar, Vendalar, Batsvanalar, Tsongalar, Svaziler ve Ndebeleler başta olmak üzere 8 farklı etnik gruplar yaşamaktadır. Ayrıca ülke genelinde çoğu yasadışı yollardan Zimbabve’den gelen çok sayıda mültecinin olduğunu da bu arada belirtmek istiyorum.



Güney Afrika’da yaşayan beyazların çoğunluğunu bölgeye özellikle 17.YY’dan itibaren göç eden Hollandalı, Alman, Fransız ve İngiliz göçmenler oluşturmaktadır. Güney Afrika Cumhuriyeti bu özelliği ile Afrika Kıtası’ında en çok Avrupa kökenli kişiyi barındıran bir ülkedir. Bu kişiler geldikleri ülkenin kültürel özelliklerinin tamamen olmasada bir çok yönünü kaybetmiş olup, kendilerini Güney Afrikalı olarak tanımlamaktalar. Ancak son yıllarda ülkede yaşayan beyazların oranında düşüş yaşanmaya başlamış, 1990’lı yıllardan günümüze kadar bir milyona yakın Avrupa kökenli ülkeyi terk etmiştir.




Bu göçün asıl nedenini, bir zamanlar küçük bir azınlığın büyük bir çoğunluğa olan egemenliği (Aparheit dönemindeki Beyaz ırklıların Siyahilere karşı egemen olmaları) bu günlerde tam tersine dönmüş olmasına bağlanabilir, Ne yazık ki! Nelson Mandela’dan sonra iktidarı devralan siyahi yönetimler maalesef tamamen farklı bir uygulamaya girişmişlerdir. Nelson Mandela Siyahilerin değişmez lideri olurken, beyazların da her zaman beğenisini kazanmış ve hala aranan adam konumundadır. Oysa şimdiki Siyahi yönetim, Beyazların yaşama koşullarını her geçen gün biraz daha kısıtlı bir hale getirmektedir. Örneğin; Beyazların devlet dairelerinde çalışabilme şansları hemen hemen yok gibidir. Ayrıca özel iş yeri sahipleri Beyazlar, yasa gereği bu iş yerlerinde öncelikli olarak siyahilere iş vermek zorunluluğu getirilmiş, ancak son kişi olarak bu iş yerlerinde beyaz ırktan birilerinin de çalıştırabilmelerine olanak tanınmıştır.
Asya kökenli nüfüsun çoğunluğunu Hindistan’dan gelen göçmenler oluşturmaktadır. Bu kişiler özellikle 19.YY’ın ortalarında sözleşmeli işçi olarak şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere ülkeye getirilmiştir. Hintlilerin haricinde ülkede Çin kökenli göçmenler de bulunmaktadır.




Coğrafil konum itibariyle Afrika Kıtası’nın en güney ucunda yer alan bu ülkenin veld olarak da adlandırılan ve deniz seviyesinden 900 ila 2000 m yükseklikte yer alan orta kesimleri kumtaşı içeren yaylalardan oluşmaktadır. Ülkenin kuzey bölgelerinde ise magmatik kayaçlar’ın yanı sıra Barberton yakınlarında çok eskiye dayanan başkalaşım kayaçları da görülmektedir. Drakensberg Sıradağları ülkenin kuzeydoğu bölgesinden başlayarak, enklave ülke konumunda olan Lesotho’yu geçip, güneydoğu bölgesine kadar uzanmaktadır. Sıradağların en büyüğü ise yüksekliği 3.482 m olan ve Lesotho sınırları içerisinde yer alan Thabana Ntlenyana Dağı’dır.

 

Afrika Kıtasının en güney uç noktasını belirleyen ve Atlas Okyanusu ile Hint Okyanusu arasındaki coğrafi sınırı oluşturan Agulhas Burnu’ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nin önemli coğrafi bölgesi olma özelliğini taşımaktadır. Agulhas Burnu’nun batısında ise kıtanın bilinenin aksine en güney uç noktasını değil, en güneybatıda yer alan noktasını belirleyen Ümit Burnu yer almaktadır.



Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 300’den fazla memeli hayvana,500’ün üstünde kuş ,100’den fazla sürüngenli türüne rastlanmaktadır. Ayrıca çok sayıda böcek türüde yine bu ülkenin doğasında yaşamaktadır. Afrika kıtasının Beş büyük (Big Five) yabani hayvanı olarak adlandırılan Afrika mandası, Afrika Leoparı, Aslan, Afrika Fili ve Kara Gergedanı da yine bu ülkede bulunmaktadır.

