MİNARE BAHANE ll

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İsviçre’de minare referandumundan sonra, duyarlılık gösteren insanlarımız konuyu gündeme taşıdılar. Bu oldukça sevindirici bir durumdur.

İnsanımızın millî ve dînî duyguları henüz daha dumura uğramamış. Öz değerlerine yapılan bir saldırıyı demokratik ortamlarda demokratik yöntemlerle değerlendirebiliyorlar. Minare refarandumuna karşı yapılan tepkiler uykuya dalmış olan insanlarımızın uykusundan uyanması açısındadn faydalı oldu. Hristiyanlık dininin hoşgörüsünün, maalesef günümüz Hristiyanlar”ında nefrete dönüştüğünü bu referandum daha iyi anladık.
I. ve II. Dünya Savaşı özellikle hıristiyan âlemine çok büyük zararlar verdi. Bu savaşların üzerinden daha 64 yıl geçti. Bu zararın düşmanlığın ne derece çirkin olduğunu göstermiş olması gerekirken, yeni cepheler oluşturmaya çalışmak demokrat Avrupalıya hiç yakışmadı. Türkler o savaşların enkazlarını kaldırmak, yaralarını sarmak için buralara geldiler. İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy- nur içerisinde yatsın- der ki:” Tarih tekerrürden ibarettir derler, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?.”

Ayrıca bu referandum Hıristiyanlık Dîni’nin inançları ile de çelişmektedir. Zira İncil’de dostluk ve barış mesajları çok net olarak verilir. Hz. İsa (as) der ki: “Kutsal kitap size dostunuzu sevin diyor. Ben de size diyorum ki düşmanınızı da sevin.1 Biriniz bir yanağınıza vurursa siz öbür yanağınızı da çevirin. Biri sizin gömleğinizi alırsa siz ona abanızı da verin” 2 Böylesine hoş görü mesajıyla dolu bir dinin mensubunun tarihten ibret alması ve düşmanlığı devam ettirmemesi gerekmez mi?

Avrupa 100 yıl savaşlarından, otuz yıl savaşlarından, birinci ve ikinci dünya savaşlarından bunaldığı için, 1945 te “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ile hürriyet ve barışın temellerini attı. Kendisini sorguladı, yaptığı yanlışları gözden geçirdi ve Avrupa birliğini kurdu, sınırlarını kaldırdı. Yönetiminin adına da demokrasi dedi, laikliği esas aldı.

Bu yapılanmadan etkilenen Türkiye gibi devletler yönünü Avrupa’ya çevirdi. Biz de demokrat olmak istiyoruz, Laikliği biz de benimsiyoruz. Daha da önemlisi “Sizin geminize binmek istiyoruz bizi de geminize alınız” dediler. Bu devletlerin çoğu bugün Avrupa gemisine binmiş durumdalar. Türkiye hâlâ Avrupa gemisine binmek için kuyrukta bekletilmektedir.

Bu referandum bize Türkiye’nin Avrupa gemisine alınmamasının sebebini net bir şekilde anlatmış oldu. Meğer kıriterler bahane imiş….

Bir hakkı sahibine teslim etmemiz gerekir. Kilise oldukça duyarlı davranmış ve yapılan yanlışlığı kınamıştır. Bu duyarlılık elbette müslümanları memnun etmiştir.

Gelelim Mustafa Ekşi’nin sorusuna;

İslâm ülkelerinde de insan hakları ihlal ediliyor, İslâm ülkelerinde de inanç hürriyetine müdahale ediliyor. Bütün bunlar doğru olan tesbitler. Ancak İslâm ülkelerinin yaptığı yanlışlardan dolayı Avrupa’nın yaptığı yanlışları haklı göremeyiz, gösteremeyiz. Sû-i misal emsal teşkil etmez, yani kötü emsal olmaz.

Üstelik o ülkeler Avrupa gemisinin yolcu adayları. Avrupalı da onların yaptıkları yanlışları yapacaksa, o zaman o ülkeler niçin Avrupalı olmaya çalışıyorlar. Niçin Avrupalı devletler kiriterler öne koyarak ben sana benzemiyorum, sen de bana benzemiyorsun, benden olacaksan mutlaka bana benzemelisin diyorlar.

Ülkelerin adının islâm ile birlikte anılması, o ülkelerin insan hakları açısından mükemmel olduklarını anlamına gelmez. Lâiklik perdesi altında dinsizliği, demokrasi ve hürriyet perdesi altında diktatörlüğü öne çıkaran, diyaloğa yanaşmayan insanların tavırlarının ne derece İslam’la bağdaştığını sizlerin takdirlerine sunuyorum.

Sayın Ekşi, İslam barış dinidir, eşitlik dinidir, adalet dinidir, bireysel hukuku esas alır. İslâm orta yolu benimser, aşırılığın hiç birisine pirim vermez. Müslümanlar bu ölçüleri esas aldıkları zaman, önce kendi aralarında daha sonra bölgelerinde ve dünyada “barış, adalet ve saadet” yolunda örnek adımlar atabilirler. Yoksa hak adına, adalet adına bir adım bile atamazlar. Müslümanlar günümüzde doğru dürüst bir adım atamıyorlarsa bu değerlerden oldukça uzak olmalarındandır.

Bilhassa Avrupa’da yaşayan bizlerin yapması gereken çok şeyler var. Kur’an bizlerin “Ehl-i Kitap” ile bir araya gelmemizi istiyor. Onlarla birlikte gözel işlerin altına imza atılabileceğini söylüyor. Hoş görüyü esas alan bir otamın oluşması için gayret sarfetmemizi teşvik ediyor. Yani bizleri insafa, hak ve adalet çizgisine davet ediyor. Kur’an bir ayetinde ” Ehlikitap’la, en güzel olan yöntem dışında bir yolla mücadele etmeyin! Onların zulme sapanları müstesna. Şöyle deyin: “Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve tanrınız bir. Ve biz O’na teslim olanlarız.”3 buyuruyor.

Peygamberimiz de, dinsizliğe, zulme ve ahlaksızlığa karşı Ehl-i Kitap ile beraber hareket etmeyi emrediyor.4 Peygamberimizin Yahudi ve Hıristiyanlar ile yaptığı anlaşmalar ve ittifaklar da bizim için en güzel örneklerdir vardır.5

Rüştü Kam

1. İncil, Matta, 5:44.
2. İncil, Matta, 5:38-42.
3. Ankebut , 29:46
4. Lem’alar, 155; Buhari, 4:205; Müslim, 1:136; Fethu’l-Kebir, 2:235.
5. Hıristiyan Necran Papazları ile yaptığı anlaşmalar ise bu hususta en güzel örnektir. Bakınız Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, (1993-İst) İslam Peygamberi, 1: s.617.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.