Minarenin Boyu, Seçmenin oyu…

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Seçim arefesinde bu sözlerin sarf edildiği ülkenin genel durumuna bir bakalım… ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi… 2007 yılında yaklaşık 1 trilyon 200 milyar euro ihracat yaparken, yaklaşık 900 milyar ithalat gerçekleştirmiş, dış ticaret fazlası yaklaşık 300 milyar… Aslında son 5 yıldır durum pek farklı değil… Ama buna rağmen hemen her yıl AB’den ”Mavi Mektup ” alıyor… Yani Maastrich kriterlerine göre ekonomide ”Sarı Kart ” görüyor… 5 yıl önce, piyasa durgunluğu anlamına gelen ”Stagnasyon” kelimesini sadece ekonomi yazarları bilirken, bugün bulvar gazetesi muhabirleri bile bilir oldu… İşsizlik azalıyor ama ücretlerdeki düşüklük nedeni ile çalışanlar devletin vergileri ile subvanse(destek)ediliyor… Ülkenin ciddi bir altyapı sorunu yok… 82 milyonluk nüfus içinde sadece % 4.5 okuma yazma bilmiyor… Gerisi; niteliği ne olursa olsun, AB standartlarında eğitim almış… 

Eğer böyle bir ülkede, bir politikacı, oy alabilmek için, herhangi bir şehire yapılması düşünülen caminin minaresinin yüksekliğinin, kilisenin çan kulesinden daha yüksek olamayacağını söylüyor ve gerçekten de oy beklentisine girebiliyorsa, bu işte bir eksiklik veya aksaklık var demektir… Çünkü; normal olarak seçmenin düşünmesi gereken bazı noktalar var…
 
1 – Federal Almanya’da, kiliselerin çan kulelerinin yüksekliklerini belirleyen bir yasal düzenleme var mıdır…? Varsa; cami de bir ibadet merkezi olduğuna göre, minaresi aynı kurala tabidir ve bu durumda bilineni açıklamaktan başka bir şey yapılmamıştır… Zaten bilinen bir şeyi tekrarlayan politikacı, acaba neden oy beklentisine girer ki..?
2 – Federal Almanya’da, kiliselerin çan kulelerinin, en az hangi yükseklikte olması gerektiğini belirleyen yasal bir düzenleme var mıdır..? Böyle bir yasal düzenleme yoksa, yapılması düşünülen caminin minaresinin yüksekliği, o şehirdeki hangi kilisenin çan kulesinin yüksekliği ölçü alınarak hesaplanacaktır..?
3 – İşsizlik sorunu, yine çalışanların ödediği vergilerle çözülürken, piyasada durgunluk yaşanırken, başta elektrik, gaz, benzin ve gıda madeleri olmak üzere, hemen herşeye zam gelirken, seçim döneminde neden sorunlara çözümler ön plana çıkmaz da bu konular sanki yaşamsal önemdeymiş gibi topluma sunulur..?
Bu sorulara akılcı cevaplar aramaksızın, sözün sahibi politikacıyı alkışlayan seçmen, eğer, son derece düşük düzeyde eğitim almışsa veya okuma, yazmadan yoksunsa, diyeceğimiz fazla bir şey yok… Ama; yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu toplumun sadece % 4.5’inin yazma okuması yoksa ve diğer %95.5’i AB standartlarında eğitim almışsa ve hala böylesi saçma, sapan laflara prim veriyorsa, bu seçmende bir bozukluk, bir eksiklik var demektir… Ya bilgi eksikliği veya radikal bozukluk…
Aslında verilmek istenen mesajın ne olduğu açık…” Anayasa olarak engellememiz mümkün değil ama biz islamiyetin fazla yayılmasına izin vermeyeceğiz…” denmek istenmektedir… Oysa; 82 milyonluk bu ülkede müslümanların sayısı, yanılmıyorsam, 3.5 milyon civarındadır, yani nüfusun yaklaşık % 4.2’si…
Konuya bir de şöyle bakalım…
Türkiye’de bir politikacı çıkıp, seçim öncesinde, ülkedeki hiç bir kilisenin çan kulesinin, cami minaresinden yüksek olamayacağını söylese ne olur…?
Türkiye gibi nüfusunun yaklaşık % 15’i yazma okuma bilmeyen, ama % 99’u müslüman olan bir ülkede prim toplayabilir, toplamasına ama…
Acaba onu, AB ve Kopenhag kriterlerini enstrüman olarak kullanıp, ne hale getirirler, o yukarıdaki sözlerin sahibi olan Alman politikacılar…?
Bir de bunu düşünelim derim…
Kalın sağlıcakla efendim…
Mehmet Deniz Olcayto

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.