MİZAH FELSEFESİ

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Mizah kelimesinin sözlük anlamı, bir gerçeği şaka ve takılmalarla anlatan söz ya da yazı. Fıkra, karikatür, öykü, tiyatro oyunu gibi çeşitli edebiyat türlerinde karşımıza çıkıyor.

Bilhassa Türkiye’de politikacılar fıkra, atasözü ve şiirle dile getiriyorlar. Uzun uzun anlatma yerine istediklerini kısa yönden özetlemiş oluyorlar.
Sık sık baktığım torunumun yeni doğduğunda uyurken gülen bir fotoğraf var. Bebek daha doğmadan önce annesinin duygularından etkileniyor. Yani bu demek oluyor ki yeme içme ihtiyacı gibi insanın gülmeye ihtiyacı var. Gülme esnasında çıkan hormon vücudu sağlık yönünden olumlu etkiler.
Neşeli insan güneşe benzer, girdiği yer aydınlanmış gibi olur.
Şaka yapma yeteneği olan insan günlük hayatında yaşamın ilkesi haline getirmiştir, her fırsatta söylediği söz birlikte yaşadığı insanı güldürür. Didim-Yeşilkent’te bir komşuma Kahkahaka Mehmet adı verildi. Daha fıkrayı duymadan gülmeye başlarız, o güldüğü için. Pozitif enerji verir, gülmek bulaşıcıdır.
Berlin Tiyatrom Felsefe akşamlarının 44 üncüsü bu konuyu işlerken hocamız Dr. Ufuk Yaltıraklı Amerika’da bir grup insanın gülme krizine girdiğini, gözlerinden yaş gelene kadar güldüğünü anlatmıştı.
Çıkış noktasından çok uzaklaşmadan gerçekleri güldürerek anlatma, bu bir eleştiri olursa dikkatli olmalı. Yani şaka sınırını geçmemeli, bir insanı, bir halk grubunu, bir azınlığı küçük düşürmek, hor görmek amaçlı yapılmamalıdır. Zira gülerken öğrenme kalıcıdır, ön yargıların oluşmasına, yerleşmesine sebep olur.
Politikacıları uyarma anlamında olursa demokrasisi yerleşmiş ülkelerde vatandaş, okur güler geçer. Aksi durumda sanatçı mahkemeye verilip, sanat sindirilir. Divan edebiyatında padişahlara yapılan eleştiri mizahî anlatılara taşlama denir.
Arkadaşı şakayı kaldıramazsa takıldım kusura bakma, diye sözünü geri alabilir. Ciddi olarak söylese belki de kavga çıkar, arkadaşlıkları bozulabilirdi. Demek ki şaka insan ilişkilerini koruyucu, geri dönüşü mümkün kılar. Herkes her şeye gülmez, bunun için de bir kültür birikimi gerekir. Türk toplumunda gülme için zorlama gerekir. Aslında tek tanrılı inanç insanları, toplumu çok ciddi davranmaya alıştırmıştır. Ölümü anlatamadığı için korkutma, Allah cehennem korkuları türetilmiştir. Öleceğini bilen tek varlık insandır. Ölümden korkarak, ölümü tabu yaparak sosyal normlar, kısıtlamalarla bebeğin doğuştan getirdiği yeteneği toplum köreltiyor.
 
