MUKTEDİRİN ZOR GÜNLERİ

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

MUKTEDİRİN ZOR GÜNLERİ


RTE’de yıllarca toplumun farkına varamadığı benliğini sarmış bir takıntısı olarak nefret ve korku sendromu ile siyaset sahnesinde bu kadar süre kalması toplumumuzun seviyesiyle orantılıdır.
Öyle ki bu Erdoğan takıntısı, giderek AKP’nin de takıntısı olarak kullanılmıştır.
Bu, kalıtsal olabilir ya da edinsel nedenlerle de oluşabilir.
Tıp alanında bu gelişimde gerileme, iletişim bozukluğu, (sterotipik) karakterize sinir sistemi gelişim bozukluğu olarak açıklanmakta.
Bu psikologların ya da psikiyatristlerin alanına girer.
Aslında RTE’nin takıntısı kalıtsal da olabilir.
Çocukluğunda aile içi şiddeti yaşaması benliğinde oluşan bu takıntıyı pekiştirmiş olabilir.
On üç yıllık iktidar döneminde bu takıntıyı abartarak sürdürmüştür.
Atatürk, Türk, Kurtuluş Savaşı, İsmet İnönü, Laik Cumhuriyet, CHP karşıtlığı Gürcistan’da 11 Ağustos 2005’te Gürcülere söylediği siyasi yaşamı boyu sürdürdüğü takıntının nedeni;
”Ben de Gürcüyüm, ailemiz Batum’dan Rize’ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir.” İtirafında gizliydi.
Sonradan şiddetle yalanladı.
Önce söyleyip sonradan yalanladığı o kadar konuşmaları var ki, sayfalara sığmaz.
ABD, BOP Projesi için eğitimli bir Erbakan’ı, bir Abdullah Gül’ü Siyasal İslam’ın Türkiye uygulayıcısı olarak seçmedi de RTE gibi sıradan, gerçekten muhtar bile olacak yeteneği olmayan birini neden seçti?
ABD, 11 Eylül saldırılarda kimyası bozulmuş, Mısırda Mursi’yi Türkiye’de Erdoğan’ı İslam’ı düzeltecek eleman olarak seçerken Taliban’a alternatif olarak düşünmüştü.
ABD, tüm darbecilerini, kullandığı elemanlarını incelemeden, hazırlamadan seçmez.
O nedenle ABD, RTE’yi kendi yeni dünya düzenini kurmada her dediğini yapacak biri olarak buldular, hazırladılar, denediler, sonra sahaya sürdüler.
Ondaki cahil cesaretinden kaynaklanan arada bir çizgiyi aşma cüretini, ya telefonlarına çıkmayarak, ya da beysbol sopasıyla hizaya soktular.
Ama o bir kifayetsiz muktedirdi. 
Yazıyorlar eline veriyorlar, o anlamadan okuyor, sonra da söylediklerini yalanlıyordu.
Önce Cemaat ortaklığı ile yargı, medyayı, bürokrasiyi ele geçirdi.
Ümmet toplumu oluşturmak için yurttaşların etnik ve inançlarını öne çıkartarak ayrışmayı destekledi.
Dönek ve çıkarcı entelleri, oluşturduğu medyada dolgun maaşlarla besleyerek yanlı, cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı yaptırarak yargının ve TSK’nin kolunu kanadını kırdırdı.
AKP, köprüyü geçtikten sonra bunları birer kirli mendil gibi çöplüğe attı.
İstanbul Belediye Başkanlığında başlattıkları soygunu Türkiye genelinde TOKİ ile devam ettirdiler.
Ama, çekirge hesabı foyaları kulaktan kulağa değil belgelerle tomar tomar ortaya çıkmaya başladı.
İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı olduğu muhalefetin iddiası değil, onu Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) atayan ABD’nin resmi kriptolarındaki yazışmalarından ortaya çıkan belgelerle ortaya çıktı.
İsviçre devletine başvurup; ”açıklayın” demesi gerekirken;
”Kanıtlamayan alçaktır!” Diye geçiştirmeye çalıştı. 
Çocuk bile bilir ki kendisi istemedikçe bir banka hesap sahibinden onay almadan bilgi vermez. Hele İsviçre bankaları hiç vermez.
2002 de PKK terörü neredeyse sıfıra inmişti.
Komşularla sıfır sorun yoktu ama düşmanlık derecesinde değildi.
Yunanistan Kardak Kayalıklarında oldu-bittisine tepki verince orada da sorun bitti.
Bugün 16 ada Yunan işgalinde ama hükümet ve cumhurbaşkanı sessiz.
BOP projesi gereği başlattığı açılımlar fiyaskoyla bitti.
Oslo’da PKK ile görüştü. 
”Kanıtlamayan şerefsizdir.” Dedi, sonra pişkinlikle kabul etti.
Seçim dönemlerinde PKK Erdoğan’ı destekleyerek seçimlere bağımsız adaylarla yetindiler.
TSK, ülke korumasından alındı, PKK’nın savaş hazırlıklarına, silah depolamasına göz yumuldu.
İlk korkuyu Gezi’de yaşadı.
Taksim’de başlayan gençlik hareketi Kifayetsiz Muktediri çok korkuttu.
Bahçeli ve Öcalan Erdoğan’a destek verse de gençlik hareketi tüm yurda yayılmıştı.
Şiddet içermeyen bu demokratik eylemleri hükümeti devirmeye yönelik darbe olarak niteledi.
Gencecik gençleri acımadan katlettirdi.
Ama içine korku düşmüştü bir kere.
Takıntısı benliğini kaplamıştı. Korktuğu için saldırıyordu.
Öfkelendiğinde kendini kaybediyordu.
Bir kadının şikâyeti üzerine basın müşaviri Akif Beki’yi, Spor Bakanı Suat Kılıç’ı ondan habersiz ihale verdiği için, koruması ve yeğeni Ali Erdoğan’ı başbakanlık ofisinde böcek bulunduğu için tokatladığı AKP’lilerce bilindiği için, korkudan kendi düşüncelerini bile söyleyemiyorlardı.
Soma maden faciasında genç bir madencinin boğazını sıkarak tokatladığı basına yansımıştı.
Çamurlu sokaklardan, yırtık ayakkabılardan, köşklere, saraylara ulaşmıştı.
Başbakanlık için yaptırdığı bin yüz elli odalı kaçak sarayı cumhurbaşkanı olunca gitti kendisi yerleşti.
17-25 Aralık soygun ve rüşvet skandalında bakanlarının, bakan çocuklarının, Halk Bankası Genel Müdürünün kendi çocuklarının rüşvet, yolsuzluk olayları belgeli görüntülü belgelerle ortaya çıkınca biran her şeyin bittiğini düşündü.
Dört bakanı yem olarak atıp kurtulmayı planladılar.
İmar Bakanı can havliyle gerçekleri ortaya koydu;
”Ne yaptıysak başbakanın bilgisiyle beraber yaptık” Demişti.
İşin özeti buydu.
O işledikleri suçun hesabını ne bağımsız yargıda, ne de mecliste vermek istemiyordu.
Halk iradesi de ona tek başına iktidar vermemişti.
AKP ve Davutoğlu’dan aklıselim tavır bekleyenler yanıldılar.
Kifayetsiz Muktedir korkuyordu.
İktidarı kaybederse başına gelecekleri biliyordu.
Bu nedenle gerekse iç savaş bile çıkarabilirdi.
MHP yönetimi ve Bahçeli, Öcalan, Yüksek Seçim Kurulu HSYK, 
Kifayetsiz Muktediri düşmekten kurtarabilecekler mi?
Göreceğiz!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.