MANZUMUN TEDAVİ GÜCÜ II

ABONE OL
18:20 - 01/10/2020 18:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

MANZUMUN TEDAVİ GÜCÜ II          

Bu konuyla ilgili yazdığım birinci bölümde özet olarak, şiir ve edebiyatla ilgilenmenin ruh sağlığını koruma ve ruh sağlığı bozulmuş olanları da tedavi gücünü anlattım.

Şu anda dünyada cereyan eden savaşlar, bilhassa Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı zor durumda başka konularla uğraşmayı imkânsız hale getiriyor. Buna rağmen sağduyulu davranma daha da önem kazanıyor. Yurtdışı Türkleri yaşadığı ülkelerde normal hayata ayak uydurmak zorunda. Ailelerin bir kısmı orada, sevdiğimiz güzel insanların bir gün sığınmacı durumuna düşmesine engel olma, her düşünen aydın insanın görevidir.
Ekim ayında yağmurlu bir gün. İnternet ve telefon bağlantısı yok. Yarısı sararmış yaprakları kayın ağacının perdelediği evin badanasının kiremit renge boyandığını farkediyorum.
Birazdan yağmur dinecek, güneş doğacak insanlar hafta sonu alışveriş için evlerinden çıkacak.

Krizlerde, cevabını veremediğimiz sorular karşısında cevabı, çözümü için gereken önerileri okuduğumuz kitaplarda buluruz.
Güncel bilimsel araştırmalarda yaşam için nefes alma gibi insan beyin ve kalbi için de iyi insan ilişkileri gerek. Birlikte sevinmeyi, mutlu olmayı, empati duygusunu kaybeden insanların kalbi kararıyor. Karanlıkta yol bulunmayınca sağa sola saldırıyor, ruh sağlığı bozulan insan bu.

Şiir ruhumuzda bulunan güzel duygulara adeta kanat veriyor, uçuruyor. Yalın ayak deniz kenarında kumda ayak izlerini takip edip, tuzlu havayı teneffüs ederken gördüğüm bir zeytin ağacı.
Denizden çıkar çıkmaz gölge yapan bir şemsiye iken kurudu.
Ağacın güzelliğini keşfedip, hoyrat davranıldığı için gazetede ona mektup yazınca artık o güzel mekânda hiç yalnız kalamıyorum, ağaç kuru ama hâlâ gölgesi var. Kuşlar üstüne konuyor. İşte o ağacın altında Margaret Fischback Powers’in Kumdaki Ayakizleri şiirini okumak gerek. Denizin müziği ılık rüzgârla daha fazla anlam kazanıyor.

Karanlıktan korkan bir yetişkine veya yatağının altında bir şeytan olduğunu düşünerek uyuyamayan bir çocuğa dua etmek yardım eder. Cesaret verir, yalnız olmadığı duygusu ile sakinleşip uyuyabilir. Okuma, bir hikâyeyi dinleme fantazi dünyasında resimlerle aydınlık bir ortam sağlar. Kitap okuma çocukları okumaya alıştırır, artık kendisi okuyamayan, gözünden rahatsız olan yaşlılar için de günümüzde çok önem kazanıyor.

Makalesinden okuyarak ilhâm aldığım Dagmar Maria Marth biyoloji ve spor dallarında yüksek tahsil yaptı. Dans ve tiyatroya aşıktı. 
                           
1985 yılında geçirdiği bir kazada bir kolunu ve bir bacağını kaybeder, ama hayata bağlılığını doktorları, karşılaştığı ve çevresindeki iyi insanların yardımıyla kaybetmemiş. Ses, dil konuşma dalında tekrar üniversite öğrencisi oluyor. 2006 yılından beri yeniden tiyatro sahnesinde, sınırsız ülke edebiyatta diğer insanlara, bilhassa takma organlarla yaşam mücadelesi veren insanlara verdiği umut ve cesaretle yaşamlarına olumlu renk katıyor.

Manzum insan yaşamının sonuna kadar yoldaş olur. Hiç bitmeyen, hep yeni projelere açıktır. Mutlu eder, sonsuza kadar devam etmek ve ettirmek insanın elindedir, diyor.
Terapi yaparken kendisine her gün üç sayfa yazı yazması tavsiye ediliyor. Terapi olarak başladığı yazma sanatını 2006 yılından beri tiyatroya uyguluyor, dergilerde makale yazarak edebiyatın, şiirin tedavi gücünü anlatmıyor, yaşamına uyguluyor.

Sol memenin altındakini karartanlara ondan önce yardım edilmediyse, toplumda aydınım diye geçinenler hata yapmıştır.
Terörist olan insanların neden olduğunu, geçmişte yapılan hataları önce aileden başlayarak toplumu sorgulamak gerek.
Artık küreselleşmede yapılan hatalardan tek bir ülke, tek bir insan kendisini koruyamaz. Bir bütüne uyum sağlama yeryüzünde, gezegen üstünde yaşayan insanlar bir bütünü teşkil ediyor.
Okuduğum bu makalede doğu batı kültürü manzumu diye ayrılmamış. Hem doğudan hem batıdan şair ve yazarlardan alıntılarla örnekler verilmiş.

Ülkede barış olmadan dünyada barış olmayacağını gösteren büyük lider, her ülkeye nasip olmaz. Türkiye’de bunun farkında olan yurtseverler dünyaseverlerle birleşerek, en doğru yolu bulacağına inanıyorum. Şiddete şiddetle cevap vermemek insanlığa verilen en büyük sorumluluktur. Türkiye halkı kışkırtmalara soğukkanlı davranıp, hükümetin askerleri ateşe atmasına izin vermemelidir. Sorumluluk ve durumun vahim olması partizan düşüncelere yer vermenin çok büyük hata olacağını gösteriyor.

Barış içinde, hoşça kalınız!
 
İlter Gözkaya-Holzhey  

Emekli Öğretmen                                            

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.