        


             
Bunların haricinde impala, büyük kudu, gnu ve nyala gibi birçok antilop türüyle birlikte Zürafa, Su Aygırı, Düğmeli Domuz, Zebra, Çita, Sırtlan ile Afrika Yaban Köpeği yine bu ülkede yaşam alanlarına sahiptir. Ülke genelinde Deve Kuşu ve Flamingo kuş türleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Kıyı kesimlerde ve küçük adalarda ise, koruma altında bulunan Penguenler yaşamaktadır.

 

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Apartheid döneminin sona ermesi ile birlikte resmi olarak 11 ulusal dil belirlenmiştir. Buna göre İngilizce, Afrikaanca, Güney Ndebelece, Güney Sothoca, Kuzey Sothoca, Svatice, Tsongaca, Tswanaca, Vendaca, Xhosaca ve Zuluca. Bu kadar çok resmi dil özelliği ile Güney Afrika Cumhuriyeti dünya üzerinde Bolivya ve Hindistan’dan sonra en çok resmi dile sahip 3’ncü ülkedir. Ülke nüfusun % 60’ına yakını Afrikaanca’yı anadillerden biri olarak konuşmaktadır. Özellikle beyazlar ve renkliler olarak sınıflanan gruplar arasında Afrikaanca önemli bir yer tutmaktadır. Bunun haricinde 2011 resmi verilerine göre nüfusun % 22,7’si Zuluca, % 16’sı Xhosaca dilini konuşurken, nüfusun sadece % 9,6’sı tarafından İngilizce anadil olarak konuşulmaktadır. Ülke Afrika Cumhuriyeti çok sayıda dilin rahatça konuşulabildiği ve bu dillerin resmi dil olarak da kabul gördüğü ender ülkelerden biri olma özelliğini taşıyor.




Ülke genelinde nüfusun % 79,7’si Hristiyan dinine mensup. Burada Protestan mezhebine göre inancını yaşayanların oranı % 36,6 olarak ifade edilirken, Katolik mezhebinde olanların oranı ise; % 7,1 düzeyindedir. Diğer mezheplerde olanların oranı ise % 36 seviyesindedir. Ülkede ayrıca % 1,5 oranında İslam dinine inanan topluluk bulunmakatadır. 

Ülkede içilebilir su kaynaklarına sahip olan nüfusun oranı Afrika ortalamasına göre yüksek düzeyde olup, 2012 yılı verilerine göre nüfusun tamamına yakını, % 95,1’i içilebilir kaynaklardan su temin etmektedir. Tam teçhizatlı sağlık kurumlarını sunduğu hizmetlerinden yararlanma oranının da yüksek olduğu bu ülkede, nüfusun % 74,4’ü geniş sağlık hizmetlerinden yararlanırken, nüfusun  % 25,6’sı ilkel şartlarda sağlık hizmeti alabilmektedir. Ülkede orta düzeyde ishal, hepatit, tifo hastalıkları görülebilmektedir. AIDS, Afrika kıtasının genelinde yüksek düzeylerde görülmekte olup, bu oran 2013 verilerine göre yaklaşık  % 19,05 seviyesindedir.



Ülke genelinde 15 yaş ve üzerinde okuma yazma bilenlerin oranı 2015 verilerine göre % 94,3 düzeyindedir. Bu oran erkeklerde % 95,5 iken, kadınlarda % 93,1 seviyesindedir. Ülke genelinde uygulanan zorunlu ilköğretim süresi dokuz yıldır. Ülkedeki eğitim kurumlarının çoğunluğu resmi okullardır. Bu okulların yanı sıra özel okullarda da eğitim verilmektedir. Ülkede yedi yaşına gelmiş bir çocuk yedi yıl boyunca primary school olarak adlandırılan ve herhangi bir ücrete tabi olmayan ilkokul eğitimi almaktadır. Bu eğitimden sonra başlayan ve iki yıl süren high school ücrete tabidir. 1996 yılından bu yana söz konusu iki yıllık high school eğitiminden sonra okula gitme zorunluluğu kaldırılmıştır.

