KUŞATILMIŞ TÜRKİYE (2)

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KUŞATILMIŞ TÜRKİYE (2)

Geçen yazımızda belirttiğimiz gibi rakipsiz kalan emperyalizmin lideri ABD, dünyadaki, özellikle de orta doğudaki yeraltı kaynaklarına el koymak için yenidünya düzeni kurgusuyla çeşitli projeleri uygulamaya koyduğunu örneklerle belirtmiştik.
ABD’de kurgulanan, Türkiye’de uygulamaya konulan AKP Projesi, Batının ve ABD’nin orta doğudaki yeraltı kaynaklarını ele geçirme saldırısının senaryolarından biridir.
Emperyalizmin lideri ABD, bir ülkeyi işbirlikçilerinin katkısı olmadan sömürü sınırlarına katamayacağını deneyimleriyle öğrenmişti.
Vietnam’da, uğradığı yenilgi ABD’nin, unutmadığı bir dersti.
Vietnam’da, Kamboçya’da satın aldığı işbirlikçilerin ihanetine rağmen o ülkeleri ele geçirememişti.
Küba’ya ve Fidel Castro’ya gücünün yetmemesi, Küba halkının ülkelerine ve liderlerine bağlılıklarındandır.
Şili’de, Arjantin’de, Nikaragu’da, Peru’da, Venezüela’da askeri darbelerle binlerce aydını, yurtseverleri, solcuları işkenceye, tutsaklığa ve de ölüme mahkûm etmelerine rağmen o ülkelerin demokrasiye inanan halkları direnmiş ülkelerine demokrasiyi tekrar getirmişlerdir.
ABD, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde Amerika’nın Türkiye’deki sivil ve asker oğlanlarına yaptırdığı darbelerle Türkiye’ye ağır bir bedel ödetmiştir.
Ülkelerin iktidarları küresel kapitalizme mideden bağlı olsalar bile, halkın bilinç düzeyinin ekonomik düzeyini aştığında bu bilinçlenmenin sömürü düzeni için tehlikeli olacağını bildiklerinden yandaş iktidarları bile gözden çıkartırlar, çıkartmışlardır.
Batı, İslam ülkelerinde aynı dine inanan milyonlarca Müslüman’ın birbirini katletmelerine sadece göz yummaktan öte kardeşin kardeşi katletmesinin sorumlusudurlar.
Irak’ta, nükleer silahlara karşı savaşma kurgusunu ABD-İngiltere ortaklığında yaşama geçirilirken Irak’taki mezhep ve etnik ayrılıklarından yararlanmıştır.
Ama asıl ittifak, Osmanlı’dan beri Truva Atı rolü üstlendirilen Kürt aşiretleri ile olmuştur.
Bu aşiret reisleri soğuk savaş dönemlerinde Sovyetler Birliğine yaslanmış, Sovyetlerin dağılmasından sonra ABD’nin çıkarlarıyla bütünleşmiştir.
ABD, doksanlı yılların başında hazırladığı AKP, Türkiye projesi olarak ilk sınavında; 2003’te Irak’a asker gönderme tezkeresinin muhalefetin ve AKP içindeki Milli Görüşçülerin Hayır oyu ile reddedilmesi ile başarısız oldu
Bunu fırsat bilen ABD, Türkiye’deki karşıtlarını (asker, sivil yurtseverler, aydınlar, medya ve gazeteciler) saf dışı edilmeleri konusunda AKP’ye destek verdi.
Darbeleriyle kuşku duyulan TSK’nin, o dönemlerdeki genel yapısı ile genç subaylar, bağımsız ve laik bir Türkiye görüşündeki generaller sayısal olarak çoğunlukta olduğu için AKP, radikal bir tasfiyeye cesaret edemedi.
Önce devlet kadrolarında kadrolaşmayı başlattı.
İmam Hatip ağırlıklı ama daha çok siyasal İslam militanı olan kişileri önemli yerlere yasal engellere rağmen ya vekâlet taktiği ya da hülle yoluyla atamalar yaptı.
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla yargıya, üniversitelere siyasal İslam yandaşlarını devletin en alt birimlerine kadar engelsiz atamalarını yaptı.
AKP, yenidünya düzeni projesinin bir parçası olarak görevlendirilirken iki görev üstlenmişti
1-Türkiye içindeki görevi
2-İslam ülkeleriyle ilgili görevi
Türkiye içindeki asıl görevi, bağımsız, laik, hukuk devleti Türkiye’yi Ilımlı İslamcı bir rejime dönüştürmeye engel olabilecek kişi ve kurumları etkisizleştirmekti. 
Ergenekon, Balyoz, Casusluk adıyla açılan davalarla TSK Ilımlı İslam’a biat ettirilmesi hedeflendi. 
Başbakanın: ”Ya biat edeceksin ya da bertaraf olacaksın!” Tehdidini yönettiği aydınlar, bağımsız, yansız medya, çağdaş, laik demokratik toplum örgütleri, kanıtsız, yasaları çiğneyerek, anayasayı hiçe sayarak toplama kamplarında rehin alındı.
35 CİA ajanı ve bir ABD savcısı Ankara’da AKP iktidarına yol gösterdi.

