MELETTİN KE-MAL

ABONE OL
18:20 - 01/10/2020 18:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

MELETTİN KE-MAL

 
Deniz Baykal’ı bir kaset ile götürüp yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nu getiren çevrelerin yeni görevlerinin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Çankaya’ya çıkarmak olduğu anlaşılmıştır. Bu çevreler zamanında da CIA memuru Kemal Derviş’i pazarlamış, Ecevit’in partisini böldükten sonra, AKP için iktidar yolunun açılmasını sağlamışlardı.
 
Çok demokrat bir lider olan ‘gönlü pamuk’ Kemal Kılıçdaroğlu, kulağına fısıldanan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adını, partisinin karar organlarından ve milletvekillerinden özenle sakladı. Başka bir aday çıkmasına da izin vermeyeceğini söyledi. Böylece demokrat bir lider nasıl olur, toplum da öğrenmiş oldu.
 
Kılıçdaroğlu çatı adayını kamuoyuna “laik, demokrat, birikimli, insan hakları savunucusu bir aydın” olarak sunma çabası içindedir. Hatta “tanıyınca seveceksiniz” gibi çocukça söylemlere bile sarılmaktadır. Bir insanın düşünce dünyasını belirleyen temeller aile çevresi, sosyal çevresi ve eğitim sürecidir. Bu kriterlere göre çatı adayın ne olduğu bellidir, ama verilen görev gereği Kılıçdaroğlu durumdan memnundur.
 
‘Yeni CHP’ söylemiyle ortaya çıkan Kılıçdaroğlu, 12 Eylül 2010 Halk Oylaması öncesinde “türban konusunu biz çözeriz” sözüyle, türbanın okullarda, tüm kamu kuruluşlarında ve TBMM’de anayasal yasağa karşın, serbest bırakılmasına neden olmuştu. Bunun yanında “genel af çıkartırız” söylemiyle de, halk oyunun evet çıkmasına katkı sağlamıştı. 21 Eylül 2010 tarihinde Berlin’de “laiklik tehlikededir diyemem, çünkü altını dolduramam” derken, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla kesinleşen AKP’nin ülkeyi yönettiğini unutmuştu. “Siyaset yapmayan tarikatlara ve cemaatlere saygılı” olduğunu ilan ederken, tekke ve zaviyeleri savunanları, buraları eğitim ve kültür kurumu olarak görenleri, Fethullah Gülen’e övgü düzenleri milletvekili yapmakta sakınca görmemişti. Atatürk’ün rozetini göğsünde taşımayacağını, ilkelerini savunmayacağını söyleyenleri ve siyasal İslamcıları CHP’ye kabul etmiş, bazılarını belediye başkanı bile yapmıştı.
 
Atatürk’ün partisinde Atatürk’e dil uzatanlar, ‘TR’ kodlu ajanlar, Dersim’i katliam olarak kabul edenler, özür dilenmesini isteyenler, Seyid Rıza’nın olmayan onurunun geri verilmesini isteyenler bulunmakta, Kürtçülük, ırkçılık, mezhepçilik yapanlar cirit atmaktayken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunlarla ilgili hiçbir yaptırımı olmamıştır.
 
TSK İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesinin değiştirilmesi önerilmiş, Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı’na bağlanması istenilmiş, TSK’nin etkisizleştirilmesinde rol oynanmıştır.  27 Mayıs 1960 Devrimi, darbe olarak görülmüş ve “27 Mayıs’ı yapanlar bugün utanıyorlar” söylemiyle, aymazlıkta ve utanmazlıkta yeni bir boyut yaratılmıştır. “Türkiye’ye demokrasi 1946’da geldi” diyerek, Atatürk dönemi ve CHP dönemi karalanmak istenmiştir.
 
Bir tarafta ülkenin bölünmesine yol açacak biçimde Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincenin kaldırmasını savunurken, diğer tarafta “bu ülkenin birliği, bütünlüğü konusunda hiçbir endişem yok” diyerek, ısrarla Tunceli’yi ‘Dersim’ olarak adlandırırken, her zamanki çelişkilere yenisi eklenmiştir.
 
