KURBAN 2018

ABONE OL
11:46 - 23/10/2020 11:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KURBAN 2018

Cadde şenliği çerçevesinde bir şenlik düzenleniyor Berlin’de; ‘Berlin Kurban Şenliği’. 2009 yılından beri Almanya’da sadece Berlin’in Neukölln ilçesinde düzenleniyor bu şenlik. Bu sene 10.su düzenlenecek; 26 Ağustos 2018 de.

Kurbanlarını İslâm’ın tanıtımının amaçlandığı bu şenlikte değerlendirmek isteyenler var. İsterseniz siz de kurbanlarınızı bu şenlikte değerlendirin.
Kurbanlar bu şenlikte kavurma olarak pilav üstünde ve ayran eşliğinde ücretsiz olarak halka dağıtılıyor. 5-6 bin kişi katılıyor bu şenliğe.

Amaç; dil, din ve ırk ayırımı yapmadan birlikte yaşamaktan mutluluk duyulan Berlin halkıyla, kayanaşmaktır-kucaklaşmaktır, güzelliklerin, değerlerin, mutlulukların paylaşılmasıdır; İslâm’ın karşılıksız olarak yapılması gereken yardımlaşma buyruğunun böylece hayata geçirilmesidir.

Avrupa’da/Berlin’de yaşayan Müslümanların/ bizlerin; burada yaşayan insanımıza, akrabamıza ve Alman komşularımıza karşı görevlerimiz vardır. Bundan dolayı, hayırlarımızı yaparken, sadakalarımızı verirken, kurbanlarımızı pay ederken önceliği Berlin’e tanımamız gerekir. Bu çok önemli bir tercihtir. Hatta geleneklerimizin gelecek nesillere aktarılması açısından hayati önem arzeden bir tercihtir. Yüce Allah „Sadakayı önce en yakınındakine vereceksin, sonra deniz dalgası gibi yayılacaksın “der. Ayetin işaret ettiği yöne doğru bakmamız gerekir, bu bakış sorumluluk aşkıyla, görev aşkıyla yapılan bir bakış olmalıdır.

Allah Müslümanlara ilk önce ve özellikle nesillerinin inşası için sorumluluklar yüklemiştir. Sorumlu olanlar görevli olanlardır. Görevli olanların irade belirlemesi gerekir. İrade belirlemek demek plan yapmak demektir, bir program dahilinde çalışmak demektir ve sonra da fiili olarak o programı uygulamaya geçirmek demektir. Böyle bir çalışma kişisel olarak yapılabileceği gibi, kolektif olarak da yapılabilir.
Böyle bir programı şu veya bu düşünceyle Müslümanlar hayata geçirmezler ise; Allah orada yaşayan Müslümanlara, İngiliz komşularınıza, Alman komşularınıza… niçin yardım elinizi uzatmadınız, niçin onların geleceğine yatırım yapmadınız? Hatta Alman komşunuz Hans’la, Rose ile İslam’ın güzelliklerini niçin paylaşmadınız? diye hesap soracaktır. Kurbanlarını, zekatlarını, sadakalarını Almanya’nın veya bulundukları ülkelerin dışına çıkaran Müslümanların bu hesaba hazır olmaları gerekir.

Müslümanlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, hangi şartlarda yaşarlarsa yaşasınlar, bulundukları yerde kalıcı hizmetler vermek zorundadırlar. Müslümanlar su üzerine yazı yazamazlar. Böyle bir lüksleri yoktur, olamaz. Müslümanlar, sorumlu olan ve bu sorumluluklarını da görev bilinciyle yerine getirmek zorunda olan kişilerdir.

Yıllardan beri Afrika’daki, Ortadoğu’daki, Asya’daki insanlara bir lokma et yedirmek için organize olan Müslümanlar var. Onlar enerjilerini; oralardaki insanlara bir lokma et yedirmek için harcama yerine; biraz da bulundukları ülkelerdeki çocuklara, insanlara hizmet etmek için, yardım etmek için harcasalardı, bulundukları ülkelerde hem saygı görecekler ve hem de öncelikli sorunlarına parmak basmış olacaklardı. Şimdilerde de meyveleri topluyor olacaklardı.

Müslümanlar, zekatlarıyla, sadakalarıyla, kurbanlarıyla öncelikle bulundukları ülkelerde/bölgelerde aktif hale gelmek zorundadırlar. Bu paralar ile; özel okullar, üniversiteler, hastaneler, kültür merkezleri açabilirler. Sonra da bu kurumlara yetiştirilmek üzere Afrika ülkelerinden çocuklar getirebilirler, onlar da bu okullarda okutulabilir, bu hastanelerde tedavi olmalarına yine sadaka fonundan pay ayrılarak yardımcı olunabilir. Sonra da o insanlar balık tutmasını öğrenmiş olarak hizmet etmek için kendi ülkelerine gönderilir. Böylelikle hem kendi çocuğumuz için hem de o insanların çocukları için daha hayırlı yatırımlar yapılmış olur. Müslümanlar bu işleri önceden yapmış olsalardı; şimdilerde Avrupa ülkelerinde ve Berlin’de aktif görev içinde olan, Berlin’in ve o ülkelerin rengini değiştirecek binlerce uzman Müslüman hizmet ediyor olurdu.

