MİNNET BORCU

ABONE OL
18:22 - 01/10/2020 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

MİNNET BORCU                         
Yürekten gelen teşekkür, bir insanı beş Kış mevsimi ısıtır.
                                            Çin atasözü


Yapılan kötülük akıldan çıkmaz, ama iyilik insanın kalbini ısıtır, sevgiye giden yolu açar. Sevgi birçok hastalıklara karşı vücudu korur.
Çocukluğunu sıcak bir aile ortamında, sosyal destek görerek iyi insan ilişkilerinde geçirenler, ilerde karşılaşacakları olumsuz durumlarda sabırla doğru kararlar alır. Krizlere karşı daha sağlam olur.
Birinci sınıfta öğrencilerime evet hayır kelimelerinden sonra teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi öğretirdim. İyilik vardır sözle teşekkür yeterli olabilir. Davranış sevgi uyandırmışsa hediye vererek gösterilir.
Ödemeyle bitmeyen minnet borçları vardır. Tahsilini yatılı okulda yapıp, devlet okullarında halkın vergisi ile okuyan tanınmış yazarlarımız borçlarını ödeye ödeye bitiremezler. Aslında benim de bu satırları yazarken böyle minnet duygularım var. Yazdıklarımla okurlara faydalı olma, öğretme, uyarma, bilgiye ulaşmada ipuçları verme. Daha önemlisi azınlık toplumu çok sık negatif deneyimler yapıyor. Bunu genç nesilleri iyi yaptıkları işlerde övmek, diğerlerine örnek olma amacıyla tamamlamaya, dengelemeye gayret ediyorum.
Değirmencinin unu olmaz misali, öğretmenler iş hayatına sevgiyi katmışsa kendi çocuklarını ihmal edebilir. Zira minikleri seven bir eğitici, bakıcı, öğretici onları kendi çocuklarından ayırmaz. İyi ki varsın, sağ ol demek bir güne mahsus olan belirli günler ticaret amaçlı duruma geldi. Bu nedenle bir gün kutlanan Kadınlar, Öğretmenler, Anneler Günü önemini bütün bir yılda unutturmamak, hatırlatmak ta biz yazanların sorumluluğunda oluyor. Anne derken yalnız doğuranı kastetmiyorum elbette. Bebekliğinden itibaren küçüğü seven, koruyan, yolunda birlikte giderken destekleyen kadınların hepsi anadır. Bir ana eğitim, öğretim görmüşse bir nesil gelişmiştir. Anne çocuğun ilk öğretmenidir aynı zamanda. İnsan sıcaklığı alan sevgiyle büyüyen bir insan kötü olmaz, başkalarına kötülük yapmaz.
Annenin yaptığı işler ritüel olursa aile fertleri teşekkür etmeyi ihmal eder. Unutturmamak, farkına varmak için belirli günlerde anmak önemlidir, ama tek bir günde kalmamalı.
Bir anne aile fertlerine devamlı yemek pişirir, sofra hazırlar mutfaktan zor çıkarmış. Günler, haftalar aylar geçer kimse sağol, eline sağlık dememiş. Anne günün birinde bir tepsiye saman doldurup masaya koyunca, aile fertleri hatalarını anlar.
                          
Eve bir misafir gelince ev sahibi yaslanarak sandalyeye oturmaz, ucuna oturur. Yani hemen kalkmaya hazır şekilde oturur. Analar, bilhassa Türk kadınlarının hep öyle hazır oturduğu dikkat çekmiştir, bunu bir çok romanda okudum.
Babam, köyümüzden yatılı Öğretmen Okulu sınavlarına gidecek kız öğrencileri şehre tam teşkilatlı hastahaneye sağlık kontrolüne götürmüştü. Garajda tuvalet önünde özürlü bir kadına ayağa kalkmasına yardım eder, otobüsüne götürür. Babamın nereye gittiğini öğrenince kadın babama bir mektup verir.
Kızı Bolu Kız Öğretmen okulunda öğretmendir. Babam duygusal bir sıkıntı olmasın, diye sınavın sonunda, ben sınavı kazandıktan sonra mektubu Hayriye hoca hanıma verir ve beni yatılı okulda ona emanet eder. Bu öğretmen bütün tahsilim boyunca bana bir ağaç gibi gölge olup, beni desteklemiştir.
İyilik kısa bir sürede, küçük gibi görünse de minnettarlık borcu büyüktür, çünkü yaptığı işlemin değeri ölçülemez. Bir öğrencinin meslek hayatına yön verir.
Manevi borçlarımızı o kişiye ödeyememiş olabiliriz. Ayrılık, yaşam telâşı, mücadele buna izin vermediyse biz de başkalarına, yakınımızdan başlayarak yardım etmeliyiz. Zaman otomobil gibi uçar, gider eyvah demenin faydası yoktur. Bize iyilik edenlere ulaşamazsak, biz de diğer yardıma muhtaç insanları görmeliyiz.
Levent Kırca kitabında İstanbul’da otobüs ve trende yaşlılara, hastalara yer vermeyen gençlerden şikâyetçi olmuş. Yeri gelmişken bir sevincimi okurlarımla paylaşmak istiyorum. Ben otobüs ve trende hiç ayakta kalmıyorum. Adeta gençler bana yer vermek için yarışıyor. Ellerinde cep telefonu olsa bile görüyorlar. Berlinli gençlere teşekkür ediyorum. Bu gençler kız erkek karışık olduğu gibi çok renkli, sık sık sarışınlarla da karşılaşıyorum.
Sevgili okurlarım, bu satırları okuduktan sonra, biraz zaman ayırıp, düşünün. Sizin minnettar olduğunuz kişiler, tesadüfler var mı? Ödemeyle bitmeyen minnet borcunun ödeneceği dernekler, vakıflar, yardıma muhtaç insanlar var.
Japonya’da yeni uygulanan bir projeyi, diğer ülkelerde örnek alabilir. Her huzurevinin yanına bir çocuk yuvası açılıyor. Yaşlılar eğitici, bakıcılara yardım ediyorlar. Böylece nesiller arasında bir kopukluk olmuyor. Toplumda bir bütünlük sağlanıyor, minikler nine ve dedelerle oynuyor, masal dinliyorlar. Bütün yıl annelere söylenecek bir şiir, Almancadan alınmış bir okul şarkısı:

Küçücükten ninnilerle uyuttun,
kucağında derdimle üzülürdün
O güzel şen çağında.
Bir masalla avunurdum
dayanıp hep dizine.
Sen gülünce doyamazdım
O sevimli yüzüne.

                             
Yüz Kitabında Reha Gözkaya yazdı;
Can Yücel’e sormuşlar:
“Neden hep babanıza şiir yazıyorsunuz?”
Üstadın cevabı hazırdır:
“Anneme olan sevgimi yazacak kadar şair değilim.”

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                                              

Annem okul şarkısını aldığım kitap sayfa 89:
Belma Irvalı, Okullar için, 230 Şarkı, 1969

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.