Medya birkaçı hariç hepsini Ilımlı İslamcı AKP’nin yayın organı durumuna getirildi. 
Biat etmeyenleri işlerinden attırdı, hızını alamadı çoğunu asılsız gerekçelerle hapsettirdi.
Yargı siyasallaştırıldı ve AKP’nin arka bahçesi durumuna getirildi.
Kurtuluş Savaşında, az sayıda da olsa ayrılıkçı Kürt aşiretleri İngiltere yanında yer almışlardı. 
Cumhuriyet döneminde, gerektiğinde şeriat bahanesiyle, gerektiğinde özerklik bahanesiyle Cumhuriyet rejimine isyan görevi üstlenen ayrılıkçı Kürtlerin devamı olan PKK AKP ile Ilımlı İslam projesinde uzlaştılar. 
Türkiye yurttaşlarından, meclisten hatta AKP milletvekillerinden saklanan ödünlerle ayrılıkçı Kürtlerin desteğini ve oylarını alarak hem iktidarını sürdürmek hem de otoriter devlet başkanlığı koltuğuna oturmak karşılığında Türkiye’nin bölünmesi için uzlaştılar.

İslam Ülkeleriyle ilgili görevini daha kolay başaracağını varsaydılar.
Birinci Dünya Savaşında İngilizlerin himayesinde Arap çöllerinin kumlarında çubuklarla sınırları çizilen devletçiklerin, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş, laik hukuk devleti yapısından kendi gelecekleri açısından hoşnut olmadıkları biliniyordu.
ABD korkusundan İsrail’e tavır alamayan krallarından, başkanlarından hoşnut olmayan Arap halkı için düzenlenen Van Munit senaryosu ve Mavi Marmara gemisinin Gazze’ye insani yardım bahanesiyle İsrail’in kararlılığını test edeceklerdi.
İsrail, seyirci kalırsa, Türkiye hükümetinin cesareti bir zafer sayılacaktı.
Ama İsrail, bu senaryoya izin vermeyeceğini, engel olacağını açıkça duyurmasına rağmen, Geminin Gazze’ye gönderilmesine karar verildi. 
Seçilen kurbanların İsrail askerlerince öldürülmesi Erdoğan’a bir sempati duymalarını sağladı. 
Başbakan, bu sonucu bildiğinden bu yolculuğa katılacak olan AKP milletvekillerinin son anda gemiye binmemeleri ile bu girişimin bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştı.
Arap halklarının içlerindeki Yahudi düşmanlığı nedeniyle Erdoğan’a sempatiyle bakmaya başlamıştı.
Arap Baharı diye Arap Halklarının isyan hareketleri ile ABD’nin projesi uygulamaya konuldu. 
Arap ülkelerinin demokrasiye kavuşacakları aldatmacasıyla iç savaş başlatıldı.
Başta, Libya’nın NATO güçlerince bombalanmasına tepki gösteren Başbakan, iki gün sonra isyancılara bavullarla para göndermiş, elinden ödül aldığı Kaddafi’nin linç edilmesine katkı sağlamıştı. 
Mısır’da Müslüman Kardeşlerin iktidara gelip, şeriat yasaları ile Mısırdaki Hıristiyan halkı yok sayması, kızların dokuz yaşında evlenmelerinin sağlanması ABD’yi rahatsız etti. 
Mursi’ye karşı başlatılan halk ayaklanması Mursi’nin göreve atadığı General Sisi yönetime el koyarak Mursi’yi ve Müslüman Kardeşler iktidarına son verdi.
Müslüman Kardeşlerin görüşleriyle özleşen Erdoğan sıranın kendisine geleceği korkusuyla panikledi 
Kontrolünü kaybederek ABD’ye, AB’ye saldırmaya başladı.
ABD, beysbol sopası ile verdiği ”haddini bil” uyarısını göremedi.
Gezi direnişinde diktatörlerin yolundan gitmesi, Suriye’ye Irak benzeri bir saldırıda ısrar etmesi, Esad’a karşı El Nusra, IŞİD, El Kaide teröristleriyle ortak hareket etmesi ABD ve AB’de rahatsızlık yarattı.