Bu şekildeki uygulama kanımca İlahi iradeye daha uygun olur. Allah “kurbanlarınızın ne eti ne de kanı bana ulaşmaz “ve de “bana ulaşacak olan takvanızdır” derken ne demek istemektedir? burada durup düşünmek gerekmez mi? Kurbanlar değerlendirilirken biraz da konuya bu tarafından bakılması gerekmez mi?

57 seneden beri Avrupa’da/Berlin’de yaşayan Müslümanlar kaç tane milyonluk kurumun altına imza attılar? Kaç tane kültür merkezi var? Kaç tane özel okulları var? Kaç tane (üniversite öğrencileri için) yurtları var? Öncelikle cevaplanması gereken sorular bunlardır.

Avrupalılar/Berlinliler, Müslümanlarla birlikte yaşamanın avantajlarını daha görmediler. Müslümanların yardımlaşma gayretlerini, fedakârlıklarını görmediler. Müslümanın elinden ve dilinden insanlara zarar gelmediğini görmediler. Hatta Müslüman eli; ihtiyaç sahibi olan herkese din, dil, ırk ayırımı yapmadan ulaşır anlayışı, Avrupalılar/Berlinliler arasında yaygın hale gelmedi. Bu İslâm anlayışıdır, bu anlayış kendiliğinden oluşmaz, gelişmez, Müslümanın gayret etmesi lazımdır, irade ortaya koyması lazımdır, eyleme geçmesi lazımdır ki; oluşsun.

Avrupalılar/Berlinliler, medya üzerinden kendilerine tanıtılan Müslümanla, aralarında yaşayan Müslüman arasında bir farkın olduğunu, işte o zaman fark edecektir. O zaman Müslümanlara/yabancılara önyargı ile bakan siyasiler, bürokratlar veya Sarrazin gibi insanlar Müslümanları çıkarları için malzeme olarak kullanamayacaklardır.

57 yıldan beri aynı coğrafyada yaşayan aynı havayı teneffüs eden, aynı sokakta oturan, aynı okula giden, aynı marketten alış-veriş yapan Müslüman; birlikte yaşadığı Almanın, Müslümanlarla ilgili düşünce dünyasını değiştirememişse sorun biraz da Müslümanlarda aranmalıdır.

Müslüman; dünyanın neresinde olursa olsun ayağına çivi batan bir insanın acısını içinde hissetmesi gereken kişidir.
Müslüman Arakan’daki, Suriye’deki veya dünyanın başka bir yerindeki insanlara yapılan yardıma elbette karşı olamaz, bu mümkün de değildir, Müslümanın eli oralara mutlaka uzanmalıdır.  Ancak Müslüman, kendi çocuğunun eli yerine oralardaki çocukların ellerini tutmaya çalışırsa ne kendi çocuğunu kurtarabilecek ne de oradaki çocukları düştükleri çukurdan çıkarabilecektir. Her Müslüman, öncelikle kendinden, kendi çocuğundan ve kendi, bölgesinde yaşayan kendi insanından sorumludur. Kendi çocuklarımız bugün kuyudadır, kendisini kuyudan çıkarması için uzanan bir el beklemektedir, beklediği bu el öncelikle annesinin- babasının elidir. Anneler-babalar öncelikle kendi çocuğumuzun elini tutalım ve çocuğumuzu foseptik (lağım çukuru) çukurundan çıkaralım ve o eli hiç bırakmayalım. İnanın arkası kendiliğinden gelecektir.

Unutmayalım, yıllardan beri Afrika ülkelerine gönderdiğimiz kurbanlar, sadakalar, zekâtlarla, bağışlar kontrol dışı olduğu için; darbe olarak, kurşun olarak birgün geri dönebiliyor. 15 Temmuz kalkışmasını ve şehit edilen 250 kişiyi asla unutmamak gerekiyor.

İslâm hoşgörü dinidir, barış dinidir. Kim İslâm’ın barış mesajına gölge düşürmek isterse bilsin ki o, Müslümanlardan değildir.
İslâm öldürmek için değil, yaşatmak için gelmiştir. Bilakis huzuru tesis etmek için gelmiştir. İslâm teröre asla prim vermez.
Adı ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, kılık kıyafeti nasıl olursa olsun, tüm terör örgütlerini ve o örgütlere yardım ve yataklık edenleri, ister özel, isterse tüzel kişilik olsun hepsini şiddetle lanetliyorum.
Budist rahipler tarafından soykırıma tabi tutulan Arakan Müslümanlarını, 7 yıldan beri ülkeleri işgal altında olan, yerinden yurdundan edilen o Suriyeli Müslümanları unutmadık, unutamayız da.

Ben bugün, umutsuzluğa varan bezginliğimden utanıyorum. Savaşı, zulmü, haksızlığı engellemek, bir nebze de olsa azaltmak için çırpınmakla geçen bir ömrün sonunda, büyük bir boşluk var, hiçlik var, yenilgi duygusu var içimde. Bu yenilgi duygusu kahrediyor beni.

26 Ağustos’ta Berlin’in Neukölln İlçesinde (Reuterstr.58 12047 Berlin) buluşalım, caddede okunan Kur’an’ı dinleyelim, mealini dinleyelim, günün anlam ver mahiyetine kulak verelim ve en önemlisi dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla kucaklaşalım, tanış olalım. Çocuklarımıza kurban nasıl bir ibadettir öğretelim, kendi müziğimizle coşsunlar-oynasınlar, oyun parklarında oynasınlar. Sonra da seneye kurbanlarımızın Berlin’de kalması için bir gayret içine girelim.

RÜŞTÜ KAM

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.