MUALLİM – MUALLİME ÖĞRETMEN

ABONE OL
11:26 - 23/10/2020 11:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Adını baştan koyalım.

Bu bir öfke yazısıdır.

Öğretmene, okul bahçesinde cuma namazı kılanlara kolonya tutma ve maske dağıtma görevi veren, verdiren, verdirten aymazlara, kendini bilmezlere, nankörlere duyduğum sınırsız öfkedir benim öfkem.

E be aymaz, e be kendini bilmez, e be nankör; bulunduğun bu duruma gelmende emeği olan öğretmenine hiç mi saygın yok senin?

Bu ne aymazlık ne kendini bilmezlik, ne büyük bir nankörlüktür.

Hani sen; sana bir kelime olana kul olacak bir ümmettendin ya!

Ümmetini de inkâr ettiğinin farkında değil misin ey münkir?

Öfke boşalmasını bir kenara koyalım, yoksa beni kimse zapt edemeyecek.

Kükremiş bir aslan gibiyim şu anda, bu yazıyı yazarken.

Önce sözcüğün anlamı üzerinde duralım.

Sözcüğün Arapçasını bilinçli olarak aldım başlığa, bu devrim düşmanı onu daha iyi anlar düşüncesiyle.

Mustafa Nihat Özön’ün Osmanlıca / Türkçe Sözlüğünde muallimin karşısında şu açıklama var:

Muallim: (İlm’den) Öğreten, öğretici kimse, öğretmen, hoca, müderris, profesör

Bir de muallim-i evvel sözcüğü var. İki sınıflı ilkokullardaki başöğretmene denirmiş muallim-i evvel.

Muallime: Kadın öğretmen

Muallimat: Kadın öğretmenler

1870 yılında; İstanbul’da kurulan Kız Öğretmen Okuluna verilen adı Dar-ül-muallimat‘tır.

Muallimîn: Erkek öğretmenler, Dar-ül-Muallimîn, İstanbul’da, 1848 yılında açılan erkek öğretmen okuludur.

Yukarıdaki muallim, muallime, muammilat, muammilîn, müderris, profesör sözcüklerinin Türkçedeki karşılığı tektir:

ÖĞRETMEN!

Türk Dil Derneği’nin Türkçe Sözlük adlı sözlüğünde bu sözcük şöyle açıklanmış:

Mesleği, bir bilim dalını, bir sanatı ya da teknik bilgileri öğretmek olan, okulda öğrencilere ders veren kimse

Ey aymaz, ey kendini bilmez, ey nankör; öğretmen, sana özverili olmayı, halkının yararına bir insan olmayı, kendini halkına adama inancını öğretendir.

Görevi öğretmektir onun.

Belli ki; sana, senin aymaz, kendini bilmez, nankör olacağını hiç düşünmediğinden olacak, bütün bunları öğretememiş.

Bu suç onundur.

Ama; ne yaparsın ki; o, önüne öğrenmek için gelen tüm çocukları çiçek sayar, dünyanın bütün çiçekleridir çocuklar ona. Kıyamaz ki onlara.

Bu suçsa eğer; bu suç da onundur.

Bu suçlarından ötürü Münkir ve Nekîr sorgulayacaklar seni öte tarafta, ne Nekir. Gerçi suçun da, günahında sabittir ama; sen; ey aymaz, ey kendini bilmez, ey nankör, bu yaptığın nankörlüğün hesabını nasıl vereceksin onlara o çok inandığın öteki dünyada?

Veremeyeceksin bunun hesabını.

Bu aymazlığın, bu kendini bilmezliğin, bu nankörlüğün orada da boynunda bir günah madalyası olarak sallanacak.

Pişman olacaksın, anam “İtten de pişman olacaksın!” derdi bu durumlarda, senin bu itten de fazla düşmanlığın, son pişmanlığın da olsa, fayda etmeyecek.

Bundan sonra ettiğin o haltı yesen de bir yararı yok!

Yedin o haltı bir kez!

Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!

Zavallı!

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.