NASIL BİLİRDİNİZ?

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ölüm,her canlının mutlaka pençesine düşeceği, er veya geç yaşamı sonlandıran gerçektir.

Yaşı olmaz.

Zamanı da olmaz, günü de.

Kimi canlı hep bekler

Kimi kondurmaz üzerine.

Kimi korkar ölümden, kimi ”korkmuyorum” dese de yüreğinde duyar ölüm korkusunu.
Nazım dizelerinde der ki;

”Ne ölümden korkmak ayıp ne de düşünmek ölümü.”

Lafın kısası ölüm acıdır ve ”ateş düştüğü yeri yakar.”

Bu ateş bize düştü bu kez.

Yıllar önce peş peşe anne, baba göçtü gitti dünyadan.

”Yaşadılar yaşayacakları kadar” dediler teselli için.

Özgür, yaşamın baharında yirmi yaşında kopup gitti aramızdan. Acısı dinmedi- özellikle- annesi ve babasının her nefes alışında duyarlar acısını.

Kardeşim Mustafa da genç yaşta kalbine yenildi.

”Öldü.” haberini ta uzaklardan duyurdular. Kimine yetiştik, kimini mezar taşından görmeye çalıştık.

İlk kez yakınımızda attı pençesini can alıcı.

Yılmaz’ı bayram ertesi yitirdik yanı başımızda.

Kimseye yük olmazdı. Hep başkaları için yaşadı. Ailesi için, çocukları için

Ölümü bile bayram ertesine bıraktı ki, bayramı yasa boğmamak için.

Kendi halinde, sade ve yalın bir yaşamı vardı.

Biz öyle sanırdık.

Daha biz ulaşamadan hastane dolup taşıyordu.

Eve döndüğümüzde mahalleli, komşuları sanki kendi yakınları gibi yasa boğulmuşlardı.

Ülkemizde nice gençler , bir kindar emriyle polis kurşunu ile, plastik mermi ile, zehirli gaz ile acımasızca öldürülürken.

Zalimin ”zor tutuyorum”derken aslında palalı canilere, sivil giysili polislere, yandaş katil ruhlu esnaf canilerine vur emri vererek zalimce sopalarla döve döve öldürttüğü gençlerin acısı varken.

Kardeşin kalp krizi ile ölümü ne alaka? Diyeceksiniz.

Bir haftayı geçti Yılmaz’ı toprağa verişimiz.

Acısını her an duyacağız ailece.

Ama benim paylaşmak istediğim başka bir konu var.

Dediğim gibi sıradan bir yaşamı vardı Yılmaz’ın. Ama kardeşler arasında bile anlaşılmayan bir özelliği vardı

Örneğin; dışarıda bir yoksul görse; onu doyurmakla yetinmez, alır eve getirir konuk eder.

Eşi bile öylesine kanıksamış ki,olağan karşılar, yatacak odayı hazırlar, kimin nesi? Diye sormaz.

Bir engelli 16-17 yaşlarında erkek çocuğu, bağıra bağıra ağlıyor, dövünüyordu hastane kapısında.

Yılmaz Yenimahalle Metrosunda görmüş çocuğu. Bu konularda deneyimli olduğu için çocukla ilgilenmiş, karnını doyurmuş, kimsesi olmadığını öğrenince yine eve getirmiş.

”Eh, sen de bizim oğlumuz olursun.” demiş.

Ama asıl bizi onurlandıran gerçeği cenazesinde gördük.

O sıradan, iddiasız, saf, dünyaya hep iyimser pencereden bakan Yılmaz bir çok siyasetçinin başaramadığını başarmıştı.

Cenazesine; Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, CHP Yenimahalle eski ve yeni ilçe başkanları, İl Genel Meclisi üyeleri, CHP Batıkent Temsilciliği,CHP Kadın Kolları eski ve yeni başkanları, SODER Başkanı.

Yenimahalle İşçi Partisi ilçe Başkanı Erdem Cömert ve Yönetim Kurulu üyeleri.

Yenimahalle Halkevi

Müslüman Sosyalistler.

TGB, Türkiye Gençlik Birliği.

Daha nice tespit edemediğim kişi ve kuruluşlar katıldı.

Klasik: Nasıl bilirdiniz? diye sormadan, son yolculuğa uğrayanları gördük.

Türkiye’de ve Avrupa’da özlediğimiz birlikteliğin kardeşimin ölümünde gerçekleşmesi acımızı azalttı.

Ve İşçi Partisince yakalarımıza iliştirilen Yılmaz’ın fotoğrafında:

DEVRİMCİLERİN YILMAZ ABİSİ

IŞIKLAR İÇİNDE UYU

Diye yazıyordu.

Seni hep gururla anacağız.

Ayırım yapmadan, aydınlar, yurtseverler, devrimciler, birlikte inançlı:

Faşizme Karşı Omuz Omuza.

Işıklar İçinde Uyu Yılmaz!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.