KÜKREYEN FARE..

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 1950’li yılların ortalarında Ankara’da sinemaya gitmek, kültürel hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmişti..

Özellikle hafta sonları ( Cumartesi günleri öğleye kadar çalışılırdı ) öğleden sonraları ” Matine ” ile akşam gösterimlerine ” Suare ” denilirdi ve Pazar günleri öğle gösterimi ise ” Ucuz Matine ” olarak anılırdı.. Ve tabii; çocuklar ile talebelerinde tercihi haline gelmişti.. Hemen, hemen her semtin bir, hatta birkaç sineması vardı.. 60’lı yıllarda, Erol Büyükburç, Erkin Koray, Alpay gibi birçok sanatçının konserlerine ev sahipliği yapacak olan, Atatürk Bulvarı üzerindeki ” Büyük Sinema ” en popüler olanıydı.. Sinemalardaki film afişlerinin üzerine ” Renkli Mickey Maus ” diye şerit geçilirdi.. Hatta bazı semtlerde ” Miki Maus ” yazanlara bile rastlanırdı.. Zannetmeyin ki, sadece çocuklar bu filmleri tercih ederlerdi.. Çocuklardan çok büyükler ilgi duyarlardı bu kısa filmlere.. İşte bu kısa animasyon filmlerin en sevilen figürü olan küçük fare, arada sırada kızıp, hainlikler planlar ve kendisinden çok daha büyük olan rakiplerini tuzağa düşürürdü.. Biz de, onun bu hallerine ” Kükreyen Fare ” derdik..
Şimdilerde de, dünya sahnesine başka bir ” Kükreyen Fare ” çıktı..1950’de başlayıp, 1953’de BM’in yoğun çabaları ile sona eren ve bizi de, birkaç yönü ile, çok ama çok yakından ilgilendiren ” Kore Savaşları “nden bu yana, bölünmüş Kore yarımadasından fazla bir ses çıkmıyordu ama son dönemlerde Kuzey Kore, giderek artan bir dozda, Güney Kore ve ABD’ye karşı Kükremeye başladı..
Önce Kore Savaşı … Bilindiği gibi Türkiye, ikinci dünya savaşında tarafsızlığını korumuş ve bu tutumu ile Sovyetler Birliği, daha doğrusu Stalin’in şimşeklerini üzerine çekmişti.. Ne Adana, ne Kahire, toplantılarında ki bu ikisine İsmet İnönü’de katılmıştı, Stalin, Roosevelt ve Chirchil’i ikna edip, Türkiye’yi kendi saflarında savaşa sokamamış ve boğazların kontrolünü eline geçirememişti.. Aslında Churchil, sırf savaşı kazanabilmek adına, Stalin’in bu isteğine pek karşı çıkmıyordu ama birinci derecedeki destekçisi olan ABD ve onun ileri görüşlü Başkanı Roosevelt’e karşı çıkmayı göze alamıyordu.. Oysa; Stalin’in gerçek emelinin ne olduğu, Avrupa’nın bölüşüm toplantısı olan Yalta konferansında ortaya çıkıyor ve Stalin elinde, kendisine göre, çok sağlam bir gerekçe olduğunu savunarak, Türkiye’nin doğu sınırlarını belirleyen, 1921 Gümnü, Kars ve Moskova anlaşmaları için ” Lenin yaptı, ben yapmadım ” diyor, bu anlaşma ile çizilen sınırları tanımak istemiyordu ve o tarihten sonra dünya haritasının çok değiştiğini iddia ederek, boğazların kontrolünün Sovyetler Birliğine verilmesini istiyordu.. Türkiye ise NATO şemsiyesi altına girerek bu saldırganlıktan kurtulmaya çalışıyordu.. Ancak Fransa, iki defa üst, üste Türkiye’nin NATO üyeliğini veto ediyordu.. Türkiye’yi veto eden Fransa, Kore’ye asker yollamayı ise kabul etmiyordu.. Bunun üzerine Türkiye, ABD tarafından donanımı sağlanmak üzere, Kore’ye asker yollamayı kabul edince, Fransa’nın söyleyecek sözü kalmıyor, Türkiye NATO üyesi oluyordu.. Stalin’in bu saldırganlığı, öldüğü veya gizli servisinin şefi olan Beria tarafından öldürüldüğü tarih olan 1953-54 yıllarına kadar sürdü ama bu arada, Türkiye de NATO üyesi olmuş oldu…
Biraz uzun oldu ama bazı kemikleşmiş ABD karşıtlarının, sürekli iddia ettikleri gibi, Türkiye, sırf ABD çıkarlarına hizmet edebilmek için bu savaşa girmedi, pisipisine şehit vermedi..!
Bilindiği gibi Güney Kore, benimsediği serbest piyasa ekonomisi ve demokrasi sayesinde aldı başını gitti, kuzeye oranla kıyaslanmayacak oranda gelişti.. BM aracılığı ile sağlanan ” Ateş Kes ” ve kuzey, güney hattını ayıran sınır, bugüne kadar kuzey tarafından onaylanmadığı için, resmi bir sınır ve kesin bir barışı oluşturmuyor.. Şu anda 120’den fazla Güney Kore firması kuzeyde faaliyet gösteriyor ve kuzeylilere iş yeri sağlıyor.. Kuzey Kore halkının önemli bir çoğunluğu ise, fakirlik sınırının altında.. Kendi halkının açlığına rağmen, elindeki, avucundakini silahlanmaya yatıran Kuzey Kore diktatörlerinin artık halka karşı söyleyecek sözleri kalmayınca, çılgınca bir çıkışla, ellerindeki son kozu oynuyorlar.. Güney Kore ve ABD’ye atom silahları ile saldırma tehdidi..
1950’lerdeki Kore Savaşı sırasında ABD’li kameramanların çektikleri orijinal filmleri, Ankara-Mamak’daki Ordu Foto ve Film Merkezi’nde izlemiş ve dehşete kapılmıştım.. Korelileri bir tarafa bırakın, Çinlilerin verdikleri kayıplara, insanın inanası gelmiyor.. Eeeee.. O dönemde Kuzey Kore’nin arkasında Çin vardı ve bu savaş, tamamen ideolojik olup, Çin ile ABD’nin hesaplaşma savaşıydı..
Şimdi Kuzey Kore’nin arkasında tam olarak destek veren bir Çin de yok.. Bu durumda Güney Kore’ye ve ABD’ye kafa tutan Kuzey Kore’ye, savaşın maliyetini nasıl ödeyeceğini sormak gerek.. Eğer tüm Kuzey Kore halkı, Orhan Gencebay’ın şarkılarını söylüyorsa bilemem tabii..” Ben her derdin tiryakisi olmuşum..! ” Veya ” Ben doğarken ölmüşüm..! ” Bu arada; ABD, önümüzdeki hafta yapacağı füze denemesini, ” Provakasyonlara neden olmasın ” diye erteledi ya…
Seyredin siz azgın ABD düşmanlarını.” Küçücük Kuzey Kore karşısında ABD’nin yenilgisi ” diyen manşetleri okur gibiyim…
Bu asırda hala böyle düşünen halklar varsa, onlar için söylenecek tek söz var ” Kükreyen Fare “
Kalın sağlıcakla efendim
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.