MİLLİ NİZAM’DAN SAADET’E

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vefatını üzüntü ile öğrendiğimde, el sıkışıp sohbet etiğimiz günler bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Kendisi ile şahsen ilk karşılaşmamız ve el sıkışmamız 1974 yılında oldu. Milli Selamet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı olarak TRT’ye geldiğinde, her götürüldüğü bölümde çalışanların tek, tek elleri sıkarak hatırlarını sormuştu. Biz de kendisi ile açık oturumun yapılacağı stüdyoda karşılaştık, el sıkışıp tanıştık. Hiçbir görevi olmadığı halde ve açık oturuma katılmaları söz konusu değilken, Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltürk’ünde beraber gelmeleri bizi çok şaşırtmıştı. Ama onlar personele mesafeli duruyorlar, Erbakan gibi sıcak davranıp hal, hatır sormuyorlardı. Derken açık oturum başladı. Tavanı alçak stüdyoda ve yanan çok sayıda spotun altında bir saat geçmemişti ki; Erbakan, kameraların kendisini görmediği anlarda alnında biriken terleri silmeye başladı. Açık oturumun sonunda da ” Yahu bu işe bir çare bulun… Biz arada sırada geliyoruz ama yazık burada çalışan arkadaşlara ” demişti. Çare; tam bitmediği halde, prodüksiyonların Kavaklıdere’deki stüdyolara kaydırılması olarak bulundu.

Kıbrıs Barış Harekâtı’na giden günlerde de sıkça karşılaştık..Olaylara son derece üzülüyor ama ısrarlı sorulara rağmen, aynı Bülent Ecevit gibi, o da hiç renk vermiyor, kafalarından geçen askeri seçeneği çağrıştıracak hiç bir söz söylemiyordu.Barış harekâtından sonra çıkan dedikodulara da son derece üzülmüştü..Buna göre; başta Erbakan olmak üzere kabinedeki bütün bakanları askeri seçeneğe karşıymış..! Sadece Ecevit ve CHP’li bakanlarla alınmış hareket kararı… O heyecanlı günlerde, kimse böyle bir saçmalık olamayacağını aklına bile getirmiyor, her dedikoduya inanıyordu. Harekât başarılı olmuştu ya, gerisi teferruat…
Daha sonraları kendisi ile 1.ci Milliyetçi Cephe hükümetinden de Başbakan Yardımcı olarak karşılaştık, görüştük. Araya Ecevit’in ünlü 11.ler hükümeti girdi ama çok yaşamadı. Derken 2.ci Milliyetçi Cephe hükümeti kuruldu ve Erbakan yine Alparslan Türkeş’le birlikte Başbakan Yardımcılığı’na gelirken, Süleyman Demirel yine başbakan olmuştu. Bu dönemde de görüştük, konuştuk.1979’da İran’daki gelişmeler ve Humeyni hareketi, Milli Selamet Partisini ciddi bir ikilem içine itmekle kalmadı, yayılmacı şeriat politikalarına karşı Türkiye’de saflar sıkışınca, Milli Selamet Partisi’nin hareket alanı daraldı.12 Eylül 1980’den sonra ilk defa 1987’deki referandum için meydanlara çıktı Erbakan. O dönemde yurt içinde ve dışında Milli Görüş Teşkilatı, referandumda ” Evet ” çıkması için var güçleri ile çalışıyorlardı. Biz de, demokrasi adına kendilerine destek veriyorduk.
Zaten, önceki yıllarda Berlin’e yardım toplamaya gelen Afgan mücahitlerinin başkanlarını sürekli stüdyoya getiriyorlar, röportaj yapmamızı sağlıyorlardı. Prof. Dr. Rabbini’yi de, Hikmetyar’ı da, Dostum’u da bu vesile ile tanımış, görüşmüştük.
Derken referandumda az bir farkla ” Evet ” çıktı. Aynı yılın sonunda Özal’ın bir baskın seçim yapacağını ilk fark eden, Milli Selamet Partisi yerine kurulan Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan oldu. Berlin’e gelip Milli Görüş Teşkilatından destek istedi. Bu dönemde kendisi ile sıkça görüştük, röportajlar yaptık, birlikte yemek yedik. Nitekim Özal o yılın sonuna doğru baskın seçimi yaptı ama seçim yasasında öyle değişiklikler yapılmıştı ki, tekrar tek başına iktidar oldu.1989’da Yerel Seçimler vardı. Erbakan yine yollara düşerek destek almak için Berlin’e geldi. Yine görüştük, hatta bir toplantıda, şimdiki iktidarın sıkı, sıkıya sarıldığı bir prensibi ilk kez söylediğinde herkes çok şaşırmıştı.
” En küçüğünden bana bir ilçede iktidar verin yeter. Halk ancak belediyelerde kendisi için yapılan hizmetlerin farkına varır ve bunu yapanları ödüllendirir. Bundan sonraki görev, bu yapılan hizmetleri memleket sathına tanıtabilmektir. “
Bütün partilerin gözü memleketin tümüne dikilmişken Erbakan en küçüğünden bir ilçe belediyesi istiyordu. Seçimde Refah partisi, gerçekten körfezin en küçük belediyesi olan Değirmendere’yi kazandı. Ve tabii Erbakan’ın sıkı takibi altında örnek hizmetler verilmeye, bunların tanıtımı memleket sathına yayılmaya başlandı. İşin garibi, yine Erbakan’ın talimatı doğrultusunda, kesinlikle İslami tavırlara girilmedi. Yani; ünlü terim
” Takkiye ” başlamıştı… Ardından gelen yıllar içinde birçok kez birlikte olduk. Kâh Berlin’e geldiğinde, kâh Ankara’da, kâh Viyana’da…
İnişli, çıkışlı yılların ardından Erbakan ilk kez 1998 yılında Başbakan oluyordu ve yardımcısı da Tansu Çiller. Çok geçmeden 28 Şubat geldi. Ardından Refah Partisi kapatıldı ve bir daha da Erbakan’la görüşemedik.2002 yılında AKP kurulduğunda ve kadrosu açıklandığında baktık ki eski Refah kadrosu. Ama aralara serpiştirilmiş ve Milli Görüş zihniyeti ile taban tabana zıt konumdaki isimleri görünce, aklımıza Değirmendere geldi. Eh… Ne de olsa Erbakan’ın talebeleri. Çok bekledi AKP`liler, yani talebeleri çağırır diye. Olmayınca Saadet Partisi’ni kurdu ve başına geçti. Derken hakkında açılan davalardan hüküm giydi ve partinin başından uzaklaştı…
Süleyman Demirel kadar olmasa bile Erbakan’da Türk siyasi söylemine bazı inciler kattı…” Kadayıfın altı kızarıyor ” bunlar içinde en çok akılda kalanı…
Allah rahmet eylesin…
Kalın sağlıcakla efendim..
  
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.