KÜRTLER- BARIŞA EMANET OLUN

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hasan Cemal’in Kürtler kitabını okudum. Kitapta beni en çok etkileyen bölüm, Diyarbakır Hapishanesi’nde Kürtlere uygulanan insanlık dışı işkenceleri anlatan bölümdür. Eğer okuduysanız siz de o işkencenin insana yapılamayacağını, ama; yapıldığını okumuşsunuzdur.

Bana göre bir insana o işkenceyi yapan, yapabilen insan da olamaz.

Adı Felat Cemiloğlu. 1928 doğumlu. 21 Mayıs 1982 de gözaltına alındığında 52 yaşındadır. Onun anlattığı işkence öyküsü insan olanın dayanamayacağı ve inanamayacağı bir öyküdür.

Babayı oğula, oğulu babaya tokatlatmalar, ”Domal!” komutu… Makatların içine bakmalar.

Ne göreceklerse boktan başka?

Elleri arkalarından kelepçeli ve birbirlerine zincirli yetmiş seksen insan.

İnsan… İnsan…

Biri düşünce hepsi birden düşerler. ”Kalk!” komutu… Kalkamayana insanın insana yapamayacağı biçimde sopa dayağı…

Kalas dayağı… O da mı ne?

”Aç ağzını!” komutu. Açılan ağzın alt çene kısmına getirilen bir kalas. Evet! Yanlış okumadınız, bir kalas. Küt, çenenin altından yukarı doğru bir darbe… Ya dilini ısırırsın ya da dişlerin birbirine girerler.

Ağzında bir avuç bokla hazır ol durumu.

Kımıldamadan, esas duruş…

İnsanlığınızdan utanmak istiyorsanız siz de okuyun Hasan Cemal’in Kürtler’in.

Aynı Hasan Cemal Kandil’e çıkmış ve Murat Karayılan’la konuşmuş bir gazeteci olarak.

O görüşmeyi Barışa Emanet Olun adıyla kitaba dönüştürmüş. Okumadım. İlk fırsatta edinerek okuyacağım.

Bu kitap yayınlandıktan sonra Başbakan Recep Tayyib Erdoğan; kişiliğine özgün türden (nevi şahsına münhasır) bir yorumda bulunmuş:

”Bugünlerde bunların kitaba dönüştüğünü görüyoruz. Bir kitabın kazandırdığı para uğruna yapılır mı bu? Ün elde etmek, gelir elde etmek, belli çevrelerde nüfuz elde etmek için buna değer mi?”
Kalfalık Dönemi’nde Açılım’ı başlatan yürütmenin başındakine ne de yakışmış ama bu yorum…

Yürütmenin başının ülkenin en önemli sorunlarından olan Kürt sorunun her düzeyde konuşulmasının ve tartışılmasının çözüme vereceği katkıdan haberi yok mu sizce?

Yoksa; ustalaşınca ”Bu konuda konuşulacak, bu konu tartışılacaksa onu da biz yaparız.” mı demeye getiriyor bu ileri demokrat?

Devleti Kandil’in temsilcileriyle bilmem nerelerde konuşturacak, görüştüreceksin ama; bu konuşma ve görüşmeyi gazetecinin yapmasına ve o konuda kitap yazmasına da gönül koyacaksın.

Adama, ”Bu ne perhiz, ne lahana turşusu?” diye sormazlar mı?

Konu; mecliste, partilerde, sendikalarda, üniversitelerde, basında, sivil toplum örgütlerinde, toplumun tüm katmanlarında enine boyuna konuşulmadan ve tartışılmadan sonuçlanamaz.

Konuyu, bölünmeyi isteyenlerle de konuşmaya ve tartışmaya açık olacaksın. Onları bölünmenin götürülerinin getirilerinden çok daha kötü sonuçları olacağına inandıracaksın ki; sorun barışçı bir çözüme kavuşsun. Bunu başaramazsan bu anlamsız teröre ve bugüne değin yitirilen
50 000 den çok cana yenilerinin eklenmesinin önüne geçemezsin.

Ülkemin insanına; etnik kimliğini, inancını ve bu inancın sonucu olan mezhebini öne çıkarmadan yurttaşlık bilincini kazandırmadan sorunu çözemezsin.

Benim; yürütmenin sorunu çözmek istediği konusunda, kuşkularım var.

Sorunu kimin yarattığını bilmeyen var mı daha?

Konu; sorunu yaratanın istediği gibi sonuçlanmazsa sorun çözülmez.

Sorunu yaratanla yürütme arasında bir işbirliği olduğuna inananlar, yürütmenin başının Hasan Cemal’e eleştirisini ve yorumunu çok iyi anlamışlardır.

Hasan Cemal de anlamıştır da, ”Anladım!” diyemez.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.