Mutluluk Bahçesi

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Yeni Yıl’a girmeden önce bütün insanlar birbirlerine mutlu yıl diledi. Yılbaşı gecesinde bile fırsatı kaçırmama yarışı telefon ile devam etti.

Peki mutlu olmak nedir, bu kavramın anlamını biliyormuyuz, veya bilmek zorunda mıyız?
Mut      kelimesinin sözlük anlamı, özlemlerimizin eksiksiz ve
         sürekli yerine gelmesinden duyduğumuz kıvanç, saadet
         ve sevinç demektir.
Mutlu    olan insan, yaşamından sevinç duyan, içi rahat olan, mesut
         olan insandır.
Mutluluk mutlu olma durumu. Yani yaşamdan haz duyma, isteklere
         kavuşma, huzurlu olma durumu.
Bence bilmekten ziyade, kendi iç dünyamızı dikkatle dinleyip, bizi nelerin mutlu ettiğini tesbit edip, bu duyguyu anlatmaya çalışmalıyız. Zira neyi aradığımızı biliyoruz, yaşadık ama anlatamıyoruz. Anlatabilirsek zevk almamız bilinçli olur, mutlu olduğumuz şeyleri, bizi mutlu eden şahısları elden kaçırmamaya çalışır, süreyi uzatmaya gayret edebiliriz, bunun için kavga kültürü de çok önemlidir.
Bir toplantıda, Türk öğrencilerine hafta sonunda ne yaptın diye sorulunca, “sadece televizyon seyrettim” demelerinden yakınılıyordu. Halbuki deneyimi olan bir öğretmen, televizyon izlerken neler hissettiğini, sorular ile çocuğun duygularını öğrenmesine yardımcı olabilirdi.
Bir televizyon yayınında uzmanlar öğrencilerin eğitimi konusunda tartışıyorlardı. Bir papazın şu sözlerini hiç unutamıyorum “Çocuklarımıza okumayı, hesap yapmayı, resim yapmayı, şarkı söylemeyi öğretiyoruz. Fakat duygularını anlatmayı, tespit etmeyi, bilhassa kavga etmeyi, öğretmiyoruz” demişti.
Mutlu olmayan bir çocuk öğrenmeye açık değildir.
Onların bazı sorunları bize yetişkin olarak önemsiz gelir. “Öğretmenim, Lale benimle arkadaş olmuyor. Umut bana vurdu.” gibi şikayetleri bazı öğretmenler önemsemez. Çünkü onun kafasında vereceği dersin planı vardır. Ama duyguların öğrenmeyle çok yakın ilişkisi olduğunu bilen öğretmenler, bu sorunlara da zaman ayırır. Benim şansım köy enstitülerinin devamı olan bir öğretmen okulundan mezun olmamdı.
Mutluluğa giden en önemli yol sevgidir. Anne baba çocuklar arasındaki sevgi, ömür boyu sürer. Onların sevgisinin önemini, çoğunlukla onları kaybedince anlarız. O yarayı sarmak çok zordur. Zaman o yaranın üstüne bir sünger çekse de, bazı olaylarla, başkalarının yaşantısı söz konusu olunca yara geri açılır.
Ana veya babasını çok erken yaşta kaybeden  bazı insanlar bu kaybın acısını bir ömür boyu işler. Charlie Chaplin annesini erken kaybetmişti, annesinin hastalığı fakir oldukları için tedavi edilememişti. Annesini tedavi ettirmek onun tek amacı idi. Tedavi ettirmek için para bulduğunda annesi akıl hastanesindeydi, artık çok geçti.
Çektiği acıyı, annesini kaybetme korkusunu sanatında palyaço olarak ana tema yapmıştı. Büyük ayakkabısı, bol pantolunu, dar ceketi sokakta yaşayan ve ne bulursa giymek zorunda olan fakir insanları temsil ediyordu. Birçok filmlerinde çocuklar annelerinden ayrılıp, yetiştirme yurduna verilme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. İşte sanatın büyüklüğü orada görülüyor, “Şarlo”, ağlanacak haline, seyircileri güldürebiliyor. Kendi üzüntüsünü maskenin arkasına saklayabiliyordu.
O zaman onun kazandığı paradan fazla olan yalnız harplere verilen, harcanan para idi. Bir çok kadından ayrıldı, hayatı o kaybettiği sevgiyi aramakla geçirdiği için belki de mutlu olamadı. Sade bir hayat yaşadı, kazandığını projelerine harcadı. Charlie Chaplin (1889-1977)ancak hayatının son yıllarında lüks bir yaşamı denedi.
Öyle ise sevgi konusunda derinleşirsek, gelecek nesillere daha çok miras bırakabiliriz. Bir bebek sevgi alamazsa ölür. Zira insan sosyal bir varlıktır. Ayrımcılık çocuklarda çok derin izler bırakır. Bu nedenle yavrularımızı evde, yakın çevrede sevgi ile donatarak okula göndermeliyiz.
Doğa  sevgisi, bitkileri, hayvanları sevme sağlıklı sevmedir. Güzel bir ormanda dolaşmak ağaçların, havanın güzelliğini içimize çekmek bize haz verir, böylece bizi mutlu eder.
Sevdiğimiz eşyalardan ve giysilerden ayrılmak istemeyiz, çok eskise bile. Ama durmadan satın almak mutlu ediyorsa, bu bir saplantı olmuştur.
Anavatan, babavatan sevgisi, yaptığı işi sevme, Tanrı’yı sevme bize haz verir, rahatlatır. Sevginin her çeşidi bizi mutlu kılar, bu anda  vücudumuzda hormonların pozitif salgıları bizi sağlıklı yapar. Memleket sevgisi deyince Nazım Hikmet’i, tanrı ve doğa sevgisi deyince Yunus Emre’yi anmalı, kitaplarını okumalıyız.
Kadın erkek arasındaki ilişkiler, sevgiler en karmaşık olanıdır. Çünkü karşılık beklenir. Büyük aşk romanları yazılır mıydı, eğer iki sevgili buluşsa idi? Bu konuyu meslekdaşım, ha-ber yazarlarından Riza Almalı’ya  bırakıyorum. Başladığı konuyu derinleştirmesini diliyorum, aşk zor da olsa vardır, diyordu.
Bir kitaplığa giderseniz seks konusunda çok kitap bulursunuz, ama sevgi konusunda çok az kitap bulursunuz. Erich Fromm’dan başka yalnız Peter Lauster’den kitap buldum, ya siz?
Sevgili okuyucularım
Mutluluk bahçesinde gezinti yapmak istiyorsanız, önce sevgi yolundan gitmenizi diliyorum.
İlter Gözkaya-Holzhey,
emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.