NEDEN YAZIYORUM

ABONE OL
18:00 - 01/10/2020 18:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

NEDEN YAZIYORUM

Neden yazıyorsun? Dünyayı sen mi kurtaracaksın? Korkmuyor musun?
Yazmakla her şeyi düzeleceğini mi sanıyorsun?
Sen gazeteci misin? Yazılarını kim okuyor? Sorularıyla çok karşılaşıyoruz.

Hatta eskiden yorumlar kolay yazılırken benim iktidarı eleştirmelerime yorum yapan bir AKTROL;
”Aldığın paranın karşılığını böyle ödüyorsun!” Diye yazarak farkında olmadan kendi ahlak yapılarını açıklıyordu. Çünkü onlara göre her şey para karşılığı yapıldığı için özveri oların sözlüklerinde yoktu. 

Ben gazeteci değilim, asıl gazeteciler halkı aydınlatmasın diye ellerinden kalemleri alınıp işsiz bırakıldıkları, hapsedildikleri için onların yerlerini tam olmasa da birazcık olsa da doldurmaya çalışıyoruz. 

Ama biz ne hakaret ediyoruz ne iftira atıyoruz. Gerçekleri dürüstçe yorumluyoruz.
Hatta muhalefetin yanlışlarını da eleştiriyoruz.

Gazete patronlarının vicdanları ile birlikte ahlaklarını ve gazetelerini cahillerin emrine verdikleri için gazete çıkarmasını bilen eski namuslu gerçek gazetecilerin yönettikleri sitelerde elimizden geldiği kadar tutuklu gazetecilerin (bir nebze olsun) boşluklarını doldurmak için yazıyoruz.
 Gazetecileri hapsetmekle, sahiplerini satın almakla, kalemini satarken aslında her şeyini satan
gazetecilerden olmadığımızı kanıtlamak için de yazıyoruz.

Ha, her şeyi bildiğini sanan, her devirde burnundan kıl aldırmayan demokrat görünümlü, hatta aynı saflarda olduğumuz halde okuma özürlü örgütçülerin çoğu başkalarını okumadığı gibi bizi de okumuyor.
Bazıları okumaktan, beğenmekten, paylaşmaktan korktukları için okumuyorlar.

Ama yeteri kadar aynı ilkeleri paylaşan, korkmayan, bize cesaret veren, güç veren namussuzlardan çok daha cesur okurlarımız var ki bize güç veriyorlar.

İsterdim ki, sanat üzerine, doğa üzerine, insan ilişkileri üzerine, ülkemde ve dünya’da görülmesi gereken yerleri yazsaydım.
Yaşamın güzel yanlarını, komik konular üzerine yazılar yazarak insanları güldürecek konular üzerine insanları mutlu edecek yazılar yazsaydım.
Eskiden böyle şeyler yazardım.

Öğretmenlerimize, arkadaşlarımıza taktığımız lakaplarla futbol maçları yazardım.
1960 Anayasasının verdiği hakla belki bizim okul düzeyinde ilk öğrenci boykotunu yapmıştık.
Ben daha 1.sınıfta idim, öğretmenler-öğrenciler maçını moral toplantılarında okuyarak o boykot döneminde mizah yönünde tanınmıştım.

Hatta bu öğretmenler-öğrenciler maçını boykottan sonra arkadaşlarla girdiğim bir iddia üzerine okul müdürümüzce, boykot döneminde; ‘‘öğretmen-öğrenci kırgınlığını ortadan kaldırır.” Önerim kabul edilince boykotta yazdığım maçın hemen hemen aynısını futbol sahamızda gerçekleştirmiştik.

Karikatüre hevesim çoktu. O dönemlerin karikatür dergilerini okurdum. Akbaba dergisi favorimdi.
O dönemlerde tek dersten iki yıl kalanlar ”BELGE” ile okul ile ilişiği kesilirdi,
Din dersinden hatırımda kaldığına göre 32 öğrenci iki yıl kırık not aldıkları için belge ile okuldan uzaklaştırılmışlardı. 

