LİDER, DİKTATÖR VE SOYTARI!

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Tarih toplumları yönetenlerin yönetme iradesi, biçimi konunda hüküm verir. Ama bu hüküm doğal olarak herkesin ittifak ettiği konu olmayabilir. Birine göre iyi diğerine göre değerlendirilir.
Diktatörlük ve soytarılar tarihi de bazı kıstasa göre belirlenir.

Diktatörlük ve soytarılık nedir?

Bakın; Diktatör dikte eden kimse demek. Böyle bakıldığında, dilimize buyurgan diye çevrilebilir.
Yani;
– Tartışmadan hoşlanmaz.
– Ağzından çıkan her sözü “hikmet” olarak görür.
– Eleştiriye tahammülsüzdür.
– Zaten bir zaman sonra çevresinde onunla tartışmayı göze alabilecek kimse kalmaz.
– Eleştirinin en küçük dozu bile bu çevrede yer bulamaz.

Bir an gelir, diktatörün çevresinde sadece şakşakçılar, dalkavuklar ve soytarılar kalmıştır.
Bu onun zaten yerinde olmayan akıl sağlığını daha da bozar.
Diktatörleştikçe yalnızlaşır, yalnızlaştıkça diktatörleşir.
Bu yalnızlaşmada diktatör ve soytarı birbirine karışır.
Kimin diktatör kimin soytarı olduğu ayırt edilmez olur.

Diktatör ve soytarı ilişkisini Charlie Chaplin Diktatör adlı filminin en güzel anlatmıştır.
Diktatör adı Soytarı da olabilirdi.
Hitler orada soytarı olarak gösterilmiştir. Saçları, bıyığı, deli bakışları ve davranışlarıyla o gerçekten de rol yapan bir soytarıdan farksızdır.

Saçsız ve bıyıksız Mussolini de öyledir. Çünkü mesele saçta ve bıyıkta değil, davranıştadır.
Diktatörün akıl sağlığının bozukluğundadır.

Ciddi ve ürkütücü görünüşünün ardındaki zavallılığındadır.

Çevremizde genellikle sabah saatlerinde ortaya çıkan deliler vardır.
Ne deliliğinin ne soytarılığının farkındadır.

Sanki ilahi bir güç tarafından görevlendirilmişçesine, gelip geçen arabaları el kol hareketleriyle yönlendirme çabasındadır. Yüzündeki ve davranışlarındaki ciddiyete karşın ve belki de özellikle bu nedenle o bir soytarıdır.

Sanırsınız bütün bir yaşama yön verecek kadar kendini yücelerde gören bu zavallı deli, aklını kaçırmamış ya da akıl sağlığı zaten bozuk olarak doğmamış olsa, karşımıza bir diktatör taslağı olarak da çıkabilirdi…

Soytarıyla komedi sanatçısı arasındaki fark, soytarının ölçü tanımazlığındadır.
Soytarı ve diktatör arasındaki benzerliklerden biri de buradan geliyor olabilir.
Soytarı güldürmek için her türlü şaklabanlığı dener.
Diktatör için de akıl ve mantık tutarlılığı diye bir zorunluluk yoktur.
Tehditle sonuç alamadığında yalana başvurur.
Dün söylediğini bugün yadsıması olağan şeydir.
Gerekli gördüğünde kendini acındırmak için yalvarmaktan utanmaz.
Her şeyi yalan dolandır.
Görünürdeki hedefi ne olursa olsun, asıl sorun, kişiliğindeki doyumsuz buyurganlık hırsıdır.
Bu ise delilik değilse bile ciddi bir kişilik bozukluğu, diktatörün konumu bakımından da toplumlar için tehdit oluşturan bir tehlikedir.

Ben bir diktatördeki ve soytarılardaki kişilik bozukluğunun görüntülerini her gün okuduğum gazetelerde TV haber programlarında, tartışma programlarında görebiliyorum.

Söylediği her cahilane söz sanki bir Tanrı kelamı, bizlerin ve ülkenin kaderini yönlendiren tartışılmaz öngörüler, saptamalar ve direktiflerdi.

Bugün bu ülkede herhalde hiç kimse, sözünü ettiğim komedi filmlerindeki deli bile o diktatörün yerinde olmak istemez…

Bütün diktatörlerin kaçınılmaz sonu giderek soytarılaşmak, sonunda da tarihin çöplüğünde layık oldukları yeri almaktır.

Peki ya gazetecilerden diktatör, soytarı çıkar mı çıkar tabi ki!
Ya akademisyenlerden? Onlardan da çıkar. Gazeteler, TV’ler en iyi gösteri yeri değil mi ki!

Kimin akıllısı, kimin diktatörü, kimin soytarısı belli değil. Ama belli olan bir şey var ki o da herkes bir başkasını, kendi aklına kişiliğine ve çıkarına göre algılıyor. Ne diyelim ki!

Siz siz olun da diktatörle soytarıları gerçek liderlerle karıştırmayın olmaz mı?

GüNüN SöZü: Kişinin akıl sağlığı söylediği ve yaptıkları ile anlaşılır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.