Afrika Kıtası’nın en önemli üniversitelerinden bazılarına sahip olan bu ülkenin bu yüksek eğitim kurumları 2010/2011 eğitim yılında dünyanın en iyi üniversiteleri içerisinde 107. sırada yer almıştır. Afrika’nın en iyi üniversitesi olan Cape Town Üniversitesi ise dünyanın sayılı üniversiteleri arasında yer almaktadır.




Diğer taraftan ülke genelinde suç işleme oranlarının yüksek düzeyde seyrettiği bilinmektedir. Emniyet verilerine göre Mayıs 2008- 2009 yılları arasında 2,1 milyon şiddet içerikli suç dosyası oluşturulmuştur. Güney Afrika dünya genelinde suç oranlarının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Dünya genelinde sadece Kolombiya’da daha yüksek suç oranları bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre 1998 ile 2000 yılları arasında Güney Afrika suç işlemede en üst sırada yer almış, cinayetlerde ikinci, hırsızlık olaylarında da dünya genelinde dördüncü sıradadır. 2001 yılında açıklanan verilere göre Nisan 2000 ile Eylül 2001 döneminde her gün ortalama 59 cinayet, 149 tecavüz olayının yaşandığı belirtilmiştir. Toplumda oluşan sosyal farklılıklar zengin ile fakir arasındaki yaşam tezatlığına yol açmıştır. Bu çelişkinin sebebi ise; yüksek oranda bulunan işsizliktir. Burada belirtmekte yarar görmekteyim ki; 2010 yılında bu ülkede yapılan Dünya Futbol Şampiyonası`nın ülkeye olumlu yönde kazandırdığı çok şeyin olduğunu benim gibi kendileriyle konuştuğum her kişi bu gerçeği açıkça kabul ediyordu.




Hollanda sömürge dönemi: Güney Afrika’da modern tarih Hollandalı Jan van Riebeeck’in Hollanda Doğu Hindistan Şirketi adına Ümit Burnu’nda bu deniz yolu kullanan gemilerin tayfaları için mola verebilecekleri bir tedarik istasyonu kurulmasından sonra başlamıştır. Bu bölgeye konumu nedeniyle 6 Nisan 1652 tarihinde kurulan bu istasyon ile Avrupa ve Güneydoğu Asya arasında seferler düzenleyen gemilerin tayfalarının dinlenmeleri planlanmıştır. 17.YY ile 18.YY arasında bölgede giderek artan yerleşim ilk olarak Khoisan topluluklarını boşalttığı batı bölgelerde vuku bulmuş, 1770 yılından itibaren de doğuya doğru ilerleme başlatılarak Bantu grupların yaşam sınırlarına dayanmıştır. Burada iki topluluğun karşılaşması neticesinde Avrupalı yerleşimciler ile Xhosa toplulukları arasında Sınır Savaşları yapılmıştır. 1779 ile 1879 yılları arasında patlak veren tam dokuz tane savaş yaşanmıştır. Bölgeye yerleşen Hollandalılar kendi dönemlerinde bölgeye Endonezya, Madagaskar ve Hindistan’dan birçok köle getirmiş, bu süreç sonucunda 1743 yılında yerleşim yerinde Avrupalı göçmenlerden fazla kölenin yaşadığı bir durum ortaya çıkmıştır. 

