KUMSALDA…

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sokağa çıkmayın evde oturun dediler ya…

Bizim gibi adamlar için ne mümkün?

Havalar kışı aratmayacak kadar soğuk ve dengesiz. Arabaya virüs bulaşır mı bilemedim? (Tuzlu su iyi geliyorsa en emin yer bence deniz kenarı)

Bakkaldan vazgeçip Fırına yürüdüm.  Ekmek kalmamıştı.  Fırıncı “15-20 dakika sonra gel” deyince kendimi Kumsala attım.

Çevrede kimse yok. Kıyıdaki ağaçların çoğu çiçek açmış. Hava baharı müjdeliyor. Ancak insanların olmadığı kıyı bana bir garip geldi… Doğrusu bir boşluk hissettim. Her Sabah yürüyüşü yapan ihtiyarcıklar yok. Sabahçı kahveleri ve kafeteryalar kapalı. Bangır bangır bağıran televizyonların sesi de kısılmış.

Akçay bomboş…

***

Bu manzara bana 1968 yılında okuduğum bir kitabı anımsattı.  O yıllarda en çok okunan yazar Nevil Shute, üçüncü dünya savaşı sonrası insanların düşeceği durumu hayal etmiş ve  “Kumsalda” isimli bir roman yazarak insanları derinden sarsmıştı.

Birinci ve ikinci dünya savaşlarını yaşamış olan Nevil Shute; meslek olarak Uçak Mühendisliğini seçmiş olmasına rağmen, yazdığı kitaplar ile insanlara bilimin ve mühendislerin insan hayatında ki önemini ve insanlığı daha iyiye götürmek için çalışmaları gerektiğini hatırlatmış, okurlarına bu mesleklerin gençler için iyi birer seçim olduğunu anlatmaya çalışmıştı.

Romanda; ölümlerine neden olacak radyoaktif bulutun kendilerine yaklaşmasını;  medeniyetin son günlerini; Avustralya’ya sığınan Scorpion denizaltısının kaptanı Dwight Towers’in ruhsal isyanlarını, eşiyle çocuklarının hala yaşadığına olan inancını,   istihbarat sorumlusu Peter’in ise ailesiyle ölümü nasıl göğüsleyeceklerini planladığını soğukkanlılıkla anlatmıştı. Hikâyede ki, bilim insanı John ise, kalan zamanını ömrü boyunca çektiği sıkıntılar yüzünden güzel geçirmeye karar vererek tam bir bencillik örneği gösteriyordu.

Bu esnada Seattle yakınlarından gelen bir yardım çağrısı her şeyin önüne geçecek ve ekip toparlanarak denize açılacaktı.

Son göreve çıkan insanların kıyametle yüzleşme biçimleri şahsen beni çok etkilemişti.

Yayımlandığı zamanın korkularını açıkça gördüğümüz Kumsalda; günümüzde de kendini unutturamayan “büyük savaş” endişesini ve bu savaşın kazananının olmayacağı gerçeğini düşündürtüyor.

***

Şu anda sokakların manzarası romanda tarif edilen yerlerden pek farklı değil. Bir yanda görmediğimiz, tanımadığımız bir düşmanla mücadele halindeyiz. Öte yanda 2020 Deprem, uçak kazası, Suriye savaşı ve bunlara bağlı ölümleri yılı uğursuz olarak anmaya neden olurken, halkın resmi ağızdan söylenenlere değil de sosyal medya üzerinden yollanan gönderilere itibar etmesi moral ve motivasyonun yerle yeksan olmasına neden oldu.

Hastanelerde her vak’a Corona değil elbette. Ancak yollardan bankların kaldırılması, beyaz kıyafetli ve maskeli görevlilerin şehirleri ilaçlaması, her kanalda el yıkama ve virüsten korunma görüntülerinin tekrarlanması eve tıkılan insanları iyice etkilemiş durumda. Moraller öylesine bozuk ki, çoğu vasiyet peşinde…

Tabii, kim ne derse desin bütün dünyanın bu kadar hızlı bir yayılım ve ölüm riski taşıyan virüs ile karşılaşacağına inanmaması ve hazırlıksız yakalanmış olması ayrı bir konu.

Aynen Nevil Shute’un, romanındaki radyoaktif serpintiye maruz kalan insanların bunu fark edemeyip ölmesi ile eş değer bir korkuya kapılmamıza neden olmuş durumda.

Söylenecek ve yazılacak çok şey var. Bu fırtına atlatıp gemiyi iskeleye sağ-salim yanaştırmadan bunları dillendirmeye gerek yok.

Sadece; bu virüsün biran önce anti-virüsünün bulunarak savaşın kazanılmasını dilememiz gerekiyor. Bizim beklemek ve sabretmekten başka çaremiz yok.

Umarız bir daha ki yazıda fire vermeden bir arada oluruz.  Kalın sağlıcakla…

Taner Tümerdirim

[email protected]

 

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.