MEKTUBUNUZ VAR

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Ne zaman mektup kelimesini duysam veya okusam babamı ailemi düşünürüm. O dört gözle beklenen postacı yolu. Zaman zaman nostaljiyi unutturmamak adına el yazısı, pul yapıştırılmış mektup zarfları kullansak güzel bir duygu olur, diye düşünüyordum.

Ama gazeteci, yazar, milletvekili Mustafa Balbay’a yazılan mektuplar gibi zorunlu olacağı aklımdan geçmezdi.
O Mektubu Yazan Bendim adıyla Cumhuriyet Kitaplarında yayınlanan kitabında okurlarına Silivri’den Türkiye’yi anlatıyor.
Batı Avrupa’da dernekler toplantılar düzenliyor, uzmanlar getiriyor, biz yurtdışında yaşayanlara Türkiye’de neler oluyor sorusuna cevap vermeye çalışıyorlar. Böyle toplantılardan önce veya sonra bu kitabı mutlaka herkes okumalı.
Yazar 30.000 mektuptan seçerek derlemiş. Bir alman dostum Türkler sizi görünce mektubuna sevindiklerini söylerler, ama cevap yazmazlar, demişti. Almanya’da kime yazsanız mutlaka iki satır bile olsa cevap alırsınız.
Demek ki her konuda olduğu gibi önyargı genellemeye sebep oluyor.
Milyonlarca okurlarıyla paylaşarak böylesine anlamlı, önemli bir şekilde cevap verilmiş bu derleme ile. Bir seminerde yazar, öğretmen can dost Gültekin Emre edebiyatımıza girmiş mektup derlemesi olmadığından şikâyet etmişti. Bu kitapla edebiyata girmiş bir değer görülüyor. Genç birçok yazar bunu örnek alacak, devamı geliyor. Nitekim geçen hafta Zeynep Altınok’un babasından gelen mektupları derlediği kitabı yayınlandı.
Mektuplar çok geniş bir toplumun aynası, insan manzaralarını içeriyor. Çocuk, genç, kadın erkek, hür hükümlü, çalışan işçi ve emekli her kesimden yazılmış.
Yazmaya karar verenler özgürlüğe doğru bir temel taş olmayı seçmişler, cesur insanlar.
Aralarında yazarlarsa kafalarına cop iner, diye korkan adını mektuba yazmayanlar da var elbette, haykırışları sessiz kalıyor.
Kendileri hür iken vicdan azabı çeken, özür dileyen, haksızlığa isyan edenlerin sayısı oldukça kabarık.
Mektuplarda en fazla alıntı yapılan şair Nazım Hikmet Ran.
Çoğu mektupların Pazar günü yazıldığı görülüyor.
 iltergh-04-03-a.jpgBilhassa gazeteci olmak isleyen gençlere Bal Bey’in nasıl yardım ettiği, yol gösterdiğine şahit oluyoruz.
Umutsuzluğa kapılan içi sızlayan, üzülen okurların Silivri’den yazdığı kitaplarla yeniden içlerinde umut yeşeriyor.
Dışarda olanların birçoklarından daha fazla topluma faydalı olan, önemli konuları gündemde tutan bir milletvekilini okuyoruz.
Mustafa Bey’i Silivri’de ziyaret eden bir Aydın milletvekili çok üzüldüm, Balbay beton ve nem kokuyordu, demişti. Çok gecikmeden gelen cevap gençlere ışık umut, cesaret ve güç verdi.
“Beton benim irademdir, kararlılığımdır, nem de içimde yaşattığım toprağın bereket kokusudur, umutlarımdır.”
