MİRAÇ HİKAYESİ

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

MİRAÇ HİKAYESİ 



Mirac diye anlatılan bu hikâye aslında gece yürüyüşü olarak geçer Kur’an’da. Bu yürüyüşün de Hz. Muhammed’le ilgisi yoktur. Hz. Mûsa ile ilgilidir. İsrâ Suresi’nin 1-7 ayetlerini okuduğumuzda meselenin Peygamberimizle alâkalı olmadığı anlaşılacaktır. Ancak ben bu yazımda mevcut kabul ışığında miracı değerlendireceğim. Bakalım nasıl bir sonuçla karşılaşacağız:

Mirac: Arapça ’da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarına gelir. Dini literatürde Hz. Muhammed’in(s) göğe yükselerek Allah’ın huzuruna kabul edilmesi olayına denir. Hikâye edildiğine göre, hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce Recep ayının yirmi yedinci gecesi meydana gelmiştir. 

İki aşamada gerçekleşmiştir:
Birinci aşamada Hz. Muhammed(s) Mescid’ül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’ın haber verdiği bu aşama, gece yürüyüşü anlamındadır. İsrâ diye ifadeye konmuştur. “Yüceliğinde sınır olmayan O, Allah ki kulunu geceleyin, kendisine bazı alametlerimizi göstermek için [Mekke’deki] Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Çünkü, gerçekten her şeyi işiten, her şeyi gören O’dur.“ (İsrâ 1)
İkinci aşama Hz. Muhammed(s)’in Mescid-i Aksa’dan Allah’a yükselişidir. Bu olaydan, bu yükselişten (Mirac) Kur’an’da söz edilmez. Bu özel yürüyüşle ilgili Kur’an detay vermez.

Olayın bu kısmı ayrıntılı bir şekilde Hz. Muhammed’e atfedilen hadislerde anlatılır. Şöyle ki; 
Hz. Muhammed (s), Kâbe’de amcasının kızı Ümmühan binti Ebi Talib’in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü’l-Makdis’e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Mûsa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı ve Hz. Muhammed(s) imam oldu ve diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Daha sonra, Mescid-i Aksa’da kurulan bir Mirac’la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Mûsa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Onlarla sohbet etti.

Cebrail ile birlikte yükselişi Sidretü’l-Münteha(gidilebilecek son nokta)’ya kadar sürdü. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” diyerek Sidretü’l Münteha’da Hz. Muhammed’den Burak ile birlikte ayrıldı. 
Hz. Muhammed(s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi. 

Allah, Resulünü birinci sınıf devlet töreniyle kapıda karşıladı; selamlaştılar, tokalaştılar, kucaklaştılar, hal hatır sordular, birlikte kırmızı halıda yürüdüler. Hz. Muhammed bu anı şöyle anlatır: “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu; öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.” (İbn.Hanbel, 5/243)

Bu görüşmeden sonra, Allah misafirini tekrar kapıya kadar uğurladı ve ona hediyeler verdi: “…hediye paketinin içinde şunlar vardı: 50 vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve bu ümmetten Allah’a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı müjdesi. ” (Müslim, İman, 279).

Hz. Mûsa, elinde büyük büyük paketlerle huzurdan ayrılan Hz. Muhammed’i görünce, onunla sohbet etmek ister ve sorar:
-“Ne ile emrolundun?” 
-Hz.Muhammed(s): “Elli vakit namaz” diye cevap verir. 
-Mûsa (s): “Her gün elli vakit namaz çok fazla, buna ümmetinin gücü yetmez. Rabb’ine söyle bunu azaltsın”. 
-Hz.Muhammed(s), peki öyleyse der ve yeniden Allah’ın huzuruna çıkar ve Mûsa’nın söylediklerini anlatır. Allah namazdan 5 vakit azaltır. Hz.Muhammed(s) dönüşte tekrar  Hz.Mûsa’ya uğrar. 
-Hz.Mûsa “bu kadarı da çok, git Allah’tan biraz daha azaltmasını iste” der. Yeniden huzura çıkar ve Mûsa’nın endişesini tekrarlar, Allah namazdan 5 vakit daha azaltır.   
Hz.Mûsa’nın bu uyarıları ile, namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz.Muhammed (s) Allah’la görüşmek için huzura çıkmaya devam eder. Tam 9 kez.  Nihayet namaz beş vakte indirilir. 
Hz. Mûsa bu beş vaktin de çok olduğunu, ümmetin bunu da yerine getiremeyeceğini ısrarla söymesine rağmen, Hz. Muhammed’i ikna edemez. 

