MİNARE YASAĞI HALKIN İRADESİDİR

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”Küçük adamlarla dolmuş milletler, büyük adamlarını anlamakta gecikir” (Özdemir Asaf)

Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir. Bazen gurbet bize vatan oluyor, bazen de vatanımız gurbetleşiyor. Bizim diye sahip çıktığımız, uğruna bin bir türlü zorluklar çekerek, sırf vatanın adı ve şanı duyulsun diye o vatan saydığımız yerin simgesini taşırız….zamanı gelir vatanınızdan ayrılmadan gurbeti yaşar duruma gelirsiniz…. Tıpkı Fazıl Say gibi…. sıla içinde gurbeti yaşarsınız…size yabancılaşır artık o vatan dediğiniz yer. Vatanı gurbette aramaya kalkarsınız…. Bu olabilir mi? Elbette olabilir. Tıpkı girişteki sözlerin sahibi Ragıp Paşa gibi…. Eğer vatan diyerek koşup geldiğiniz ülke işgale uğramış, başındakiler kendi çıkarını düşünür, kendi tahtını koruma çabası içinde görürseniz eğer…

O mağrur, başı dik, sadaka kabul etmeden, çalışarak ekmeğini kazanan insanını zavallı ve savunmasız, sadaka kabul eder duruma gelmiş halde görürseniz, neden olmasın?

Ve aynı duyguya sahip Mehmet Akif Ersoy’da şunu derse „teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda, bugün bir hânumansız serseriyim öz diyarımda”

İşte bize de garip gelen vatanımızdan izlediğimiz manzaralar. Sanki tartışacak ve halledecek hiçbir mesele yokmuş, eğitimde, gelir dağılımında, istihdamda Türkiye OECD’nin sonuncu sıralarında değilmiş, terör ülkeyi yakıp kavurmuyormuş, hergün bir şehit vermiyormuşuz, ekonomi tehlike çanları çalmıyormuş…tek mühim konu Apdullah Öcalan’ın (40 bin kişinin ölümünden sorumlu bir terör grubu lideri) kaldığı odanın 0.18 metrekare küçülmesi, veya 7 yıldır tüm olanaklar ellerinde olmasına rağmen, imam hatip okulları ve türbanda çözümsüzlük….Ve başbakan çıkıp ”türban siyasi simge olsa dahi…” derse. Danıştayın imam hatip okulları konusunda aldığı karara ”Bu karar tamamiyle ideolojik karardır… Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok” derse. Aynı karara karşı YÖK başkanı çıkıp ”gerekirse hukuku da dolanacağız” (yani hile yapacağız) derse, işte o zaman ”gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir.”

Kimilerine göre eski başörtüsü bir ideolojik ve siyasal silah olmamakla beraber kültürel bir tercihti ve sayın ilahiyet profesörü Dr. Hayrettin Karaman’a göre de pek çok şeyi simgeliyordu: ”dindarlığı, tevazuyu, geleneklere bağlılığı, eşine sadakatı, muhafazakarlığı.”
Peki hocam sormak gerek: başörtüsü dindarlığı, tevazuyu, eşine bağlılığı simgeliyor ise başörtüsüzlük neyi simgeliyordu acaba?

Böylece başörtüsü yukarıda saydığımız üstün meziyetleri simgeliyordu ve yıllardır kimse buna bir şey demiyordu. Başı açıklar ise şöyle düşünüyordu herhalde: ”varsın onlar dindar biz dinsiz olalım” Ne anayasa mahkemesi, ne danıştay, ne yargıtay karışıyordu, çünkü herkez düşündüğü gibi yaşamakta serbestti.