Hollanda, Doğu Hindistan Şirketi’nin iflasın eşiğine geldiği bir dönem olan 1797 yılında, bölgede Hollanda hakimiyetinin azalması ile birlikte Büyük Britanya Ümit Burnu civarında ki bölgeleri işgal etmeye başlamıştır. Koalisyon Savaşı neticesinde Napolyon Bonapart Hollanda’yı işgal etmiş, bu işgal neticesinde 1795 yılında kurulan Batavya Cumhuriyeti’ de Britanya ile bugüne kadar var olan işbirliğini sonlandırma kararı almıştır. Burun bölgesinin Britanya tarafından arka bahçeden girilerek elde edilmesi, bölgenin Fransa tarafından kontrol altına alınmasına karşı yapılmış bir eylem niteliği taşımaktadır. Britanya söz konusu bölgeyi her ne kadar 1802 yılında yapılan Amiens Antlaşması kapsamında Hollanda’ya geri vermek zorunda kalmışsa da, 1806 yılında bölgenin hakimiyetini yeniden ele geçirmiştir. Britanya bu hakimeyetini sağlamlaştırmak adına bölgenin tamamını krallığa ait koloni olarak ilan ederek, uzun süre kalıcı olan Burun Kolonisi’nin kuruluşu gerçekleştirilmiştir. O yıllarda devam eden Sınır Savaşları kapsamında Britanya, Xhosalar’dan elde edilen bölgelere yerleşerek hakimiyetini Büyük Balık Nehri kıyılarına kadar genişletmiştir. Britanya elde ettiği bölgelerin sınırlarını sağlamlaştırarak, içeride kalan kısımlara yeni yerleşim alanları kurulmasına olanak sağlamıştır. 1833 yılında ise yine Britanya Parlamentosu’nda köleliğin tüm bölgelerde kaldırıldığını beyan eden yasayı onaylamıştır. Bunun neticesinde Britanya bölgelerinde yaşayan birçok Afrikaner için geçim kaynağı yok olmuştur. Bu karardan etkilenmemek ve köleleri gündelik işlerinde çalıştırabilmek için Büyük Göç adını verdikleri göçe öncülük edecek olan ve Voortrekker (Önden göç edenler) olarak adlandırılan grup Britanya hakimiyetinin dışında kalan bölgelere göç etmiştir. 1835 ile 1841 yılları arasında gerçekleştirilen büyük Göç süresinde 14.000 Afrikaner (Boer) Turuncu Nehir’in kuzey kıyılarına göç etmiş, burada da birçok Boer cumhuriyetleri kurarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bu cumhuriyetler arasında en uzun soluklu olanlar ise; Transvaal Cumhuriyeti ile Özgür Orange Devleti olmuştur.


1867’de elmasın, 1886 yılında da altının bölgede bulunması ile ticari açıdan önem kazanan bölgeye Avrupa Kıtası’ndan büyük bir göç olmuştur. Bu göç dalgası nedeniyle bölgede yaşayan yerlilerin daha da çok ayrımcılığa uğramalarına ve sömürü altında yaşamasına sebebiyet vermiştir. Bölgede hakimiyetlerini sürdürme amacında olan Boerler, 1880 – 1881 yılları arasında yapılan I. Boer Savaşı ile Britanya’nın genişleme politikalarına karşı savaşım vermişlerdir. Sayıca düşmana oranla daha az olmalarına rağmen, coğrafi şartlara kendilerini ve donanımlarını daha kullanışlı hale getirdikleri için bu savaşta Britanyalılar’a karşı üstünlük sağlamışlardır.




Apartheid / Ayrımcılık Dönemi: II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından ülkede azınlıkta olan beyazlar, hakimiyetlerini Nasionale Party önderliğinde genişletmiş, Apartheid politikalarını otoriter bir şekilde uygulamaya koymuşlardır. Bu politikalar doğrultusunda parlamentodan birçok yasa kabul edilerek geçirilmiş, bu nedenle ülkede sistematik olarak iki sınıflı bir toplum oluşturulmuştur. Beyazlar her türlü sosyal haktan yararlanırken Siyah renkliler tam tesine zoksun bırakılmışlardır.
1960’lı yıllarda ciddi bir ekonomik kalkınma yaşayan ülke, bu süreçte Afrika kıtasının ilk ve tek ülkesi olarak gelişmiş ülke statüsüne kavuşmuştur. Bu süreçte ülke genelinde dış yatırımlar gerçekleştirilmiş, birçok yabancı yatırımcılar ülkede fabrika kurmuş ya da var olan fabrikalara ortak olmuştur. Ancak bu süreçte gerçekleşen yatırımlardan elde edilen kazanımlar uygulanan yanlı politikalar nedeniyle sadece beyazların refahı için kullanılmış, toplum arasında eğitim, mesleki öğrenimler ve gelir dağılımları gibi konularda etkisini uzun yıllar sürdürecek farklılıklar ortaya çıkmıştır.

