KULA KUL OLMAK

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İnsanlar dünyaya üryan gelirler, üryan giderler.
Renk, dil, ırk seçeneği olmadan, kimi tarlada, kimi yaşlı ebe ananın ellerinde, kimi acemiliğini köy kadınlarının doğumlarıyla geçiren yeni mezun ebelerin ellerinde, kimi lüks hastanelerde özel doktor ellerinde doğarlar.
Doğarken eşit doğarlar.

Doğumdan sonra aldığı kültürün, eğitimin, yaşam koşullarının gereğine göre yaşarlar.
Kimi ayaklar, bedenler çıplak yaşamaya alışırlar. Yoksulluğun nedenini bazen kadere, bazen ya varsa diye cehennem korkusuyla zoraki şükrettiği Yaradan yerine Kahpe Feleğe sitemler yollar.
Kimi haramzadelerin hırsızlıklarına buldukları kılıfa sarılarak Allahın; ”Yürü ya kulum!” dediği yoldan gidip, hanlar hamamlar, fabrikalar, köyler, gemiler, adalar sahibi olurlar.
Kimi geldiği makamın kudretinden yararlanır, yırtık ayakkabı bulamazken servetleri yürüterek Harunken Karun olur. Yalnız kendisi değil, evladı ayan servete servet demez.
Bu düzen demokrasi ile yönetilen ülkelerde bizdeki gibi aleni kurulamaz.
İktidar olmakta yetmez.
Bunun yargı erki var, yasama erki var, yürütme erki var.
Ama yasamayı, yürütmeyi, yargıyı iktidara bağlarsan emir demiri keser.
Demokrasiyi araç olarak gören iktidarlar özgür basından hiç hoşlanmazlar.
Kula kulluk edenleri kollarlar, görevini yapanları kovdururlar.
Daha doğrucuları dama tıkarlar.
Genellikle iktidara muhtaç holding medyasının yazılı olsun görsel olsun ekranlarını, köşelerini kaplamış basınımızın yüzde doksanını bulan kul olan basın erbabı akıl almaz bir aymazlığın girdabında gün be gün irin çukurunda debelendikçe pisliğe batarlar.
Habertürk’ün alımlı bayan sunucusu Didem Aslan Yılmaz, Müjdat Gezen’i Türkiye’nin Nabzı programına konuk ediyordu. Program özetle şöyle devam etti:
DA ”Bu süreçte CHP elini taşın altına koyması gerektiği gerçeğinden parti içinde farklı sesler yükseliyor biliyorsunuz.”
Müjdat Gezen: ” Bir partinin içinden farklı sesler çıkması o partinin demokrasiyi benimsemiş olduğunun göstergesidir. AKP’de hiç farklı ses olmuyor. Hele bir olsun bakalım.!”
DA : ”Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Kendinize milliyetçi mi dersiniz, ulusalcı mı dersiniz, Kemalist mi dersiniz, laik mi dersiniz.?
Müjdat Gezen: Mesela bu soruyu ben size sorsam siz ne dersiniz?”
DA: Burada soruları ben sorarım.”
Müjdat Gezen : ”Niye siz yargıç mısınız? Hâkim misiniz, Sayın Başbakan, aman efendim.”
DA : ”Estağfurullah, sizde bir program yapar, beni çağırır bu soruları sorarsınız ben de cevap veririm.”
Müjdat Gezen: İnsanları böyle kategorize etmek, işte sen busun, sen şusun düşüncesi, içinde bulunduğumuz sistemin bir soru şekli. Yani inananlar, inanmayanlar. Şöyle olanlar, böyle olanlar. Bizden olanlar, bizden olmayanlar.
Bunlar doğru sorular değildir. Etik sorular değildir.
Yine de bir cevap vereyim; ben bağımsızım. Gücümü bağımsızlığımdan alıyorum. Onun için kimse bana dokunamıyor. Ne siyasi parti, ne bir televizyon kanalı, ne bir patron şöyle yap, böyle yap diyemez. Bağımsız olmak benim karakterime uygundur.”
DA:’ ”Size programa katıldığınız için teşekkür ederim.”
Müjdat Gezen : ”Siz bir saatlik program demiştiniz. Ne oldu daha yarım saat geçmedi?” Bu konuşmalar önce Habertürk internet sayfasında ve birçok yandaş sayfalarda Sunucu Müjdat Gezen’i perişan etti. Şeklinde soru ve yanıtları kırparak vermeye çalıştılar.
Habertürk internet sayfasından 17 Nisan Türkiye’nin Nabzı görüntüsünü kaldırdılar.
Sürecin bir barış projesi değil, Öcalan’ın meclise, Erdoğan’ın padişah-kral-başkan projesi olduğunu bilen, aydınlar, yurtseverler, gerçek barışseverler karşı duruş sergilemeye başladılar.
Akillerin emir-komuta kapsamında beyin yıkama, ulus devleti çökertme görevleri güneydoğuda olduğu gibi sakin geçmiyordu.
Hele bu grubun çoğunluğu olan çekirdek kadronun geçmişte de devrim yasalarına, laik cumhuriyete karşıttan öte düşmanca tutumları biliniyordu. Başbakan, adalet bakanı valilere, yargıya, emniyete emir vererek muhalif gruplara gerekenin yapılması emrini verdiler.
12 Anayasasının halkoyuna götürülmesinde de biz bu filmi yaşamıştık.
O dönemde de anayasa aleyhine görüş belirtmek, karşıt gösteri, eleştiri yasaklanmıştı.
Tayyip Erdoğan’ın baş danışmanı Akdoğan Türk Halkından yükselen tepkileri marjinal olarak niteleyerek; ”bu tepkileri büyük bir hadise olarak göstermek sorumlu gazetecilik değildir.” Diyerek gazetecilere gözdağı verdi.
Dindar ve Kindar denilen katillerin Sivas’ta devletin gözü önünde cayır cayır yaktığı ünlü halk ozanı Muhlis Akarsu bir deyişinde insanlara şöyle sesleniyordu:

Gel gardaşım ayrı gezme
Kula kulluk yakışır mı?
Zalime boynun eğme
Kula kulluk yakışır mı?

Dün işgal güçlerine kulluk edenler de, kurtuluşa, bağımsızlığa karşı Anadolu’da teslimiyeti, vatanın bölünmesini halife padişahın fetvalarıyla halkı kandırmaya çalışmışları.
Heyeti Nasiha denirdi onlara.
Ama Anadolu Halkı padişaha kulluk yerine Mustafa Kemal’in bağımsızlık bayrağının altında ”Ya İstiklal ya Ölüm” diyerek zoru seçtiler.
Ama başardılar. Osmanlı’nın küllerinden Türkiye Cumhuriyeti Devletini yarattılar.
Kula kulluk edenlerin adları tarih sayfalarında hain diye yazılıdır.
21. yüzyılda kula kulluk bazılarının yaşam tarzları.
Ama halka ne anlatacaklarını bile bilemeyen arayışçılar.
Yol yakınken atın sırtınızdaki yapay kamburu.
Kendiniz için olmasa bile çocuklarınız için….
İyi düşünün.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.