MÜNİH, BERLİN VE SOÇİ HATTI

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Komşularla sıfır sorun” diye işe başlayıp “sıfır komşu” olgusunu başaran Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz hafta Münih’te bir salonda yaklaşık sekiz yüz kişiye konuştu. Salonu, Münih ve civar illerden gelen hükümet yanlıları tıka basa doldururken, dışarıda yaklaşık elli kişi onu protesto etti. Sosyal medyada 7/24 hükümet karşıtlığı yapanlar, herhalde bilgisayar başından kalkamadıkları için protesto aksiyonuna katılamadı. Davutoğlu, Maliye bakanı gibi konuşup IMF’e olan borçları kapanması konusunu dile getirirken, rekor dış borç açığından ve Türk lirasının yüzde 30’a yakın değer kaybetmesinden tek kelime bile etmedi. Somali’ye uçuşların artık THY ile İstanbul üzerinden yapılmasının gurur duymamız gereken bir olguymuşçasına anlatan bakan, artık Avrupa’da Türk pasaportunu özgüvenle gösterdiğimizi iddia etti. Ama kimse hala Münih havaalanında Türkiye’den gelen uçaklarının pasaport kontrollerinin uçağın kapısında yapıldığını, sık sık Türk pasaportlu turist ve işadamlarının vizeleri olduğu halde Almanya’ya sokulmadığını dile getiremedi.

Merkel ile bir buluşma gerçekleştiren Türkiye Başbakanı Erdoğan ise, bu kez Alman hükümetine karşı daha saygılıydı. AB’ye giden yolun Almanya’dan geçtiğini anlayan Erdoğan, Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine temel bakışının Sosyal Demokratlarla olan koalisyona rağmen değişmediğini bir kez daha öğrenmiş oldu. Buna rağmen her zaman yaptığı hırçınlığı göstermedi ve diplomatik nezaket kurallarına bağlı kaldı. Erdoğan, Berlin Tempodrom’da yandaşlarına seslenirken, dışarıda bir çok farklı protesto gösterisi yapıldı. Erdoğan, geçtiğimiz yıl Bekir Bozdağ’ın açıkladığı yurtdışında yaşayan Türklerin Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 2015 yılı Haziran ayında gerçekleşecek olan milletvekili seçimlerinde oy kullanabileceği konusunu sanki yeni bir kararmışçasına anlatınca tabii büyük alkış aldı. Bu da Almanya’da, Erdoğan’ın Berlin ziyaretinin altında Almanya’daki yaklaşık 1,5 Milyon seçmene yönelik bir propaganda gezisi yattığı izlenimi uyandırdı.

Tüm bu gelişmeler olurken, gezi olaylarından beri Türkiye siyasetini çok yakından izleyen sokaktaki Alman artık “buraya siyasi sorunlarınızı taşımayın, ülkenizde halledin” demiyor, aksine tüm detaylarıyla Türk dostlarından bilgi almaya çalışıyor. Alman medyasının da etkisi ile “Türk hükümeti” yerine artık sadece “Erdoğan şunu yapmış, Erdoğan bunu yapmış diyen Almanlar, onu artık Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’la aynı kefeye koymaya başladı. Son İnternet yasağı konusunda ise Almanya’da söylenen “Türkiye Başbakanı’nın Berlin ziyaretinin dönüm noktası olduğuna inananlar, yanıldı. Ankara’ya döner dönmez İnternet sayfalarının mahkeme kararı olmaksızın kapatılmasını öngören bir yasayı meclisten geçirdi. Bunun için söylenebilecek tek sözcük var: Sansür. Hırslı Erdoğan rakiplerini böyle susturmayı umuyor. Aynı zamanda halkın özgür ve kapsamlı biçimde bilgi almasını da engelliyor. Neyse ki Erdoğan, Türkiye demek değil, neyse ki yakında seçimler var. Bu seçimler halkın ne istediğini açıklığa kavuşturacak: Erdoğan’ın sultan olduğu bir Türkiye mi yoksa özgür bir demokrasi mi?” ifadeleriydi…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD, Almanya, İngiltere ve birçok ülke liderinin Rusya’daki insan hakları ihlallerini protesto için gitmediği Soçi’ye Türkiye’de Çerkezlerin tüm itirazlarına rağmen gitti. Biz sporcularımızın katılmasını doğru bulmayıp, bu olimpiyatların protesto edilemesini beklerken, o gitti…

Bilindiği gibi Soçi Olimpiyatları, Çerkezce Kbaada, Rusça Krasnaya Polyana, yani Kızıl Çayır olarak bilinen yerde düzenleniyor. Kızıl Çayır, Çarlık ordusunun, 21 Mayıs 1864 tarihinde düzenledikleri askeri geçit ile Çerkezleri yurtlarından sökmek için yürütülen savaşı kazandıklarını ilan ettikleri yerdir. Bu savaş sonucu Kafkasya Çerkezlerden arındırılmış ve 1.500.000 Çerkez yurtlarından sürgün edilerek Osmanlı topraklarına gönderilmiştir. Yüz binlerce insan sürgün yollarında açlık, sefalet, soğuk ve salgın hastalıklar yüzünden can vermiştir. Osmanlı topraklarına ulaşabilenler ise geniş bir coğrafyaya dağıtılmıştır. Bu nedenle Soçi, Çerkezler ve insanlık açısından soykırım ve sürgünün simgesi olmuştur.

Erdoğan, Soçi’ye Myanmar’daki mağdurlar için göz yaşı döken Emine hanımla, Gazze’de bir babaya ağlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile gitti.

Hem de Türkiye’de yaşayan binlerce Çerkez’in gönlünün kırılmasını hiçe sayarak gitti…

Ne diyelim…

Demek ki biz Çerkezler onların gözünde ötekilerdeniz…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.