Başta Afrika ve Asya üye ülkelerinin baskıları sonucu Güney Afrika üyesi olduğu İngiliz Milletler Cemiyeti’nden 1961 yılında ihraç edilmiş, tekrardan birliğe alınması ise 33 yıl sonra 1994 yılında gerçekleştirilmiştir. 1960 yılında gerçekleştirilen ve ülkenin dominyon olarak kalması ile yeni bir yönetim şekli ile cumhuriyet olarak ilan edilip edilmemesini halka soran referandum sonucunun yanı sıra Republic of South Africa Constitution ile birlikte Güney Afrika Birliği adını değiştirerek Güney Afrika Cumhuriyeti adını almıştır. Bu gelişmelerin ışığında baskı altında olan siyah nüfusun umutsuzluğu artış göstermiş. 1976 yılında öğrencilerin başlattıkları Soveto Ayaklanması’na karşı sert önlemler alan emniyet güçleri gösterilerde 176 siyahi öğrenci hayatını kaybetmıştir. Yaşanan bu olaylar sonucunda ülke genelinde ırkçı rejime ve uygulanan Apartheid politikalarına karşı geniş çaplı protesto gösterileri yapılmıştır. 1980’li yıllardan itibaren ülkenin aırkıçı yönetime karşı uluslararası baskılar arttırılarak yaptırımlar uygulanmıştır.
Apartheid Döneminin Sonu: 1990’lı yıllarda artan isyanlar, gösteriler, grevler ve zaman zaman Anti-Apartheid hareketler tarafından gerçekleştirilen terör olayları sonucunda iktidarda ki Nasionale Party kendi iktidarını yetkisizleştirilmesi konusunda ilk adımları atarak, o güne kadar yasadışı olarak kabul edilen başta Afrika Ulusal Konseyi (ANC) olmak üzere birçok muhalif partiler uygulanan yasakları kaldırıp, 27 yıl hapis yatan direnişe öncülük yapan Nelson Mandela’yı serbest bırakma kararı almıştır. Apartheid politikalarını belirleyen yasa maddeleri zaman içerisinde yürürlükten kaldırılmış ve 1994 yılında tüm toplumun ilk defa özgürce oy kullanabileceği seçim gerçekleştirilmiştir. 27 Nisan 1994 tarihinde yapılan bu seçimler neticesinde ANC oyların % 62’sini alarak, çoğunluğu elde etmiş, 400 sandalyeli meclise 252 milletvekili göndermiştir. Bu seçimle birlikte iktidarı ele alan ANC, bugün hala iktidardadır. Mandela, Güney Afrika Cumhuriyeti’de ilk siyahi politikacı olarak devlet başkanlığına getirilmiştir. Mandela Nasionale Party’nin son devlet başkanı olan Frederik Willem de Klerk ile birlikte Apartheid politikalarının sona erdirilmesi konusunda attıkları adımlar nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüşlerdir.

1999 yılına kadar bu görevde kalan Mandela, 1999’da görevi Thabo Mbeki’ye devretmiştir.
2004 yılında gerçekleştirilen üçüncü bağımsız seçimlerde oylarını arttırma başarısı gösteren ANC, geçerli oyların % 69,7’sini elde etmiş, aynı zamanda Mbeki ikinci kez devlet başkanlığı görevine getirilmiştir. 
2008 yılının Mayıs ayında ülkenin belli bölgelerinde özellikle Zimbabve’den gelen göçmenlere karşı gerçekleştirilen saldırılar sonucu karışıklıklar yaşanmasına neden olmuş, bu kapsamda Malavi bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlara geri dönmesi konusunda çağrıda bulunmuştur. 

2008 yılında devlet başkanı Mbeki kendisi hakkında rakibi Jacob Zuma’nın davasını olumsuz şekilde etkilediği yönünde açıklamaların yapılması sonucunda görevinden istifa etmiş, yerine geçici olarak Kgalema Motlanthe devlet başkanı olarak atanmıştır. 2009 yılında gerçekleştirilen seçimlerde ANC bir önceki seçimlere göre 15 sandalye kaybetmesine rağmen yine birinci parti olarak seçimleri kazanmış, Jacob Zuma’da yeni devlet başkanı olmuştur.

