KURBAN

ABONE OL
18:07 - 01/10/2020 18:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KURBAN
 
Yaşadıkları çağa ayak uyduramayan bazı ilahiyatçılar İslam dinine göre kurbanın, Tanrı’ya yaklaşmak ve rızasına ermek niyetiyle kesilen hayvan olduğunu savunurlar. Bu ilahiyatçılara göre kurban kavramı, çok genel bir adanmışlığı, Tanrı için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını ifade etmektedir.
 
Ancak yaşadıkları çağa uygun düşünen ve kendilerini geliştiren bazı ilahiyatçılar ise, Kuran ayetlerinin hatalı yorumu neticesinde böyle bir uygulamanın yapıldığını, bunun ise tamamen yanlış olduğunu ileri sürerek, İslam dininde “hayvan kesmek” gibi bir ibadet olmadığını bildirmektedirler. Çağdaş ilahiyatçılar, Arapça dualar eşliğinde sürdürülen hayvan katliamının, Muhammed Peygamber’in hayatı boyunca hiç yapılmayan bir uygulama olması nedeniyle din dışı olduğu konusunda fikir birliği içindedirler. Geçmişten gelen bir gelenek olan kurban kesimi, dinsel bir gereklilik değildir. Bu geleneğin olumsuzluğunun ortadan kaldırılabilmesı için hepimizin çaba göstermesi gerekir. Gündelik yaşamın dini kurallara göre yönlendirilmesi, laiklik ilkesinin çiğnenmesini doğurmaktadır. Bu konuda da yıllardır hiçbir kurum ve kuruluş üzerine düşeni yapmamaktadır.
 
Türkiye’de her yıl çok sayıda hayvan Kurban Bayramı’nda kesilmektedir. 2016 yılı verilerine göre ülkemizde yaklaşık üç milyonun üzerinde büyük ve küçükbaş hayvan kurban edilmiştir. Kurban kesmek bir ibadet olarak değil, sosyal yardımlaşmanın bir türü olarak algılanmalıdır. Buradaki amaç, yoksulun et yemesi olarak düşünülmüştür ancak günümüzde bu sosyal amacın dışında özellikle deri kapma konusunda bir rant olarak görülmektedir. Üstelik yaşadığımız bu çağda kurban kesimleri, hayvanlara işkence anlamına gelmektedir ve zaman zaman katliama dönüşmektedir. Bugünlerde kutlanılan kurban bayramında da, hayvanlara eziyet ile her türden kötü davranışın çok olduğu görülmektedir. Bu nedenle kurban bayramı, yüreğinde sevgi taşıyan insanlar için kara bir gün olarak algılanmaktadır.
 
Kurbanlık koyun, hiç bir şeyden habersiz sonunu beklerken, siyasette de kimileri kurbanlık koyuna benzemektedir, hiç bir söze, olaya ve yöneticiye tepki vermeden sadece beklemektedirler. Bu bekleyiş sonucunda kendileri de yok olacaktır ama düşünmeyen, sorgulamayan toplumların kaçınılmaz sonucudur bu durum.
 
PKK ve İslamcı terör örgütleriyle müzakereyi savunan, Ergenekon sürecinde ulusalcılara nefret söyleminde bulunan, bir televizyon kanalına genel müdür yapılan ancak yolsuzluk nedeniyle görevinden alınan Levent Gültekin, Gelibolu’daki adalet kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu ile yanyana oturtulmuş ve konferans vermiştir.
 
Yine bu kurultayda Nurcuların Yeni Asya Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz, Atatürk’e ‘deccal’ diyen Said Nursi adlı ajanın, Risale-i Nur kitabından bölümler okumuştur. Bunlara tepki vermeyenler, sessiz kalanlar, hatta savunanlar kurbanlık koyun gibidirler, biat kültürünü benimsemektedirler. İtalyan siyasetçi Antonio Gramsci (1891-1937), “eğer insanların kafalarını ele geçirirseniz, yürekleri ve elleri peşinden gelecektir” sözüyle, biat kültürüne giden yolu açıklamıştır.
 
Laiklik ilkesi yerlerde sürünürken yeni CHP yöneticileri, böyle kişilerle adalet kurultayı yapmakta sakınca görmemektedir. Zaten kurultayın sonuç bildirisinde de laiklikten hiç söz edilmemesi, niyetleri ve projeleri açığa çıkartmaktadır. Laikliğin olmadığı yerde, adaletten söz etmek mümkün değildir.
 
İşte bu durumda Tüm Öğretim Elemanları Derneği Genel Başkanlarından Prof. Dr. değerli Alpaslan Işıklı’nın (1940-2013) “Said Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları” adlı eserini okumanın tam sırasıdır. Ya okuyup gerçekleri öğreneceksiniz, ya da bir yerlere ‘kıl’ olacaksınız; başka seçenek yoktur. Ülkemiz, bölücü ve dinci terör örgütlerinin oyuncağı olurken, onlara destek verenleri de unutmamak gerekir. Zamanı gelince hepsinin yargılanacağı da bilinmelidir.

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.