MURSİ Mİ? MERSİ..

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

90 milyona yaklaşan nüfusuyla Mısır, en kalabalık Arap ülkesidir. Mısır’da halk 25 Ocak 2011 tarihinde yönetime karşı ayaklandı, sokak gösterileri ve protestolar sonucunda Hüsnü Mübarek, 11 Şubat 2011 tarihinde istifa etti.

Yapılan bu halk hareketinde muhalif lider olarak öne çıkan Muhammed Mursi, 30 Nisan 2011 tarihinde Müslüman Kardeşler’in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin başkanı seçildi. 1 Temmuz 2012 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in adayı oldu ve ikinci turda %52 oy alarak Mısır’ın beşinci Cumhurbaşkanı seçildi.

Geçen bir yıllık süre içinde Mursi’nin başında olduğu Müslüman Kardeşler, toplumun diğer kesimlerini dışlayarak sadece kendi taraftarlarını himaye etti. Toplumu geçmiş dönemden daha fazla ekonomik sıkıntıya soktu ve toplumun yaşam biçimine sık sık müdahale etmeye başladı. Böylece toplumun beklentilerine yanıt veremeyen Mursi, halk hareketi ve ordunun birlikteliğiyle düşürüldü, yerine geçici bir sūre için Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mahmud Mansur getirildi. Adli Mansur, 2005 yılında “nükleer enerjinin askeri amaçlar için kullanımını engellemeye yönelik çabaları” dolayısıyla Nobel Barış Ödülü alan Muhammed El Baradey’i başbakan olarak atadı.
Müslüman Kardeşler yönetiminin düşürülmesi, Mısır’dan çok daha fazla Türkiye’de yankı buldu. Siyasi iktidar, sıranın kendisine geldiğini düşünerek, korkuya kapılmıştır. Bu korku sonucunda topluma karşı daha da sert davranışta bulunulacağı bellidir. 6 Temmuz Cumartesi akşamı İstanbul’da meydana gelen olaylarda, ileri demokrasiden “palalı demokrasiye” geçiş, bunun kanıtıdır.

Demokrasiyi sadece sandıktan çıkmak olarak algılayanlar, kendi anlayış ve yaşam tarzlarını başkalarına dayatma olarak görmektedirler. Halbuki sandıktan çıkmak, seçilmişlere her istediklerini yapmak yetkisini vermez. Dünyayı kasıp kavuran zalim diktatör Hitler de seçimle gelmiştir. Demokrasi ve sandıktan çıkmak ilişkisinin iyi ayarlanabilmesi için, seçim sistemi ve siyasi partiler yasalarının akıl ve mantığa uygun olması gerekmektedir. Demokratik seçimlerle gelerek, diktatörlük kuranların seçimlerle indirilmediği süreçler de unutulmamalıdır.

30 Eylül 2012 tarihinde yapılan AKP 4. Olağan Kongresi’ne Muhammed Mursi, Recep Tayyip Erdoğan’ın onur konuğu olarak katılmıştı. Erdoğan ve Mursi yaptıkları konuşmalarda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı yıkma mesajları vermişlerdi. Ama bugüne geldiğimizde Esad halen iktidarda, Mursi yıkıldı ve Erdoğan’ın iktidarı sallanmaktadır. Mursi’yi yıkan asıl gücün ordu darbesi değil, halk isyanı olduğunu görmek gerekmektedir. Tarihten ders almayan diktatör heveslileri, halka dayanmayan iktidarların er geç yıkılacağını anlamak zorundadırlar.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun, Mısır’da Mursi’nin devrilmesini kınayan bir bildiri yayınlaması da ilginçtir. Komisyondaki AKP, CHP, MHP ve BDP’li üyelerin ortak imzasıyla yayınlanan bildiride darbe zamanlarında idamlar, işkenceler, uzun gözaltılar, haksız tutuklamalar ve başkaca insan hakları ihlallerinin olağan biçimde yaşandığının herkesçe bilindiği belirtilmiştir. Şu an ülkemizdeki sivil darbeyi kavrayamayanlar, uzun gözaltıları, haksız tutuklamaları, insan hakları ihlallerini, Ergenekon ve Balyoz gibi davaları görememektedirler.

Böylece, iktidar ile muhalefetin emperyalizme göbekten bağlı oldukları bir kez daha ortaya çıkmıştır. İktidar ve muhalefet ABD’nin stratejik ortağı olmaktan mutludur, emperyalizmin maşası olmaktan gururludur. Hepsi Müslüman Kardeşler için, Mursi için gözyaşı dökmektedirler, Mısır halkının dinciliğe karşı, aydınlanma mücadelesini yok saymaktadırlar. Sıranın Tayyip Erdoğan’a gelmesinden endişelidirler. Çünkü aynı kaderi paylaşmaktadırlar, hepsi ABD’nin hizmetindedirler ve efendilerine bağlı olarak, verilen görevleri yerine getirmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar.

Mısır Ordusu iki buçuk yıl önce halkın baskısıyla diktatör Mübarek’i devirmişti. Buna destek olanlar, devrim diyenler; bugün yine Mısır Ordusu’nun halkın desteğiyle diktatör Mursi’yi indirmesine tepki vermektedirler, darbe demektedirler. ABD’nin desteklediği Müslüman Kardeşler projesi çökmüştür, Mısır’da bozguna uğramıştır. Diktatör Mursi devrildi, darısı Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’e. Darısı muhalefet partilerinin genel başkanlarına. Darısı emperyalizme maşalık yapanlara. Türkiye Cumhuriyeti, tam bağımsızlık ilkesine inananlar tarafından yönetilmelidir.

İleri demokrasi aldatmacasıyla iktidara gelen ve Mursi’yi destekleyen AKP’nin diktatörlüğüne karşı mücadele eden, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürüyenler, Müslüman Kardeşler diktatörlüğünü deviren Mısır halkının yanındadır. Atatürk’ün gençleri, aydınlığın, her zaman ortaçağ karanlığına karşı yeni zaferler elde edeceğinin bilincindedir…

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.