Hapiste olan gençlerin yazdığı mektuplarda belli bir süre cezadan sonra onları topluma kazandırma amacıyla cezaevlerinin meslek okullarına çevrilmesi gerektiği anlaşılıyor. Pişmanlık duyan bu gençlere, suçlu doğmadı hiç bir bebek anlayışıyla yaklaşıp psikolojik yardım verilmelidir. Almanya’da böyle çalışmalar uygulanıyor. Ama kanaat öncüleri gündemin yoğunluğunda tutukluları unutmamalı. Eski başkonsolosumuz Mustafa Pulat’ın Berlin’de başlattığı kitap ve gazete toplama, hapishanelere ulaştırma işlevi devam ediyor mu, bilmiyorum. Türkiye’de tutukluların arzu edip alamadıkları kitapları ulaştıracak bir organize gerekir. Zira en çok rica ettikleri kitap elde etmek. Haydi, halkımızın okumadığından şikâyet edenler iş başına!
Silivri’den aldığı bir mektupta şu cümleler geçiyor.
“Siz aklınızı, bilginizi ve tecrübenizi, o muhteşem kaleminizde, cesaretinizle birleştirip, ülkemizin geleceğini ödüllendirecek bir aydınsınız.”
Teröristlerin arkasında koşan, Afganistan dâhil birçok ülkeye görevli giden, ölümünden önce terörist olarak suçlanan üst kademeli şahsın yazdığı mektup içinde çok bilgi ve seyahat notları ile dikkat çekiyor.
Herkesin herkese, zaman zaman küfreder gibi kullandığı sayın
kelimesi mektuplarda pek geçmiyor, bunu ben çok olumlu buldum. Türkiye’de sanki herkesin bir adı da SAYIN gibi sözde geçiyor. Bir yazar köşesinde, kitabında okurlarına öğretmen olabiliyorsa iyi bir yazar demektir. Gençler yazarın Öğretmenler Günü’nü kutluyorlar, İçindekiler beş bölümde sıralanmış:
1. Gençlerin mektuplarından
2. 2009-2010 mektuplarından
3. 2011-2012 mektuplarından
4. Cezaevlerinden gelen mektuplarından
5. Güvercin kanadında gelenler.
Yazarın 361 sayfalık kitabın önsözünde belirttiği gibi yaşadığımız döneme, toplumun içinde bulunduğu psikolojiye ayna tutabilecek mektupları seçip tekrar benzerlerinde eleme yapmış.
Balbay’ın mektup okuyan fotoğraflarını izlerken bir derinliğe, bir sessizliğe bürünüyordum, sanki büyülenmiş gibi.
Çocuğuna hapisten telefon edemeyen, bu nedenle yazardan telefon kartı isteyen, bir çift spor ayakkabısı veya harçlık isteyen tutuklulara yardımseverlerin sahip çıkacağına inanıyorum.
Yazar kitabın sonunda teşekkür mektubunda tarihin bu mektupları aldığı dönemi nasıl yazacağını özetlemiş.
Okur mektupların her birinin karanlığa, korkuya karşı birer ışık uyandırdığını hissediyor. Her mektup kendisine uzatılan bir el idi. Hep toplumun içinde, yol göstermeyi görev bilmiş bir gazeteci, uzanan bu elleri bu kitapla tutmuş, yanıt vermiş.
Sevgili okurlarım, bu kitabı okumakla ihmal edilen sanat dalı, yazın sanatı mektup için zaman ayırmış olacaksınız. Zenginliğinize bir zenginlik daha katacaktır. Berlin’de Gökkuşağı Kitabevi’nde bu kitabı bulabilirsiniz. Bütün Avrupa’da kitapseverlere Türkçe hitap eden kitabevleri olduğunu tahmin ediyorum.
“Seni okuyunca, insana ait bütün duyguları doruklarda yaşıyoruz. Hele de UMUT. Ne zaman kendimizi çaresiz ve kötü hissetsek, sen yolumuzu aydınlatıyorsun. İyi ki varsın.”
İçten, candan gelen bu sıcacık sözle bitirmek her yazara nasip olmaz.
İyi Okumalar !
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Tanıtılan ve tavsiye edilen kitap:
Mustafa Balbay, O Mektubu Yazan Bendim, Cumhuriyet Kitapları,
www.kitap-cumhuriyet.com.tr

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.