“MANİSA’NIN ÜZERİNE TAŞ YAĞIYOR”

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“MANİSA’NIN ÜZERİNE TAŞ YAĞIYOR”

Manisa, doğası, sanayisi, tarımı, turizmi, tarihi ile marka kent olma yolunda.

Manisa, dünyaca ünlü şirketlerin yatırım merkezi olan sanayi şehri. Manisa, bereketli ovası ile tarım şehri. Manisa, eski uygarlıklara ait kalıntılar ve şehzadeleri ile tarih şehri.

 Manisa, Spil’e sırtını dayayıp, ovasının içinden salınarak akan Gediz ile “cennetten bir köşe”. Manisa’nın organik tarım için gecesini gündüzüne katan Valisi, Kaymakamları, Tarım İl Müdürü var. Manisa’yı marka kent yapmak isteyen Belediye Başkanları var. Manisa’da ürettikleri ürünleri dünyaya pazarlayan sanayicileri var. Manisalıya hizmet veren esnafları var. Manisa’da, sanayisi, tarımı, doğası, hayvancılığı, tarihi değerleri ile insanca yaşanılan bir şehir olarak korumak isteyen Manisalılar var.
…Manisa’da görüntü ve gürültü kirliliği yaratan taş ocakları da var. Yoğurtçu Kalesi’ni tehlikeye sokan, …Çobanisa, Emlakdere, Kayapınar, Gürle’de evlerin, tarım alanlarım üzerine toz bulutu yayan TAŞ OCAKLARI’ DA var. 
 
MANİSA’DA TAŞ OCAKLARI TEHLİKE SAÇIYOR.

Şüphesiz her ülke kum, mıcır, ağaç gibi ihtiyaçlarını gidermek için devletler ilgili kurumları oluştururlar.  Kum, mıcır, ağaç ihtiyacı nedir?  Kum, mıcır nereden temin edilir? Bu kurumlar bilimsel çalışma yaparlar. Yerleşim, tarım, orman alanları ve doğa dikkate alınır. Ocaklarının sonlanmasından sonra doğa ile uyumlu hale getirilmesi bir zorunluluktur.

 YOĞURTÇU KALESİ GİTTİ GİDİYOR
Manisa tarihi yerlerinden biri olan 900 yıllık Yoğurtçu Kalesi yanı başındaki taş ocağı çalışması ile tehlikeye sokuluyor. 
Manisa’da; Çobanisa, Emlakdere, Kayapınar, Gürle’de tarım arazilerinin, evlerin, ormanlık alanın üstüne taş ocaklarından “toz yağıyor”.

Manisa doğamızın dengesini, görüntüsünü bozan, tarım ve yerleşim alanlarımıza zarar veren taş ocaklarından ivedilikle kurtulmalıdır.

DOĞA VE DUA

İnsanlar ilk inançlarını, “ilk tanrılarını” doğa ve ağaçlardan seçtiler. İlk insanlar faydalandıkları doğa ve bitkilere saygı göstererek, “kutsal sayarak”, koruyarak birlikte yaşama gerekliliğine inandılar.

İNANARAK YAŞAMA

Orta Afrika ormanlarında yaşayan Mbuti Pigmeler, avcılık, bitki ve hayvanlarıyla beslendikleri orman, bizim hayatımızdaki “Tanrı” derler. Pigmeler, ormanı hoşnut etmeye dönük festival düzenler.
“Orman ana ve babadır, çünkü o verir bize muhtaç olduğumuz her şeyi… Yiyecek, giyecek, barınak, sıcaklık ve şefkat… Ormanın çocuklarıyız biz. O ölürse biz de ölürüz” (D.G. Bates-E.M. Fratkin, “Cultural Anthropology”, 1999, s. 388).
Mbuti Pigmeler; Kültürel, ahlaki bir tutum içinde bugün de insan gibi yaşamlarını sürdürüyorlar.

ORMANA TAPAN İLK İNSANDAN ORMAN YAKAN İNSANA

Kuran’da ağacın ilahi lütuf ve kudretin eseri olarak yaratıldığı belirtilerek birçok canlının ağaç olmaksızın yaşayamayacağı gerçeğine dikkat çekiyor. İslam inancına göre Müslüman ülkelerde doğaya saygı ve çevreye duyarlılık ne durumda? Biliyorum ki, Bunun cevabını ararken duyarlı insanlarımızın içi sızılıyor.  

İnsanlıktan çıkmış, elindeki sermayesini güç olarak gören, doğaya hükmeden anlayış insanlığı felakete sürüklüyor.

DOĞA VE İNANÇLAR

Tüm inançlara göre; … Hurma, nar, üzüm, incir, zeytin ve çam ağaçları korunması gereken kutsal değerlerdir.
İnsanlığın var oluşundan bu güne tüm inançların ortak özellikleri doğa ile bütünleşerek birlikte yaşamaya inanmalarıdır. Yer, gök, su, ağaç bir bütün olarak doğaya saygıları ve bağlılıkları aynıdır.
Günümüzde bazı uluslar ülkelerinde bilimsel öğretileri temelinde, bazıları inançları gereği doğa ile uyum içinde yaşamaya devam etmekteler.

İSLAM VE DOĞA

 Kuran bir hadisinde en iyi sadakanın canlıya su vermek olduğunu belirtmiş. Su ve ağacın önemine dikkat çeken İslam inancının müminleri olarak Türkiye’nin doğasını ne hale getirdiğimizi birlikte düşünelim mi?

İnançlara bağlılık, insan- doğa ilişkileri, doğa inancı, çevresel değerler insan ahlakı temelinde ele alınmalıdır.

O nedenle Pigmelerin yaşamlarını bir kez daha hatırlayalım. Doğanın bir parçası olduğumuza inanmalıyız. Doğaya tapmak değilse de onu taparcasına sevmedikçe insanlığın gelecekte varlığını sürdürme şansı olur mu?

Hadi hayırlısı…

Ali Gültekin

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.