Ülkede 2014’de yapılan son seçimlerde, ANC bir kez daha birinci parti olarak çıkmış, oyların % 62’sini elde ederek meclise 249 milletvekili göndermiştir. ANC bir önceki seçimde olduğu gibi bu seçimde de 15 sandalye daha kaybetmesine karşın en yakın rakip partiden 160 sandalye daha fazla kazanma başarısını göstermiştir. Bu seçimler sonucunda Jacob Zuma ikinci bir dönem için devlet başkanlığı koltuğuna oturmuş, ancak yaptığı uygulamalar,;(rüşvet, insan kayırma, yakınlarını devlet dairelerine yerleştirme, devletin parası ile özel saraylar yapma ve özel uçaklar alma) sonucunda beyazların tepkisini aldığı kadar bir o kadarda siyahilerin de tepkisini çekmektedir. Bu durumda gelecek seçimde yeniden seçilmesinin mümkün olmadığı çok açık bir şekilde dillendirilmektedir.
Güney Afrika Cumhuriyeti eski adı Milletler Cemiyeti olan Birleşmiş Milletler’in de kurucu üyeleri arasında yer almıştır. Birleşmiş Milletler’in kuruluşunda oluşturulan BM’nin yasası olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler Bildirgesi’nin oluşumunda dönemin Güney Afrika Birliği başbakanı olan Jan Christiaan Smuts yoğun çaba harcamıştırç. Ülkende hüküm süren Apartheid dönemi boyunca uluslararası alanda dışlanan ve boykot edilen Güney Afrika Cumhuriyeti, bu süreçte 1977 yılında BM tarafından konulan silah ambargosu ile birlikte birçok yaptırıma maruz kalmıştır. Ülkede bulunan birçok yatırımcı yatırım yapmayı reddet edip, ülkeden ayrılmıştır. Sportif alanda da uluslararası organizasyonlardan men edilen Güney Afrika Cumhuriyeti, turizm de de söz konusu olumsuzlukları yaşamış ve ülkeye gelen turist sayısında büyük düşüşler olmuştur. Dönemin başbakanı olan Pieter Willem Botha yaşananları toplu saldırılar ve bu uluslararası adımlara karşı maaşların dondurulması, deregülasyon ve özelleştirme gibi konuları içeren Bothanomics adını verdiği hükumet proğramını açıklamıştır.

Güney Afrika Cumhuriyeti birçok uluslararası organizasyonlarda üye olarak yer almaktadır. Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği, Uluslararası Para Fonu, Güney Afrika Kalkınma Topluluğu, Dünya Ticaret Örgütü ülkenin üyeliğinin bulunduğu organizasyonlardan birkaç tanesidir. Ülke, Afrika Kıtasının tek temsilcisi olarak G20 ile BRICS organizasyonlarında yer almaktadır.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu bölgelerde uzun süre geçim ekonomisi uygulanmış ve bu doğrultuda tarımsal faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Bu alanda gerçekleştirilen faaliyetlerin büyük bölümü kişisel tüketimi karşılamak amacıyle yapılmıştır. Bölgeye gelen ilk beyaz göçmenler 1652 yılında Cape Town’da kurdukları tedarik istasyonu ile buraya yanaşan gemilerin personeline gıda dağıtımında bulunmuşlardır. Bölgede tarıma dayalı ekonomi 1867 yılına kadar hakim olmuş, söz konusu yılda Turuncu nehrin kıyılarında elmasın bulunması ile tarım geri plana düşmüştür. Ülkede Transvaal’ın doğu kesimlerinde altın madenin de bulunması çok sayıda insanın altın bulma ümidiyle bölgeye gelen neden olmuştur.1886 yılında Witwatersrand’ta ilk altının ortaya çıkarılması ile bölgede altına hücum olarak tanımlanan hareket başlatılmış, bu hücum Johannesburg şehrinin kurulmasına yol açmıştır. II. Boer Savaşı neticesinde bölgenin hakimiyetinin Büyük Britanya’ya geçmesi ile birçok yeraltı madeni gün yüzüne çıkarılmıştır. Apartheid döneminde madenlerden elde edilen gelirlerin büyük bölümü beyazlar arasında dağıtılmış, buna karşılık daha tehlikeli ve zor işlerde çalışan siyahi maden işçileri çok daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalmışlardır. Bu işlerde çalışanların çoğu da göçmen işçi olarak farklı ülkelerden gelen kişilerden oluşmuştur.Örneğin: 1997 yılında 128.000 Lesotho vatandaşı madenlerde çalışmak üzere ülkeye gelmiştir. 
Yeraltı madenleri açısında zengin bir ülke olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ihracat gelirlerinin % 40’ı ile % 50’sini maden ticaretinde sağlamaktadır.

