MUTLU AZINLIK, REJİM VE DEVRİM

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Medya, siyasetçiler; Mısır’da ki olanları gündeme getiriyorlar. Halkın kısa süre önce çoğunlukla seçtiği lider, halk hareketleri sonucu yıkılıyor.

Peki; Türkiye’de ne oluyor?
Ülkelerde halk yığınlarının temel sorunu nedir? Bu soruya her kesim farklı cevaplar verir.

Ama nihayetinde hepsinin ortak vardığı kavrama düzen derler.
Peki nedir düzen? Kim oluşturmuş, kim koruyor? Neden değişmiyor?

Halk yığınlarına demokrasi adı altında gaz alma, yatıştırma, ipnotize etme uygulaması mı yapılıyor?

Tarihte dini önder peygamberler yeni düzen vaad ederken, son iki yüzyılın ögesi olan siyasi önderlerle gerçekleştirilen düzen değişiklikleri devrim sözcüğü ile ifade ediliyor.

Peki devrim nedir?
Bu soruya da farklı kesimler farklı cevap verir.
Ama bunda da ortak sözcük köklü değişim.

Peki ama tüm bunların öncesinde ki talep nedir?
Yoksulların, dar gelirlilerin insanca yaşama isteği! Özgürlük, ekmek. Devrimler bu taleplerle doğar bu taleplerle oluşur sonra tekrar eski düzen mutlu azınlık kendi yaralarına değişimleri adım adım yapar yine yiyenler, semirenler, sömürenler mutlu azınlığı oluşur.

Bu gerçek peygamberlerin düzen değişimi sonrasında da yaşanır, halk devrimleri sonrasında da yaşanır. Demokrasi denilen illizyonist sistem kurulduktan sonra da oluşur.

Yani; toplumun bir avuç kesimi kendilerini efendi, hizmet edilen, seçkin diğerlerini parya, hizmet edenler olarak görür. Kendilerinin olağanüstü özelliklere sahip bir misyon sahibi oldukları iddiasını sürdürür ve bunun yaşam biçiminde de olmasını ister ve gereğini yaparlar.

Bakın; biz bunu, oluşturulan devlet yapılanmasında yani rejimde görüyoruz. Hangi tür rejim olursa olsun rejim, rejimi kuran nemalanan koruyan bir avuç kesimin yararına oluşturulur, onlar yararına rejim işler. Yasalar onlara göre düzenlenir.
Bunun somut örneği ise yetki ve sorumluluk kavramlarında ortaya çıkar.

Seçkin mutlu azınlık yetkilidir ama sorumsuzdur. Yargılanmaları özel statülere bağlanır. Onlar halk yığınlarından bu nedenle ayrıklaşırlar.

Onların yetkili çoktur; ama sorumlulukları yoktur.
Yani; sorumsuz yetkililer çoktur. Toplumsal yaşamda çalışanların bu kadar yoksul bir şekilde mücadele veriyor olmaları çok üzücüdür. Her olumsuz sonucun, sorumluları vardır. Kamunun doğrudan olayın içinde olması lazım. Rejimde, insanların konumunu durumunu belirleyen kamudur. Her devlet biriminin sorumluları, yetkilileri vardır. Hepsinin görevi vardır. Türkiye sorumsuz yetkililer ülkesi olmuştur. İnsanların üzerine kurallar koyarlar, makamları, arabaları her şeyleri vardır. Yetkililer, sorumsuzdurlar.

Makamlar yükseldikçe, korunak artıyor! Milletvekili olduğunuzda dokunulmazlığınız vardır. Başbakansanız ya da bakansanız yolsuzluğunuz da olsa sorumsuzluk söz konusudur. Türkiye’de makamlar yükseldikçe korunaklar artıyor. Ülkeyi nasıl koruyacak, hakları nasıl savunacak diye düşünüp seçiyor.

Kuralları koyanların kuralları uygulanıyor. Dünya’da da Türkiye’de de korkulması gereken nokta, eylemsizliktir. Toplumun hak talebinde bulunmayışıdır. Demokrasinin var olduğu yerde eylem, protesto olur. Bu Anayasada da bu şekilde yer alıyor. Ancak demokrasi kuralsızlık demek değildir. Eylemlerde kurallara uyulması gerekir. Kurallara uyulsun; ama kuralları koyanların kuralları ne olacak?

Yolsuzlukla zenginleşen yöneticiler, yoksulları susturma sindirme etkisizleştirme için din’i kullanırlar. Din; illizyonist biat anlayışını getirir. Sorgulama yeteneği köreltilmiş yığınların kendini, kendini yöneteni sorgulaması yoktur artık. Sorumluluğun halka ve inandığı değerlere olduğunu göz ardı eden yönetici için her kural kendi çıkarına işler, işletilir. Konum yükselince sorumluluğum yok, makamda kalacağım derler.

Türkiye’nin dindar, dürüst, namuslu vatandaşları dejenere edilmiştir. Hak arama anlayışı köreltilmiştir. İftira, şantaj ve yalan; siyasi amaç için din kisveli kullanılmaktadır. Halk yığınları; lidere tapınma hastalığından bir türlü kurtulamamaktadır.

Mısır’da halk; yolsuzluk ve yoksulluk için sokağa inerken, Türkiye’de ki halk alkışlıyor, ne diyelim ki!

Günün Sözü: Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez.

Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.