Akbaba dergisinden esinlenerek; bir öğrenci resmi çizdim alnına bir çelenk yapıp BELGE diye yazmış, (öğretmenler marşı;” Alnımızda bilgilerden bir çelenk.” Mısrasıyla başlardı. 
Dipnot olarak ”Sivas Öğretmen okulunda 32 öğrenci Din dersinden Belge aldı.” Diye yazmış, alta;
 ”Alnımızda Belgelerden Bir Çelenk!” Diye marşın bilgi kısmının yerine belge yazmıştım.

Benim o yaşta böyle ince iğnelemeyi yapamayacağıma inandıkları için geçirdiğim soruşturmada hangi öğretmen bu karikatürü çizdirdi diye suçlu öğretmeni jurnallemem için epey sıkıştırdılar. 
Ben hiçbir öğretmenime bu konuda bilgi dahi vermemiştim.

 Bir ara gıcık olduğum bir öğretmenin adını vermek aklımdan geçtiyse de hemen kendimden utandım ve o suçlamayı yapamadım Uzun zaman o gıcık öğretmenime hep suçluluk duygusuyla bakardım. 
Meğer o öğretmenimiz aslında ilerici ve demokrat bir öğretmenmiş. Hırsımı vicdanımın sesiyle bastırdığım için de yaşam boyu çekeceğim vicdan azabından kurtulmuştum

Bu karikatürde hiçbir öğretmenimin katkısı ve iması olmadı.
Ama bu karikatürümde- (birçok öğretmenim) bir suç unsuru varsa doğrusu çoğu suç ortağımdı.
Çünkü; o öğretmenler bize özgür düşünmeyi, düşündüğümüzü yanlış bile olsa söylememizi, hep aklımızı kullanmamızı, çok okumamızı, bilgi sahibi olmamızı öğütledikleri için, öğrettikleri için suç ortağımdılar…

Şimdilerde yazdıklarımda, yaptıklarımda yine kimilerine göre bir suç unsuru varsa bana kişilik kazandıran, bilgimi çoğaltmamı, öğrendiğimi paylaşmamı, insanlarla dayanışmamı çevremle, ülkemle, dünya ile barışık olmamı sağlayan öğretmenlerim ve yeni öğretmenliğimde TÖS üyesi olmamdan rahatsız olan, sağ partide sözü geçen bir akrabamızın: ”Oğlun aklını başına alsın. Bıraksın bu aykırılığı. Ben onu yönetici yaptıracağım.” Sözüne;
”Sen ilkokulu bile zor bitirdin. Ben oğlumu zor şartlar altında adam olsun diye okullarda okuttum. Senin yardımınla bir yere gelecekse tüm hakkımız ona haram olsun!” Diyen babam da suç ortağımdır.

Ben ve benim gibi düşünen, barıştan, eşitlikten, özgürlükten, haktan, hukuktan, adaletten, paylaşmaktan yana her aydın gibi görevimi yapmaya çalışıyorum.
Bize bu dünyayı bırakan önderler, akıllar çok sıkıntılar çektiler. İşkencelerden geçtiler, zindanlara atıldılar. 
 Hep insan onurunu korumak, yaşatmak için, daha iyi bir ülke, daha iyi bir dünya bırakmak için canlarını verdiler.

Onun için yazıyorum, onun için mücadele ediyorum.
Derste, sırada, sokakta, hep haksızlığa hırsızlığa, acımasızlığa, insanları yoksul bırakarak kendilerine biatten başka seçenek bırakmak istemeyen haramilere, cahiller diktatörlüğüne karşı yazıyorum.

Yazılarıma redaktör titizliği ile düzeltmenlik yapan eşim, yazılarımı paylaşan çocuklarım tanıdığım, tanımadığım yazılarımı okuyan bana destek veren arkadaşlarım, fikir akrabalarım da gerçekleri yazmak, haklıdan doğrudan yana olmam için destekledikleri için onlarda suç ortaklarımdır.
Ben bu onurlu suçu işlemeye devam edeceğim
Yazabildiğim kadar yazacağım 
Korkmadan, yılmadan ….

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.