Taa ki bir takım din tüccarları bu baş örtüsünden, imam hatip liselerinden ve başka dini ve terör mevzulardan siyasi ve ticari rant elde edebileceklerini düşününceye kadar. Hükümeti eleştirenlerden kurtulmak için sözde terörü bahane edip muhalefeti sindirmeye çalıştılar. Oysa asıl teröristleri çiçeklerle karşılayanlar gene kendileri…Birden başörtüsü veya imam hatip okulları siyasi bir araç olmaya başladı. Bunu hep inkar etttiler, türban siyasi araç değil, Allah’in emri dendi. İmam hatipler ise halkın tercihi dendi.

Oysa İsviçre’deki minare yasağı da halkın tercihi değilmiydi? Halkın verdiği karara neden karşı çıkıyoruz ki? Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin değilmi? Peki nedir bu şiddet bu celal?

Siz çıkıp ulu orta ”minareler süngümüz”, ”camiiler kışlamız”, ”müminler askerimiz” derseniz, onlarda tutar militanlaştırdığınız dinin minarelerine, camiilerine ve müminlerine karşı savaş açarlar. Hemde her fırsatta öne sürdüğünüz ve kutsal saydığınız halkın iradesiyle, 57% lik çoğunlukla. Yani almış olduğunuz 46% lık oy oranını gerekçe göstererek her fırsatta öne sürdüğünüz halkın iradesiyle. Başbakanımız kararı ilkel, çağ dışı ve batılı bir anlayışın tezahürü olduğuna işaret ederek, “Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli.” demiş. Bari ‚dinime küfreden müslüman olsa’ deyimini hatırlattı bir an. Hani nerede halkın iradesine saygımız? Nerede demokratlık?

Demokratlık mı? Hangi demokrasi? İnsanlar konuşmaktan korkuyorsa, telefonlar dinleniyorsa, halinden şikayetçi olmak isteyen bir çiftçiye ”ananı da al git buradan” deniyorsa, Eskişehir Anadolu Üniversitesi rektörlük seçiminde 334 oy alan değil de 96 oy alan YÖK tarafından ilk sıraya alınıyorsa, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde 60 oy alan değil de 9 oy alanı Dekan olarak atanıyorsa, sözde demokratlarımızda susuyorsa…sahi hangi demokrasiden bahsediyoruz biz?

Bir gün, ansızın padişahımız büyük bir zafer edasıyla ”başörtüsü siyasi bir simge olsa dahi kimse yasak edemez…” derse. İmam hatipler konusunda yargıtay kararına karşı ”bu karar tamamiyle ideolojik karardır… bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok” derse. İsviçre halkının kararının ilkel, çağ dışı ve batılı bir anlayışın tezahürü olduğuna işaret ederek, “Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli.” diye bir fetva okursa. İşte o zaman ”gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir-”

Kimse karşı gelemez sanıyordu okuduğu fetvalara karşı, sonuçta aldığı yüzde 46 lık oy oranıyla ülkenin padişahı sanıyordu kendisini. Kim takardı artık anayasa mahkemesini, danıştayı, yargıtayı. O artık bir padişah sanıyordu ya kendisini, her şeyi bilen, her şeye karar verebilen, iki dudağının arasındaydı herşeyin oluvermesi. O dedimi meclis karar verir, o istedimi cumhurbaşkanı imzasını atar, merkez bankası taşınır, anayasa değişir…Kısacası o ”ol” dedimi herşey olurdu.

Taa ki birileri kendisine ”padişah çıplak” diyene kadar. Olup bitecekleri görebilecek birileri çıkıp: ”yanılıyorsunuz, bu öyle sizin dediğiniz gibi olmaz…” deyiverince ”kelleler uçsun” fetvaları çıkıverdi birden, ve halka duyuruldu o kellesi gidecek olanlar. Sözde demokrasinin bağımsız bekçileri (medya) ise padişahtan aldıkları emirleri eksiksiz yerine getiriyorlardı ve halka ”afaroz” ediliyordu o ”din düşmanları”, yani anayasa mahkemesi üyeleri, danıştay üyeleri ve diğer yargı mensupları.

İşte böyle dostlar ”gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir.”

Dr. Ali Sak

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.