KÜRT ÖĞRETMEN ELİF

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

“Ben de Kürt’üm. Size mi kaldı benim haklarımı savunmak?” diye haykırıyordu Elif Öğretmen teröre kurban verdiği şehit eşinin tabutunun başında.

Onun bu yerden göğe haklı sorusu yıllar önce yaşadığım bir durumu anımsattı bana.

Şimdilerde sesi soluğu çıkmayan, o dönemde oldukça etken bir Kürt örgütlenmesi vardı, kısa adı KOMKAR olan. Bunlar, Frankfurt’ta bir etkinlik düzenlemişlerdi. Baş konuşmacıları da SPD’nin Hamburg Federal Milletvekili Freimut Duwe’ydi. Bu arkadaş, Türkiye’yi pek sık ziyaret ederdi ve en yakın arkadaşlarından birisi de Yaşar Kemal’di. Konuşmasında, tümceyi tam olarak anımsamasam da, “Ben sık sık Türkiye’ye giderim. Bugün o ülkede “Ben yedi göbek öteden beri Türk’üm ya da Kürt’üm.” diyemez kimse.” demişti. Ben de, söz alarak “Siz orada kimlerle konuşarak bu sonucu çıkardınız bilemem. Ama; ben, yedi göbek öteden bir Kürt’üm ve Türkiye Cumhuriyeti’yle hiçbir sorunum yok. Üstelik o cumhuriyet benim gibi bir Kürt çocuğunu nereye ait olduğumu sormadan yatılı okutarak TÜRKÇE öğretmeni yaptı.” dedim.

Sözüm biter bitmez arka sıralardan bir ses yükseldi. “Biraz önce konuşan arkadaş nerelidir bilmem. Ben Adanalıyım ve Arap kökenliyim. Benim de o cumhuriyetle bir sorunum olmadı. O cumhuriyetin okullarında okuyarak kimya mühendisi oldum.” Daha tümcesini tamamlamadan bizim Kürtler, alışkınlıkları gereği, üzerime yürüdüler.

Kimse Türkiye’nin bir Kürt sorunu olduğunu yadsımıyor. Sorunun çözümünü silahta arayanların tuttukları yolun çıkmaz olduğunu söylüyorlar aklı başında olanlar. Kendilerini ve akıllarını uluslararası sermayeye satanlarsa buna kulaklarını tıkayarak gencecik fidanları aslanların önüne atıyorlar. Onların bu ihanetlerinin bedelini 30 000 Kürt genci canlarıyla ödemişler. Bu ihanet bugüne değin 40 000 in üstünde cana mal olmuş. Sakat kalanların sayısı da yürekler acısıdır. Bu aymazlıklarını sürdürmeleri durumunda daha nice İNSAN ölecek, daha niceleri sakat kalacaklar.

Sorun ortadadır. Çözüm için yapılması gereken de ülkenin demokratik kurumlarının konuyu tartışmalarıdır. O kurumlar hangileri midirler? En başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, partiler, sendikalar, işveren örgütleri, dernekler ve federasyonlar, üniversiteler ve basın kuruluşlarıdır onlar.

Tartışmanın gerçekleşmesi için olmazsa olmaz olansa terör örgütünün silahlarını, kayıtsız ve koşulsuz olarak, bırakmasıdır. Onlar silahlarını bırakırlarsa güvenlik güçlerinin silah kullanma zorunluluğu da kalmayacaktır. Bu; bundan sonra hiçbir insanın ölmeyeceği, hiçbir insanın sakat kalmayacağı demektir. Az mı?

Bir Kürt olarak diyorum ki; “İster savaş, ister barış. Vermem ondan ben bir karış.” Hayalciliği bırakalım. Kimse size o topraklardan tek karış vermez. Bu gerçeği bir kez kafalarımıza yerleştirelim ve sorunlarımızı saptayarak onlara çözüm yolları arayalım. Bizim sorunlarımız çözülemeyecek sorunlar değildirler.

Biz; Türk – Kürt, bir arada ve kardeşçe yaşayabiliriz.

Bizim haklarımızı savunmak namlularından kan damlayanlara kalmadı.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.