Hz. Muhammed, “Artık isteyecek yüzüm kalmadı, ben  beş vakte razıyım” der ve Mûsa’nın yanından ayrılır. (Müslim; İman, Hadis No : 279/ Sahih-i Buhari ; 1550,155/ Müslim, Îmân 259-264./ Nesâî, Salât 1/Sahih-i Buhari ; Tevhid Bölüm; 38)

Mirac olayı yukarıda hikâye edildiği gibidir. Bu bilgileri biz hadislerden alıyoruz. Hadisler Kur’an’dan onay alsaydı bizim söyleyeceğimiz fazla bir şey olmazdı. Ancak şimdi var: Çünkü, Kur’an devre dışı bırakılmıştır. Son Peygamber Hz. Muhammed’e iftira atılmıştır. İnsanlar, Allah’ın çok önemsediği Tevhid inancından uzaklaştırılarak şirk batağına sürüklenmiştir. Bu durumda söyleyeceğimiz elbette çok şey olacaktır. 

Sonuç:

1-Olayın birinci aşaması ayetle sabittir. Bu konuda hiç kimsenin bir itirazı olamaz. Olayın ikinci aşaması, yani Mirac kısmı İslâm akaidiyle örtüşmemektedir. Sakıncalı bir durum vardır. Allah İsra Suresi’nin birinci ayetinde Allah, kuluna bir kısım ayetlerini göstermek amacıyla bir gece Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya yürüttüğünü söylemektedir, detay vermemektedir. Bilmemizi isteseydi o detayı verirdi. 

2- Eğer olayın mucize yönü bulunsaydı açık olması gerekirdi. Zira mucizenin açık ve anlaşılır olması şarttır. Oysa olay tamamen Peygamber’in şahsıyla ilgilidir, mahiyeti bilinmemektedir.

3- Namaz ibadeti sadece Hz. Muhammed‘e ve ümmetine farz kılınan bir ibadet değil, daha önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. “Kitap’ta İsmail’i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi. Halkına namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi…” (Meryem 54,55)

4- Kur’an’da namazla ilgili onlarca ayet vardır. Bu ayetlerde namazın vakitleri, şartları ve önemi vurgulanmaktadır. Söz konusu ayetler değişik zaman aralıklarında vahyedilmiş olup, her biri ilk olarak, namazın rükünleri ve vakitleri olmak üzere birçok değişik boyutunu anlatmaktadır. Şayet namaz Mirac’la belirlenmiş olsaydı o belirlenen şekliyle Kur’an’da aynen olması gerekirdi. 

5- İsra Suresi’nden önce inen surelerde de hatta ilk indiği konusunda ittifak bulunan sure olan Alak Suresi’nin onuncu ayetinde de namazdan söz edilmektedir. “Gördün mü şu men edeni. Namaz kılarken bir kulu? (Alak 9,10); “Rabb’inin adını anıp namaz kılan.”(Âlâ 15). Oysa, Mirac olayının vahyin on ikinci yılında olduğu iddia edilmektedir. 

6- Allah’a mekân izafe edilemez: Çünkü O sonradan olanlara benzemez. Oysa Hz. Muhammed’in yolculuğu bir mekânda noktalanmaktadır. Bu Kur’an’a ters düşmektedir. Müslümanların, Allah inancıyla bağdaşmamaktadır. O mekândan münezzehtir. 

7- Gün 24 saattir. Allah 24 saat içinde 50 vakit namazı farz kılmıştır. Uyku için 7-8 saati çıktıktan sonra; 50 vakit namaz geriye kalan 16 saatte kılınacaktır. Yaklaşık her 15 dakikada bir namaz kılınması gerekir. Böyle bir hayatı yaşamak mümkün olabilir mi? Namaz emri bu durumda, „Allah kullarına gücünün yetmeyeceği bir yük yüklemez.“ (Bakara 286) ayetiyle çelişmektedir. 

