KÜLTÜREL BÖLÜNME VE İKTİDAR KAVGASI!

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kültürler yüzyıllar boyunca oluşan bireylerin ortak değerleri. Fransız kültürü, Alman kültürü ve Türk kültürü. Peki son zamanlarda ne deniyor? Milletimiz! Hangi millet bu? Hangi kültür? İşte hangi millet hangi kültür konusunda Türkiye’de ciddi ayrılmanın siyaset eliyle körüklendiğini görüyoruz.

Öylesine ki kültürel farklılığa dayanan kesimler, siyasi partiler halinde örgütlenmiş durumda.

Bakın; Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. Türkiye bazı kesimlerin dillendirdiği gibi, Osmanlının çöküşü ile ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşadı. Ama Cumhuriyet döneminde ırka ya da dine, mezhebe dayalı bir bölünme yaşamdı. Şimdi ise daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor. Cumhuriyet boyunca süren kültürel çatışma şimdilerde iyice keskinleşti.

İki grup olabildiğince ayrışıyor. Bu iki grubun yaşam tarzı öylesine birbirinden kopuk ki artık her ortamda bunu görmek mümkün!..

Batı’daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan, müzik, resim, heykel tiyatro ve sanat gibi, birleştirici kültürel zeminler yok.

Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden çok farklı olduğu gibi birbirine düşmanca bakıyor.

Bir yanda, kadınları başı örtülü, erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen, erkek çocukları kahveye giden, kız çocukları baskı altında yaşayan, türkü ile arabesk arası bir müzikten hoşlanan, belki de dini kitap dışında kitap okumamış, hiç dans etmemiş, hiç karı koca birlikte yemeğe gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, dini inançları kuvvetli, kalabalık, bir kitle var.

Diğer yanda ise kız lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş, en azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çeşitli kitap okuyan, müzik zevki pop şarkılarla, klasik müzik arasında dolaşan, kızlarının flörtüne göz yuman, şarabin kalitesinden pek anlamasa da, kadın erkek bir arada içki içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, Bati standartlarına yakın bir grup var.

Birinci grup Cumhuriyet boyunca kendi halinde yaşarken hep sağ partilerce oy deposu olarak görülmüş ama talepleri yerine getirilmemiş. Siyasal olarak örgütlenenlerin güç dayanağı olarak kabul edilmiş kalabalıklardı. Şimdi ise kendi örgütleri var ama bu kez yöneticileri kendilerinden ayrıklaşıp sınıf atlamış ama yine kendileri çaresiz durumda..

İkinci grup ise bürokrasi de yargıda, sanat dünyasında, iş dünyasında varlar.

Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor. Daha Batılı olan ikinci grup, Batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse, bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için, git gide Batı’ya ve Batı’nın demokratik değerlerine düşman oluyor.

Yaşam tarzı olarak Batı’ya karşı birinci kesim, iktidarı ancak Batı kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için, Batı’yla ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.

Bu kültürel parçalanmada ordu önemli bir role sahip. Eğer, birinci grubu desteklerse ve batı’nın demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını kaybedecek.

Aslında birinci gruptan oluşan ordu, kendi ayrıcalıklı yapısını sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor.

Bu iki grup, siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.

Birinci grup ekonomik olarak da güçlü artık, Anadolu’da üretim yapıyor, malini diş dünyaya satıyor. Para kazanıyor. Siyasi örgütünü destekliyor.

İkinci grup ise parasal olarak da kuvvetli değil artık. Mevcut iktidarın da baskısıyla giderek ekonomik kazançlarını kaybediyor. Dış dünyayla iş yapan, dışarıdan borçlanan büyük burjuvazi, Türkiye’nin ancak demokrasiyle normalleşebileceğine inanan entelektüel kesim, devletin yapısının değişmesi ve dünyayla bütünleşmesi gerektiğini düşünen bir grup bürokrat, birinci grubun destekçileri. Liberaller, ateistler, eski Marksistler artık İslamcıların destekçisi..

Yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kısmı, ikinci grubun arkasında. Ve bu İkinci grup, siyasetle demokrasiyle, iktidarı elinde tutmasının mümkün olmadığını kavradığından, şimdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde.

GüNüN SöZü: Toplumsal değerlerin çözülmesi, iç çatışmanın temel nedenidir.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.