NASIL BİR ANNELER GÜNÜ?

ABONE OL
18:22 - 01/10/2020 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

NASIL BİR ANNELER GÜNÜ?
Anneler günü antik çağlara kadar uzanır.
Antik Yunanlıların tanrı ve tanrıçaların annesi Rhea için ilkbahar kutlamalarında Ana Tanrıçayı anarlardı.
Antik Romalıların ana tanrıçası Kibele için yine ilkbahar kutlamaları yaparlardı.
Ölümüne alışamadığı annesini anmak için başlattığı çaba ile, dünyanın birçok devlet adamına yaptığı başvuru ile sağladığı anneler günü 1911 yılından beri kutlanmaya başlandı.
Değişik ülkelerde, değişik tarihlerde kutlanılan anneler günü genellikle mayıs ayının ikinci pazarı günü kutlanılır.
Anne bir yar, anne bir vatan, anne bir umut, anne bir güvendir.
Anadolu’da kız olsun, erkek olsun dertlerini, sıkıntılarını anneye açarlar.
Babadan önce anneler sırdaştır çocukların.
O nedenledir ki; en son babalar duyar.
Anne, yaratıklar içerisinde en bağışlayıcı yaratıktır.
İnsanlık, birçok evrelerden geçerek bu günlere gelirken çok ağır bedeller ödemiştir.
Bedel ödemeye de devam etmektedir.
Bu bedelin en ağırını da kadınlar, özellikle de anneler ödemişler, ödemektedirler.
İnsanlığın kazandığı her hak kazanımların odağında kadınlar vardır. 
Kimi zaman oğlunu, kimi zaman kızını, kimi zaman eşini kimi zaman da kendi canını bedel olarak vermek zorunda kalmışlardır.
Zalime, zorbaya, acımasıza başkaldırıda hep ön saflarda kadınlar vardır.
Tarlada ekini deren, dallarda meyveyi toplayan, fabrikada üretimi yapan, ama yinede en az payı alan hep kadınlardır.
Pamukta, tütünde, cehennem sıcağında kâh sırtında bohça gibi taşıdığı, kâh çalı gölgesinde uyutmaya çalıştığı bebesiyle bir lokma ekmek için of demeden bir deri bir kemik kalmayı göze alanlar yine o kadınlardır.
Annelerdir.
Aç kalır, acı çeker ama yavrularına asla yansıtmaz.
Her cefaya, her zorluğa, her türlü acıya dayanan anneler sadece evlat acısına dayanamazlar.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Anneler günü kutlanacaktır.
Bir gün de olsa anneler hatırlanacak, anneler mutlu edilmeye çalışılacak.
Bir ülke düşünün ki;
Bu ülkede demokratlar, aydınlar, laikler, bağımsız Türkiye’den yana solcular, sağcılar, bağımsız yargı, iktidarı eleştiren gazeteciler, başbakana biat etmeyen Müslüman inançlı insanlar baskı altında.
Düşünen insan potansiyel suçlu sayılıyor.
Anneler mutsuz, anneler acılı.
Sessiz çığlıkların duyulmadığı bir Türkiye inşa ediliyor.
Vatanı için canlarını veren Mehmetçiklerin anneleri başbakanca azarlanıyorlar.
Bu gençlerin canına kıyan terörist başı başbakanın umudu oldu.
Canları istediğinde PKK militanları yolları kesiyor, yine karakol basıyor, yine Mehmetçikleri katlediyor.
Başbakan öfkesiz ve sessiz.
Şehit anneleri evlat acısına mı yansınlar, ihanete mi yansınlar?
Emel Korkmaz, Ali İsmail Korkmaz’ın annesi. İsmail 19 yaşındaydı. Başbakanın emriyle sivil giyimli polisler ve yandaşlarca sopalarla dövülerek öldürüldü.
Hatice Cömert, Abdullah Cömert’in Annesi. Abdullah 22 yaşındaydı. Başbakanın emriyle saldırıya geçen polislerin zırhlı aracından atılan gaz fişeği ile başından vurularak öldürüldü.
Emsal Atakan, Ahmet Atakan’ın annesi, 22 yaşındaydı Hatay’da gaz kapsülüyle vurularak binadan düşerek hayatını kaybetti.
Fadime Ayvalıtaş, Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi. Mehmet 19 yaşındaydı, Gezi olaylarını protesto ederken, öfkeli yandaşın kasıtlı olarak arabası ile çarpmasıyla hayatını kaybetti.
Sayfi Sarısülük, Ethem Sarısülük’ün annesi. Ethem 27 yaşındaydı Başbakanın saldırı emri verdiği polisin kurşunuyla can verdi.
Gülsüm Elvan, Berkin Elvan’ın annesi. Berkin henüz 14 yaşındaydı. Annesi için ekmek almaya giderken sokakta gençlere saldıran polis tarafından başından gaz fişeğiyle vurularak öldürüldü.
Başbakan 14 yaşındaki Elvan’ı terörist ilan edecek kadar ileri gitmişti.
Bu gençlerin ailelerinin birine bile başsağlığı dilememiştir.
Başbakanın düşman sayarak polise saldırı emriyle onlarca gözünü kaybeden gençlerin annelerinin acısını düşünebiliyor musunuz?
Hoşgörüsüzlük, muhalifi susturmak için her türlü şiddeti hak olarak görmek devlet adamlığı ölçütlerine uygun olmaması kişinin aldığı terbiye ve kültürünün ölçüsü olarak görülebilir.
Ama devlet adamının bu tavrı bir ülkenin genel durumuna etki ediyorsa bu asla yönetenin çapsızlığı diye geçiştirilemez.
Ülkemde her gün kadınlar öldürülüyorsa, çocuklar öldürülüyorsa bu cinayetlerin sorumluluğu şiddeti siyasi getiri olarak gören yöneticiler, özellikle de her birime hükmeden başbakan sorumludur.
İktidar annelerin acılarının, evlat acılarından sorumludurlar.
Ülkeyi yönetenlerin ruhsal travmaları sandıktan çıkan oylarla ört-bas edilemez.
Bu ruhsal bozuklukların onarımı Tıp adamlarınca yapılır.
Tedavisi geciken her hastalığın sonucu hastanın çevresini, yakınlarını perişan eder.
Ama bu hastalık ülkeyi yönetenlerde ise ülkeyi perişan eder.
Gelecek kaygısıyla PKK’ya umut bağlayan başbakan, çocukları militanı yapmak için dağa kaldırılan annelerin çığlığını duymamaktadır.
Annelerin kanlı gözyaşı döktüğü bir ülkede hangi anneleri günü kutlaması yapılacak?
Yüzyıllara sığan kan, gözyaşı ve işkencelerle kadınların mücadelesiyle kazanılan Dünya Kadınlar Gününü göbek atarak kutlamaya çalışanlarla, tuzu kuruların pahada ağır hediye ve şamatayla Anneler Günü kutlamaları evlat acısıyla dünyası kararmış annelere saygısızlıktır.
Annelerin gözyaşı dökmediği, evlat acısı çekmediği bir Anneler Günü özlemi ve umuduyla;
Tüm annelere saygılar, saygılar, saygılar…

Yıldız AKALIN


Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.