Hâlbuki gülen annenin anne sütüne dahi olumlu etki yaptığı bilim insanları tarafından tespit edilmiştir.
Bu nedenle olsa gerek başucu felsefe kitaplarımda mizahla ilgili okuyacak bir kaynak bulamadım.
Ortada gülecek bir şey olmadan gülene deli denir. Otobüste, trende yollarda gülen gençler, cep telefonda gülecek bir haber veya olay okuyorlar. Mizah ile felsefe iç içedir, zira düşünce, mizah ve eros üçlü kavram insanı insan yapar. Düşünen insan bu üç kavramını benliğinde birleştirirse sıradan insanlardan üstün olur ve aydın niteliğini benimser.
Ufuk Bey’in verdiği bu reçeteyi bir kâğıda yazıp, her gün göreceğim yere astım.
Gülmenin kültürden kültüre, insandan insana farklı olduğunu her gün evde eşimle görüyorum. Kardeşler birbirleriyle dertleşmek için değil, fıkra anlatmak için telefon ediyorlar. Eşimin sınıf buluşmasına artık gitmiyorum. Çünkü anlatılan fıkralara ben gülemiyorum. Zira gülmeden önce alt donanım sosyal ve tarihi deneyimlerden, okuyup öğrendiklerimizden oluşuyor.
Güldürü yoluyla karşıdaki insanın bilgisizliği kolayca ortaya çıkarılabilir. Komedi güldürmeyi amaç ederken, mizah güldürmeden önce düşündürür. Mizah toplumda ayrımcılığa karşı yerinde ve zamanında yapılırsa, insanları sürü olmaktan korur. Zira mizah zekâ olmayınca olmaz. Televizyonda bazen zoraki, abuk sabuk şeylere güldürmeye çalışıyorlar. Hazır verilmeye gayret ediliyor, zekice şaka yapılmıyor.
Mizah müzikte de çok önemli bir yer alır. Ama dertleri zevk edindim, ben de neşe ne arar, diye şarkılarına kederi yansıtmış bir toplumda kolay değil.
Genç moderatörlere Yunanistan değil, eski antik yunan diye bahsetmelerini hocamız hep vurgulayıp haritayı göstermelidir. Yunanistan deyince katılımcılar bugünkü coğrafyayı düşünüyor. Milet’li düşünürleri dışlamış oluyoruz. Antik yunana Anadolu İtalya dahildir. Antik Yunan filozofları olaylara mesafeli bakma, insan yaşamında hem komedi, hem de trajedisini görmesini sağlıyor. Demokritos kahkahayı, Herakleitos üzüntüyü seçti, pozitif veya negatif düşünen terimleri zamanımıza kadar ulaştı.
Türk mizahı önce sözlü daha sonraları yazılı yapıldı. Nasrettin hocamızın zeki fıkralarını unutmamalıyız. Tekerleme, Karagöz, Orta oyunu, Meddah Türklere mahsus sözlü mizah çeşitleridir. Karikatür, hikâye, roman, komedi, nükte, fıkra, hiciv ve taşlama gibi mizah sanat türleri insanı rahatlatır, depresyon gibi ruh hastalıklarından korur. Bu nedenle sosyal bir görevi yüklenmiş olur.
Almanya’da ikinci nesilde sanatçılarımız televizyon programlarında aktif rol alıyorlar. Onların ortaya koyduğu mizah iki kültürün birleştirici, ayırıcı noktalarını çok güzel anlatıyor. Yazılı olarak Osman Engin’i çok beğeniyorum. Araba trafik yoğun olunca yola devam edemiyor üstünde bir Türk ızgara yapar, zamanı durarak geçirmenin ne âlemi var.
 
MİZAH FELSEFESİ 
 
Engin ailesi izine gidince Almanya kederinden mahvolur, onu çok özler. Veya yandaki tuvaletten nasılsın, diye bir soru gelir. O şaşırır ne zamandan beri tuvalette hatır soruluyor, der. Cevap elbette cep telefonu icad edildiğinden beri.
Bazen trafik lâmbasında karşıdan karşıya geçerken elinde kulağında cep telefonunda konuşan gençleri görünce, Osman Engin cep telefonu kültürüne daha nasıl bir hikâye, fıkra yazardı, diye düşünür gülümserim.
Halk edebiyatında mani, destan, bilmece de mizahta yerini alır. Divan edebiyatında mizahi eserlerin üç çeşidi var, hiciv, hezl, lâtife. Hiciv de iğneleme, eleştiri şikâyet var. Fuzuli’nin Şikâyetnamesi gibi. Hezlde sıkıntılar dile getirilir. Lâtife övgü, iyi işler yapanları abartarak övme, akılda kalır.
Tanzimat’tan sonra mizahta toplumsal konular öne çıkar. Buna 1970 yılında Ziya Paşa’nın yazdığı Zafername örnek olarak verilebilir.
Güldürü türlerinin çokluğuna, çeşitliliğine karşı mizahın teorisi yazılmamıştır. Bilimsel araştırmalar henüz sonuçlanmamıştır. İnsandan başka diğer canlılarda gülme var mı?
Almanya’da biri düştüğü, tökezlediği zaman, önce sigortalı mı, diye sorulur, sonra hastaneye götürülür. Türkiye’de nasıl oluyor, televizyonda trafik kazalarında görüyoruz. Yardıma, seyre o kadar çok toplanan var ki, esas yardım edecek uzmanlar ilk yardımı uygulamada zorluk çekiyor.
İnsan kendindeki hata ve eksikliklerine, toplum da kendi kendiyle dalga geçip gülebilirse, hemen alınıp kırılmazsa bir olgunlaşma gelişme vardır.
 
Hoşça kalın, ama sakın mizahsız kalmayın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak:
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Harita:
John Freely, Platon in Bagdad, S.14, Clett-Cotta Verlag, 2012

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.