Nasıl bir Allah ki, kullarının gücünün neye yetip yetmeyeceğini hesaplamadan 50 vakit namazı farz kılıyor? Ve kendisi ile yapılan pazarlık sonucu bunu beş vakte düşürüyor? Ve bunun için Hz. Muhammed tam 9 kez yukarı çıkıyor. Ne dediğini ve ne istediğini bilmeyen ve kulu ile pazarlık eden bir Allah ve O’na akıl öğreten bir kul. Hz. Mûsa. Böyle bir şey düşünülebilir mi?

8- Hz.Mûsa ile karşılaşma işi olmasa, namazı azaltma işlemi de olmayacaktı. Olayı aktaran hadislere bakılırsa Hz.Mûsa oldukça zekidir, Hz. Muhammed de oldukça aptaldır. Allah peygamberleri arasında fark gözetmediğini bildirdiği halde, mutlaka birisi zeki olacaksa bu kişinin Hz. Muhammed olması gerekmez mi? En son peygamberdir. Din kemale ermiştir, başka bir bir din gelmeyecektir.   Hz.Mûsa, olmasaydı deyim yerinde ise “biz ayvayı yemiştik”, iyi ki Hz.Mûsa peygamberimize akıl vermiş (!). O kadar ki; Allah’ın ve Hz. Muhammed (s)’in düşünemediği şeyi düşünmüş (!).

9- Bakara Suresi’nin tamamı Medine‘de inmiştir. Mirac ise Mekke’de gerçekleşmiştir. Bu durumda, Mirac’da Hz. Muhammed’in yanında getirdiği hediyelerin içinde Bakara Suresi’nin son ayetleri olamaz. 

10- İsra ayetini Mirac’la ilişkilendirmek mucizeyi değil tahrifatı ortaya koyuyor. Ayette bahsedilen Mescid-i Aksa’nın Kudüs’teki Süleyman tapınağı olduğu söylenmektedir ki; Muhammed zamanında orada bir tapınak mevcut değildir. Süleyman Tapınağı Muhammed’den 650 sene önce yıkılmıştı. Yeri de boştu. 
Mescid Halife Ömer zamanında Kudüs’te Süleyman Tapınağı’nın bitişiğinde yapıldı. Bu mescide Mescid-i Aksa denildi. Mervan zamanında bu Mescid genişletildi ve ayrıca Kubbet’üs -Sahra yapıldı.
Mescid-i Aksa Muhammed’in ölümünden sonra yapıldığına göre İsra suresinin 1’inci ayetinde Mescid-i Aksa isminin geçmesi akla şu soruyu getiriyor. Ya ayetteki isim yapılan mescide verildi, ya da ayet Kur’an’a sonradan ilave edildi. 

12- Kaldı ki, gece yürüyüşü olayı, peygamberimizle ilgili değil Hz. Mûsa ile ilgilidir. Ayetlerin devamı okunduğu zaman anlaşılacaktır. “Gösterilecek bir kısım ayetler (ayât) ortaya çıkacak… Kul’un, Mûsa olduğu ortaya çıkacak… Gece yürüyüşünü kimin yaptığı ortaya çıkacak… Mübarek kılınan yerin ateş ve çevresi olduğu ortaya çıkacak… Mescid’in memleket, vatan, yer, mahal manasında kullanıldığı ortaya çıkacaktır.
Mescid-i Haram’ı sadece Mekke, hatta Kâbe ya da peygamberimiz Muhammed’in evi olarak açıklamak yeterli değildir. Mescid-i Haram, kişilerin sahibi olduğu, onlara ait olan yer, sıla, kendi yaşadığı, yediği, içtiği, secde ettiği mahal gibi anlamlara da gelir. Bu durumda Mûsa sıladan gurbete bir gece yolculuğu yapıyor. Çünkü “aksa” uzak anlamına geldiğine göre Mescid-i Aksa uzak yer anlamında kullanılıyor. Mescid-i Aksa’yı Kudüs olarak parantezlemek hatalıdır. 

Bir de bu açıdan bakarak değerlendirelim Mirac olayını. Belki o zaman yıllardan beri uyuduğumuz dehlizden çıkma şansını yakalayabiliriz. 

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.