El Nusra’nın Reyhanlı katliamını Şii’lere ve Suriye’ye yüklemeye çalışması inandırıcı olmadı.
IŞİD militanlarının Türkiye’de eğitildiği, yaralılarının Hatay’da tedavi edildiği kanıtlandı.
19 Aralık rüşvet ve yolsuzluk rezilliği Siyasal İslam’ın dini araç olarak kullanarak hem iktidarını hem de servet edinmede her yolu denedikleri belgeleriyle ortaya çıktı. 
Başbakan kendini ve ailesinin geleceğini korumak için kendi oluşturduğu yargıyı, kendi kadrolaştırdığı güvenlik güçlerini görevden alarak Türkiye’nin değerlerine, aydınlarına birlikte kurduğu kumpaslarla ortağına saldırarak kurtulacağının hesabını yapıyor.
Artık AKP’nin ittifak kuracağı tek kişi PKK’nın lideri Öcalan desteğini alabileceği tek siyasi parti ise PKK’nın yeni siyasal oluşumu HDP’dir.
Suriye’de desteklediği, beslediği ve silah yüklü TIR’larla silahlandırdığı IŞİD Suriye’deki Şii katliamlarını Irak’ta sürdürmek için Türkiye’den aldığı silahlarla Türkmenleri katletti.
Musul’u işgal etti, Musul Türk Konsolosluğunu basarak konsolosu ve görevlileri rehin aldı.
Erdoğan’ın yolsuzluklarına, baskılarına karşı onu desteklemek için kefen giyenler, Irak’ta Türkmen katliamında inlerinden çıkamadılar.
Osmanlılık düşleriyle Türkiye’yi dünyada istenmeyen ülke konumuna getiren Dışişleri Bakanı her şey kontrolümüzde derken ”İŞID’ın Irak’a gireceğini bildiği halde önlem almaması, İŞID ile birlikte bir Türk ve Şii kırımının” itirafı mıydı?
Yoksa Büyük Ortadoğu Projesi gereği Kuzey Irak’ı Barzani’ye bağlayarak laik Türkiye’yi tam bir kuşatma altına alma amacının bir parçası mı uygulandı?
Türkiye, içeride AKP-PKK ile kurulan ortaklığın bedeli Öcalan’ın kırk bin insanın ölümünden artık sorumlu tutulmaması, gelecek yıl meydanlara çıkıp Doğu’da özerk Kürt Devletinin kuruluşunu kutlayacağı HDP tarafından ilan edilmiş, AKP’den bir itiraz gelmemiştir.
Soma’da yandaş işletmeciyi korumak için bir ay önce olacakları ortaya koyan CHP’nin araştırma önergesini reddeden AKP ölen 301insanın ölümünden sorumludur.
Irak’ta Türkmenler katledilmişken, Türkiye’nin Musul Konsolosluğu ve görevlileri rehin alınmışken, başbakan sorumsuzca Rize’de kendi propagandası için gitmiştir.
Avrupa’da istenmeyen kişi olması sadece Erdoğan için değil aslında Türkiye için utanç duyulacak bir durumdur.
Balyoz, Ergenekon davalarının düzmece kanıtlarla, sabıkalı gizli tanıklarla rehin alınan askerlerin, aydınların yurtseverlerin haksız ve yasadışı tutsak edilmelerini Anayasa Mahkemesi geçte olsa ortadan kaldırılmıştır. 
Başbakanın bu davaların gönüllü savcılığı da kumpastaki sorumluluğu Yüce Mahkemece tescillenmiştir.
Laiklikten arınmış bir siyasal İslam Projesi ile birlikte AKP iktidarı da iflas etmiştir.
Türkiye, kuruluş ilkelerini yeniden işlerliğe kavuşması için çok acı bir bedel ödemiştir.
Türkiye’yi saran kuşatmadan kurtulma süreci başlamıştır.
Bu sürece tüm yurtseverlerin, aydınların katkıda bulunması zorunludur.
Kişisel egolar bir tarafa bırakılarak ülkenin aydınlığa çıkarılması için tek yürek, tek yumruk olmalıyız.
”Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır!”

Yıldız AKALIN


Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.