Kemal Kılıçdaroğlu, Alman gazetecinin “Irkçı mısınız?” sorusuna, “zamanında öyleydik” yanıtını verirken, Atatürk milliyetçiliğinin ayaklar altına alınmasına olanak sağlamıştır. Batı’nın Libya’ya müdahalesinin ve AKP’nin bu konudaki tutumunun doğru bulunması ile Mısır’ı şeriatçılardan kurtaran harekatı, darbe diye suçlayarak AKP’yle birlikte ortak bildiri imzalanması, emperyalizmin emrini yerine getirmektir. Bu arada ülkesini uluslararası teröristlere karşı kahramanca savunan Beşar Esad ise zalim ilan edilmiştir.
 
Zamanında bunların hepsini eleştirdik ve Kemalizm’den sapma olduğunu bıkmadan yazdık, söyledik. Bu yüzden haksız eleştiriler de aldık. Bütün bunların ötesinde şimdi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği kişiye oy verilmesi istenmektedir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 24 Haziran 2014 tarihindeki grup toplantısında çatı adayının kimliğini şu sözlerle açıkladı: “Osmanlıcı ve Türk-İslam sentezi yanlısı.” Şimdi gerçek Atatürkçü ve yurtsever milletvekillerine, önerilen bu çatı adaya imza vermemeleri konusunda büyük sorumluluk düşmektedir. Kemal Kılıçdaroğlu’na bu çelişkileri soracak, yurtsever ve cesur CHP milletvekilleri yok mu TBMM’de?
 
Artık bu gelinen noktada sorun; çarpıtılmış İslamın üretim merkezi El Ezher Üniversiteli, Madımak Katliamından sonra “Allah’a şirk koşanları ateşle imtihan ederler” diyen Ekmeleddin İhsanoğlu değildir. Sorun böyle bir siyasal İslamcıyı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına öneren, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Sorun CHP’ye, Atatürk’e ve vatana ihanet içinde olan TESEV kurucusu ve dış güçlerin emrindeki, vatan haini Seyid Rıza’nın koynundaki Kılıçdaroğlu’dur. Sorun bunlara destek verenlerdir. Bu hainler görev başında kaldığı sürece, hem CHP, hem Türkiye Cumhuriyeti parçalanacaktır, bitirilecektir. Sorun siyasi gelecekleri uğruna, ülkedeki bu karanlık gidişe sessiz kalanlardır. Bu ekibin CHP’den en kısa sürede gitmesi için eylem yapmak, kampanyalar açmak gerekliliği vardır. Ancak bu ekibi gönderirken, yerlerine geleceklerin bu ekip gibi olmaması için çok dikkat etmek gerekmektedir. Eskisine benzeyen yeni bir genel başkan olmaması için, bilinçli hareket edilmelidir.
 
Kılıçdaroğlu son Diyarbakır gezisinde “Günümüzün CHP’si 1930’ların CHP’si değildir. Biz Yeni CHP’yiz. Dünya değişiyor, biz de değişiyoruz. Demokrasi ve özgürlüğü savunuyoruz” demiştir. CHP’nin ve ülkemizin kurucusunun dönemini eleştiren Kılıçdaroğlu’nun o koltuğu bir an önce bırakması gerekmektedir. Bu sorun karşısında Mustafa Kemal’in askerlerine ve Atatürk gençliğine büyük görevler düşmektedir.
 
Bütün bu söylem ve eylemlerinin sonunda da, bir siyasal İslamcıyı dayatıp,  Ekmeleddin Ekmeleddin diyerek, özellikle CHP’ye oy verenleri melettin Ke-mal. Adınız vatan şairimiz Namık Kemal, emperyalizme ilk kez ders veren büyük önderimiz Mustafa Kemal gibi değerliydi. Ancak bu yaptıklarınızdan sonra, adınızın değeri kalmadığı gibi, Melettin Ke-mal olarak anılacaktır. Hiç vakit geçirmeden hemen CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılmanız hem parti için, hem Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra o koltuğa oturmak bilgi ister, cesaret ister, yürek ister, devrimcilik ister. Bu özellikleri bulunmayan ilkesizleri, o makama taşımamak gerekir. En kısa sürede gereğini yapmanızda, CHP ve Türkiye açısından sayısız yararlar bulunmaktadır.

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.