Dünya genelinde gerçekleştirilen krom ihracatının % 44’ünü tek başına sağlamaktadır. Bunun haricinde platin, vanadyum ve Mangan maden ihracatı da ülke ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Ülke ayrıca altın, elmas, kömür, demir cevheri, nikel, titanyum, antimon ve paladyum gibi birçok yeraltı maden kaynakarına sahiptir. Tarım, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde gayri safi yurtiçi hasılanın sadece % 2,4’ü tarımdan elde edilmektedir. oysa, ülke dünyanın en büyük üçüncü tarım ürünleri ihracatçısı konumundadır. Ülke genelinde başta mısır ve buğday olmak üzere hububat ürünleri ile birlikte şeker kamışı, meyva ve sebze yetiştirilmektedir.
Turizm ve Kruger Ulusal Parkı: Turizm ülke için özellikle 20.YY’dan sonra önem kazanmağa başlamıştır. Hiç kuşkusuz en önemli turizm alanı ise Saffari ve Yabani hayvan ziyaretleri yapılan Kruger Milli Parkıdır. Apartheid döneminin sona ermesi ve ambargolarında kalkması neticesinde yurt dışından gelen turistler ülke için önemli bir gelir kaynağı oluşturmuştur. 2002 verilerine göre ülkeyi altı milyon turist ziyaret ettiği açıklanmış, 2005 yılında ise turizmin gayri safi yurtiçi hasılasında oranı % 7’ye çıkarak önemli bir artış göstermiştir. Ülkede çalışan nüfusun % 3 turizm sektöründe istihdam edilmiştir. 

Spor: Güney Afrika Cumhuriyeti’nde birçok toplumsal alanda olduğu gibi sportif faaliyetlerde de etnik gruplar arasında ayrım bulunmaktadır. Ülkedeki siyahilerin  en çok sevdikleri spor dalı Futboutbo iken, beyaz ırklılar tarafında da seyredilen ve oynanan bir spor dalı özelliğini taşırken, Futbol Apartheid döneminde rugby kadar etnik ayrımdan fazla etkilenmemiştir. Ülke futbolu 1991 yılında kurulan Güney Afrika Futbol Federasyonu (South African Football Association) tarafından yönetilmektedir. Futbol Federasyonu ülkenin milli takımları ile birlikte ulusal alanda 3.lig ile 5.lig arasında ki organizasyonları gerçekleştirmektedir. Güney Afrika futbolunun 1. ve 2.lig organizasyonları National Soccer League adı verilen bir organizasyon tarafından yapılmaktadır. 
Ülkenin en başarılı futbol takımı ise; elde ettiği altı şampiyonluk ile Mamelodi Sundowns’dır. Taraftarlarınn Bafana Bafana (bizim çocuklar) olarak çağırdıkları Güney Afrika Millî Futbol Takımı Ağustos 2015’de FİFA tarafından açıklanan Dünya futbol klasmanında 72. sırada yer almış olup, geçmişte 19. sıraya kadar yükselme başarısını göstermiştir. Ülke milli takımı 1998 ve 2002 FIFA Dünya Kupası’na katılmaya hak kazanmış olup. Afrika Kıtasında ilk kez bir Dünya Futbol Şampiyonasına (2010 FIFA Dünya Kupası) ev sahipliği yapma başarısını gösteren tek Afrika ülkesidir. Bu şampiyonanın ülkeye kazandırdıklarının yanında kaybettirdiklerini ayrıca tartışama konusudur! Milyonlarca para harcanarak yapılan modern stadlarda şimdilerde bomboş olup, bu stadlarda ne yapacaklarını kara kara düşünmektedirler?

Özellikle beyaz ırklılar arasında yaygın olan spor dalları ; Rugby ve Kriket dir. Bu spor dalları futbolun aksine neredeyse tamamen beyaz ırklılar tarafından oynanmaktadır. Günümüzde de rugby daha çok Afrikaanca konuşan topluluklar arasında yaygın bir şekilde oynanırken, kriket geleneksel olarak İngilizce konuşan beyazlar arasında oynanmaktadır. Ülkede Springboks (Antiloplar) takma adıyla anılan Güney Afrika Millî Rugby Birliği (South African Rugby Union) 1995 yılında kendi ülkelerinde ve 2007 yılında Fransa’da gerçekleştirilen Ragbi Dünya Kupası’nda Dünya şampiyon olmuştur.

Prof. Dr. Seyhan HASIRCI

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.