MESCİD-İ AKSA İLE KUBBET-ÜS SAHRA’YI KARIŞTIRIYORUZ

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

MESCİD-İ AKSA İLE KUBBET-ÜS SAHRA’YI KARIŞTIRIYORUZ

Türkiye’de kime Mescid-i Aksa diye sorsak hemen sekiz köşeli kubbesi olan camiyi gösterir. Basında da bu konuyla ilgili haberlerde hep bu resim kullanılır. Nedense Türkiyeli Müslümanlar bu iki binayı hep karıştırıyor. 

Mescid-i Aksa’nın Süleyman Tapınağı kalıntılarının da bulunduğu tapınak tepesine halife Ömer tarafından yaptırıldığı, daha sonra Emevi halifesi Mervan tarafından genişletilerek Velid zamanında son şeklinin verildiği bilinmektedir.  Türkçede “En Uzaktaki Mescit” anlamına gelir. “Beyt-i Makdis” veya “Beyt-i Mukaddes” adı da verilir. 

Bizim o Kime Mescid-i Aksa olarak bildiğimiz „Kubbet-üs-Sahra” ise Müslümanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen kaya üzerine Emeviler devrinde inşa edilen, ortası kubbeli sekizgen binadır. Birbirlerinden yaklaşık 500 metre mesafede olan bu iki mabet birbirine karıştırılmaktadır. 

İsterseniz farkı daha iyi anlayabilmemiz açısında size iki binanın kısa öyküsünü anlatayım;

Mescid-i Aksa, Kudüs şehrinde bulunan Müslümanların ilk kıblesidir. Kıblenin yönü daha sonra Mescid’i haram’a çevrildi.


Sebe Suresi’nin 14. ayeti şöyledir; “Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimizde, onun ölümünü, bastonunu yiyen ağaç kurdundan başka onlara gösteren olmadı. Böylece o yere yıkılınca, anlaşıldı ki cinler eğer gaybı biliyor olsalardı aşağılayıcı azabın içinde kalmazlardı”. Ayetin tefsirinde şu bilgiler verilir: Süleyman, Mescid-i Aksa’nın inşasında cinlerden de yararlandı. Bu inşaat işinde insanların yapmaya güç yetiremeyecekleri zor işleri cinler yapıyorlardı. Ancak Süleyman bir gün mihrabında asasına dayanmış halde ibadet ederken öldü. Cinler onun ibadet ettiğini sanarak işlerini yapmaya devam ettiler. Sonuçta Süleyman’ın asasını içten güve yedi ve asa kırılınca onun cesedi de yere düştü. Böylece öldüğü anlaşıldı. İslamda Mescid-i Aksa’nın müstesna yerinin bir sebebi de Hz. Muhammed’in İsra ve Miraç mekânı olduğuna inanılmasıdır. Rivayetlere göre Hz. Muhammed Ramazan ayının 27. gecesinde önce Burak isimli bineğe, bindirilerek Mescid-i Haram’dan alınmış ve Mescid-i aksa’ya götürülmüştür. “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir.”(İsra:1)

Hz. Muhammed’in zamanında tabii ki Kudüs’te bugünkü şekliyle bir cami yoktur. Ancak Süleyman tarafından inşa edilmiş ve daha sonra yıkılmış Süleyman Tapınağı’nın kalıntıları vardı ve burası da Beyt-i Makdis (Tapınak tepesi)  olarak adlandırılırdı. Beyt-i Makdis ibaresi bazı tarihi kaynaklarda Kudüs şehri için de kullanılmıştır. Mescid-i Aksa’ya Müslüman olmayanların girişine izin verilmez. 30 Ağustos 2007 tarihinde, boru hattı döşenmesi sırasında İkinci Tapınağın kalıntıları ortaya çıkmıştır. Ardından kısa bir süre sonra Ekim 2007’de arkeologlar tarafından Birinci Tapınağın kalıntılarına da ulaşıldığı açıklanmıştır. Bu nedenle günümüzde İsrail’deki radikal bir grup Kubbet-üs Sahrâ’nın ve çok kutsal olan Mescid-i Aksa’nın başka bir yere taşınmasını ve burada Yahudilerin üçüncü tapınağının inşa edilmesini istemektedir.

Mescid-i Aksa sandığımız Kubbet-üs Sahra, (Hz. Ömer Camii)’ya gelince;



Bugün Türkiye Müslümanları tarafından Mescid-i Aksa zannedilen sekiz köşeli Kubbetü’s-Sahra adlı mabed de Abdülmelik bin Mervan tarafından 687-691 yılları arasında inşa ettirilmiştir.

Türk Müslümanlar yaygın olarak yapının içindeki Muallak Taşı’nın havada durduğuna inanırlar.  Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde, Muallak Kayası’nı havada gören hamile kadınların hayretten, şaşkınlıktan ve dehşetten çocuklarını düşürdüğünü söylemiştir. Fakat şimdi Muallak Kayası’nın Müslümanlar tarafından havada durduğu düşünülse de Harem-ü Şerif’teki yapıların altında kaldığından gözükememekte, içine Kubbet-üs Sahra’dan inilebilmektedir. Haçlıların 1099 yılında Kudüs’ü Müslümanlar’dan almasından sonra Kubbet-üs-Sahra kiliseye çevrildi ve binada çeşitli değişiklikler yapıldı. Binanın kuzeyine Hristiyan din adamları için hücreler ilâve edildi. Kubbesine haç yerleştirildi, kubbenin altındaki mağaraya ikonalar kondu. 1187’de Selahaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü fethinden sonra Haçlılar döneminde yapılan değişikliklerin büyük bir kısmı kaldırıldı. 1927 yılında Filistin’de meydana gelen depremde önemli ölçüde hasar gören Kubbet-üs Sahra, Ürdün, diğer Arap ülkeleri ve Türkiye’nin katkıları ile yeniden tamir edildi.

Ahmet İNCEL 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.